2016’nın ekonomik barometreleri ne diyor?
Türkiye’nin hal ve gidişatına baktığımızda…
Değişkenlikler göze çarpıyor öncelikle.
İlk çeyrekte toparlanma çabası zikzaklara karşın öne çıktı.
Yani çok güçlü olmasa da büyümeyi destekleyen tablolar…
Ocak-Mart dönemine ait öncü verilerde kendini gösterdi.
Özellikle üretim ve ihracatta toparlanma gayretleri umut vericiydi!
Kısacası Türkiye ekonomisinin vites büyütme havasına girmekte olduğuna dair işaretler artmaya başlamıştı.
Nisanla başlayan ikinci çeyreğin ise neredeyse yarısına geldik.
Ama gidişat hakkında kesin fikir sahibi olabilecek manzarayı yakalayamadık!
Neden mi?
Çok karışık göstergeler var karşımızda çünkü.
Ve mayısa kadar destekleyici havadaki küresel gelişmeler…
Tersine dönmüş bir görüntü veriyor son günlerde.
Dolayısıyla ekonomik hayatımızın…
Daha iyiye gidip gitmeyeceğine dair bir öngörüde bulumak giderek zorlaşıyor!
Aslında bazı rakamlar harikulade diyebiliriz.
Mesela nisan sonu itibarıyla…
Enflasyon yüzde 6,57 ummadığımız kadar dip seviyeye inmiş durumda.
Keza cari açık yıllık 29 milyar dolarla alışmadığımız düşük bir düzeye geldi.
Merkezi bütçe dengeleri de küçük sapmalara karşın hayli tatminkar seviyede.
Standard & Poor’s tarafından da görünüm notumuz yükseltilirken dikkat çekildiği üzere…
Dış şoklara karşı dirençli bir duruşu belli ölçülerde sergileyebiliyor Türkiye.
Bu olumlu tabloya karşın iç ve dış talepten gelen uyarı sinyallerini…
Kapasite kullanımıyla sektörel güven endekslerinde gördük.
İç piyasa adına lokomotif sektörlerden olan otomotivde…
Piyasanın nisanda yüzde 7,3 daralması önemli bir gösterge..
İhracatla büyümeye çalışan sektörde üretimin sadece yüzde 2 artması da…
Dış talebin yeterliliği konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Nitekim ihracatın nisanda yüzde 10 düşmesi düşmesi boşuna değil!
Son çeyreğe dikkat
Mayısın herhangi bir reel ekonomik verisi elimizde doğal olarak şu anda yok.
Ama piyasalardaki gidişatla beraber iç ve dış konjonktür bir fikir veriyor bizlere.
Dolar endeksinin gerilemesi yanında…
Enerji fiyatlarındaki artışın küresel piyasalarda yarattığı iyimser hava tersine döndü.
Büyüme cephesindeki endişeler ve gerileyen şirket karları piyasaların tadını kaçıran ana argümanlar konumunda!
Neyse ki; küresel risk iştahında kalıcı bir bozulma olduğunu söylemek için henüz erken.
Oynaklık endeksleri kontrollü bir düzeltmeye işaret ediyor.
Ancak, Türkiye’nin kendi dinamikleri bu küresel düzeltme sürecinde ayrı bir baskı unsuru haline geldi!
Siyasi belirsizlikler, terör eylemleri ve IŞİD’le tırmanan jeopolitik riskler…
Türk para piyasalarının risk primini yükseltti.
Neticede bu özet manzaranın gösterdiği gibi yılın ortasına yaklaşırken…
Bardağın hem boş ve hem de dolu tarafları net biçimde kendini gösteriyor.
Ama gelecek adına artan özellikle de yılın son çeyreği adına bir belirsizlik tablosu da söz konusu!
Şu an çok iyi görünümdeki enflasyonu ve cari açığı bile bozabilecek riskler var.
İçeride referandum dışta ise Amerika’daki başkanlık seçimleri ve faiz artışı…
Mevcut tabloyu daha da kötüleştirme potansiyeli taşıyor.
Ama enseyi karartmamayıp bir yandan riskleri iyi yönetmek için hazır olmalı!
Diğer yandan da olumlu sürpriz ihtimalini unutmamalı.