Toplumsal başarının anahtarı topyekün kalkınmadır.
Bu anlamda her kesime olabildiğince fırsat eşitliği sunmak ülke yönetiminin görevidir.
Ama hem kurumsal bazda hem de bireysel olarak da eşitlik ilkesinin içselleştirilmesi çok büyük önem taşımakta!
Yoksa en mükemmel kanun maddelerini de dayatsanız ayrımcılığı önlemek mümkün olmaz.
Bu anlamda sivil insiyatiflere de görev düşmekte.
Özellikle de ekonomik hayatta.
Çünkü…
Ekonominin tek kanatla uçabileceği yer sınırlı.
Gelişme ve büyüme için özellikle kadınların çalışma hayatına maksimunda katılımlarının sağlanması öncelikli şart konumunda.
Yani öncelikle eşit iş olanaklarının sunulması gerekli.
Oysa Türkiye’deki istihdam rakamları bu alanda alınacak daha çok yol olduğunu gösteriyor!
2018 itibarıyla genel istihdam oranı yüzde 45 seviyesinde.
Bu oran hayli düşük.
Ancak asıl kafa yorulması gereken konu cinsiyetler açısından var olan uçurumun nasıl kapatılacağı olmalı!
Çünkü erkeklerin istihdam oranı yüzde 62 seviyesindeyken kadınların sadece yüzde 28 oranında istihdam edilmesi fazlasıyla düşündürücü.
Başta eğitim olmak üzere uzun yılların birikimi sorunların bir yansımasını görüyoruz bu taloda.
Ailesel nedenler ve kültürel baskıların da kadının çalışma hayatından uzak tuttuğunu görüyoruz.
Somut yansımayı iş gücüne katılım rakamlarında görmek mümkün.
İşgücüne katılım oranı erkeklerde yüzde 71 iken kadınlardaki katılım seviyesi yüzde 34’te kalmış durumda!
Yani iş piyasasına çıkıp iş arayanların oranları kadının nasıl sahadan uzak tutulduğunu ifade etmekte.
Aslında bir gelişme de yok değil.
2001 yılında kadınların işgücüne katılımı yüzde 27 düzeyindeydi.
2019’a gelindiğinde yüzde 34’e ulaşılmış olması 7 puanlık bir gelişmeye işaret ediyor.
Ancak 18 yılda alınan bu mesafenin çok fazla olmadığı da aşikar!
Çünkü işgücüne katılımda kadınlara ait dünya ortalaması yüzde 47 seviyesinde.
Avrupa Birliği ortalaması yüzde 51, OECD ortalaması ise yüzde 52 düzeyinde bulunuyor.
Dolayısıyla tüm topluma kadının ekonomik hayatta hak ettiği yeri alabilmesi adına büyük görev düşmekte.
Kadın güçlenirse toplum güçlenir
Bu çerçevede yapılanlara baktığımızda örneklik eden yapılanmalar ve faaliyetlerin memnuniyet verici varlığını görebiliyoruz.
Mesela Kadının Güçlenmesi Bursa Platformu, “kadın güçlenirse toplum güçlenir” mottosuyla sağlam adımlar atarak ciddi bir farkındalık yaratmakta.
Ve somut gelişmelere imza koymakta.
Yeşim Tekstil, BUSİAD ve BUİKAD tarafından Kasım 2016 ‘da kurulan platform üye sayısını artırmak için yoğun gayret sarf ediyor!
Üyeliği kolayca gerçekleşmediğinin altını çizelim.
Çünkü BM’nin küresel çapta uyguladığı Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni (WEPs) imzacı olarak kabul etmek gerekiyor.
Ve tabii ki kadınların, tüm sektörlerde ve her düzeyde, ekonomik yaşamın içinde yer almasını sağlamak üzere 7 ilkeyi harfiyen uygulamak da gerekiyor.
Bu kapsamda geçen yıl ilki yapılan “Gücümüz Eşitliğimiz” etkinliğinin önemli bir fayda sağladığını görüyoruz.
Şimdi sıra ikincisinde.
19 Eylül Perşembe günü Podyum Davet’te 13.30 -17.00 arasında düzenlenecek toplantıda, Türkiye’de WEPs imzacısı olan firmaları bir araya getirecek.
Farklı konseptlerde çok sayıda sunumun kadının iş hayatında güçlenmesi adına ciddi bir beyin fırsatı sunması söz konusu.