Yeni yol haritasıyla birlikte ekonomide değişim rüzgarlarının esmesi bekleniyor.
Çünkü Yeni Ekonomi Programı (YEP) değişim iddiası ile karşımızda.
Değişimin başlıca argümanı ise yüksek büyüme trendini yerliliği öne çıkararak yakalamak.
Yani cari açığı bir sorun olarak tarih sayfalarına gömmek somut bir hedef haline gelmiş.
Ana hatlarıyla açıklanan tedbirlere baktığımızda ithalatı frenleyici ruh hali öne çıkıyor!
Dolayısıyla yerli ara malına dönük teşvik çabası ve lüks ithalatı azlatma girişimleri önümüzdeki günlerin temel gündemini oluşturacak gibi görünüyor.
Halihazırda yavaşlamış ekonominin bir nimeti olarak karşımızda duran düşük cari açık rakamlarının kalıcı hale getirilmesi büyük bir fırsatı temsil ediyor aslında.
Bu fırsatı değerlendirmenin temel yolu ise ithalatı kısıp ihracatı artırabilmekten geçiyor!
Ancak, köklü yapısal değişimleri yaşamadan bu süreci başarıya ulaştırmaksa pek mümkün görünmüyor.
Neden mi?
2020’den itibaren yüzde 5 gibi yüksek bir büyümeyi üç yıl üste yakalamayı hedefliyor ekonomi yönetimi.
Oysa mevcut ekonomik yapıda bu çaptaki büyüme rakamları ancak yüksek ithalatla mümkün olmakta!
Geçmiş yıllara ait datalar bu korelasyonu net biçimde gözler önüne seriyor.
Yani amiyane tabirle “Ne kadar cari açık o kadar büyüme” sendromuna yıllar yılı şahit olduk.
Şimdi bu döngüyü kırmaksa bugünden yarına olacak bir işmiş gibi durmuyor.
Orta ve uzun vadeli reformist yaklaşımlarla yerliliğin teşvik edilmesiyle bir sonuca varmak mümkün.
Dolayısıyla zamana ihtiyaç var.
Cari açığı ithalatı düşük tutarak dizginlerken büyümeyi forse etmenin bir başka yolu da var aslında!
Yüksek ihracat rakamlarıyla cari açık baskılanıp büyüme tetiklenebilir.
Ancak, hala katma değeri düşük ürünlerle dünya pazarlarında boy gösterdiğimiz unutulmamalı.
Keza küresel koşullar daralan dış pazarlara işaret ediyor.
İhracatın rekabet gücü
Nitekim YEP’te ortaya konan hedefler ihracat tarafından umut ışığının pek de güçlü olmadığını göstermekte!
Bu yıl net ihracatın büyümeye katkısı yüzde 2,8 seviyesinde öngörülürken bu katkı 2020’de eksi yüzde 0,6 ile negatife dönecek.
Sonraki iki yılda ise önce yüzde 0,4 ardındansa yüzde 0,5’lik bir katkı beklenmekte net ihracattan.
İhracatın tutar beklentilerinde ise yıldan yıla ancak yüzde 5’lik bir artış öngörülmesi de hem cari açık hem de büyümeye bu cepheden hatırı sayılır bir katkı gelmeyeceğini göstermekte.
Özellikle son enerji zamları dikkate alındığında ihracatçının rekabet gücünün de erozyana uğradığı unutulmamalı!
Yani programdaki beklentilerin ıskalanma ihtimali de az değil.
İç pazar canlanmalı ama…
Buna karşın YEP’e göre ithalatın 2020’de 23,7 milyar dolar (yüzde 11,4) artacak olması büyümenin en azından gelecek yıl dışa bağımlılıkla sağlanacağının bir işareti sayılabilir.
Bu çerçevede kalıcı büyüme için iç pazarın önemi artmış olmakta.
Dolayısıyla toplam iç talebin bu yılki daralmanın ardından yükselişe geçmesi olmazsa olmaz koşul niteliğinde!
Nitekim YEP’teki hedefler 2020-2022 döneminde sırasıyla yüzde 5,8, yüzde 4,6 ve 4,6’lık iç talep büyümesini karşımıza çıkarıyor.
Ancak bu hızlara sadece kredi musluklarını kısmen açarak ulaşmak mümkün mü?
İşte bu ciddi bir soru işareti!
Özellikle vatandaşın son zamlardan sonra azalan alım gücü ve işsizlik oranları düşünüldüğünde iç pazar için kısa vadede iyimser olmanın zorluğu ortada.
Keza yatırımların seyri de henüz umut vermekten uzak.
Kısacası bazı ikilemlerin sınavından geçmemiz şart!