Ekonomide yaz sıcağının yakıcılığını hissetmiyoruz bugünlerde.
Genelde ılıman bir hava hakim.
Özellikle piyasalar tarafında istikrar öne çıkmış vaziyette!
Ekonomi gündeminde daha ziyade “vergi rekortmenlerini kendini niye saklar”…
Ve “bayram tatili uzasın mı uzamasın mı” gibi…
Türkiye’ye fazlaca katkısı olmayan tartışmalar öne çıkıyor.
Sonuçta verginin tam beyanı ve zamanında ödenmesidir aslolan!
Bilinmesi istenmiyorsa da saygı duyulur.
Piyasalar derinleşip de borsadaki firma sayısı yükseldiğinde…
Kimin ne ödediği çok daha kolay anlaşılacak.
Saklamanın da pek bir manası kalmayacak aslında.
Neticede önemli olan şeffaflık!
Turizme hayat öpücüğü verebilecek bayram tatili uzatması ise geçici bir çözüm.
Birkaç günlük ekstra tatille sektör kurtulmaz.
Bu alanda uzun vadeli ve köklü reformlara ihtiyaç var.
Madalyonun öteki yüzünde de uzun tatillerden kaynaklanan endüstriyel ve ticari kayıplar olduğu unutulmamalı!
Dolayısıyla anlamsız tartışmalar yerine bu konularda doğal akışa bırakmanın bir zararı olmaz.
Diğer yanda kendi haline bırakılmayacak çok daha ciddi konular var.
Örneğin başta Kredi Garanti Fonu vasıtasıyla dağıtılan krediler olmak üzere…
Ekonomiye can katmak üzere iş dünyasına sunulan kaynaklarla…
Verilen desteklerin sağlıklı kullanımı hayati önem taşıyor!
Eğer bu paralar üretken alanlara gitmez…
Ve genelde ithalatı yükseltecek bir alışveriş döngüsüne girerse!
Çift hanede dolaşan işsizliği azaltma ve ihracatı tırmandırma gayretleri darbe alır.
Neticede yerli üretimin canlandırılma süreci de zarar görecektir bu zihniyetin öne çıkması halinde.
Nitekim son aylarda nispi zayıflama işaretleri da zaman zaman görülüyor sanayi cephesinde!
Arzın artmadığı maliyetlerin de düşmediği bir ortamda enflasyonu kalıcı biçimde düşürmenin zorluğu ise ortada.
Yüksek enflasyonsa kredi faizlerinin düşüşünü engelleyen ana etken konumunda.ki
Ve eğer enflasyonu yüzde 4 -7 bandına en geç 2018’in ilk yarısında çekemezsek…
İşletmelerin fiyatlamalarında kronik sancıları hissederiz!
Bu tablo ise büyüme ve ihracat tarafındaki iyileşmenin durağanlaşması yanında…
Ekonomide gelir dağılımı bozukluğunun başa bela olmaya devam etmesi anlamına gelir.
Çünkü yüksek fiyatlar ekonomiyi yavaşlatarak istihdam artışını sınırlar.
Diğer yanda da dar gelirlinin ümüğünü sıkmaya devam eder!
“Endüstri 5.0” zamanı
Ve unutmayalım çok zorlu küresel pazar koşullarında iş yapmak zorundayız.
Dolayısıyla geleceği şimdiden yüksek teknoloji ve katma değer üzerinde kurgulama zorunluluğumuz uykuları kaçırmak zorunda aynı zamanda.
Kısacası eğitimin yeni dünyaya ayak uydurması için bir milli mücadeleye ihtiyaç var!
Yani kafaya sadece makineleri akıllandırmayı takmayalım.
İnsanları da dünya standartlarında akıllandıralım.
Ne de olsa dünyada “Endüstri 4.0” muhabbeti de eskimeye başladı!
İnsanla makinelerin kardeşliğini öne çıkaran “Endüstri 5.0” devreye giriyor.
Bir de küresel çapta depremlerin tetikleyicisi olan borç sarmalları ve finans ataklarına karşı hazırlıklı olmayı da ihmal etmeyelim.