Deprem geliyorum demez.
Ama gelişinin işaretlerini verir.
Bilim dünyasına kulak verildiğinde ise bu işaretlerin nasıl büyük riskler barındırdığı anlaşılır.
Yıllar yılı Marmara’yı vuracak depreme karşı hazırlanmamız gerektiğini söylüyor uzmanlar.
Hemen herkes de bu konuda hemfikir.
Ancak, 5,8’lik son uyarının da göstediği üzere pek de hazır değilmişiz!
Konu kentsel dönüşümde alınamayan yoldan ya da toplanma alanlarının yetersizliğinden çok öte bir hazırlıksızlığı içeriyor.
Bir deprem çantası dahi bulundurmadığımızı herhalde fark etmişizdir.
Unutmayalım ki bu basit tedbirin bile hayat kurtarma potansiyeli mevcut!
Deprem anı ve sonrasında yapılacaklar konusunda ise tam bir cahiliyet hali var.
Önceki gün İstanbul’da kameralara yansıyan görüntüler tam bir panik ve karmaşa haliydi.
Okullarda pratik deprem eğitimi verilmediği de ortaya çıktı.
Sağlık kuruluşlarının acil müdahale konusundaki pratik hazırlığı da ayrıca sorgulanmalı!
Kısacası her bireyin ve kurumu daha çok ders çalışması şart.
Uygulamalı derslerin de biran önce başlaması kaydıyla.
Can sağlığının garantisi için olmazsa olmazların kaçınılmaz olarak gündemde tutulması ve yapılması hayati önemde.
Bunun yanında mal güvenliği de ikincil derecede de olsa ihmal edilmeyecek konular arasında bulunuyor.
Ne de olsa mal canın yongasıdır!
Üretimin ve hizmetlerin de kesintisiz sürmesi lazım elbette.
Unutmayalım ki depremin öncelikli hedefi konumundaki Marmara Bölgesi Türkiye ekonomisinin yüzde 70’ini temsil ediyor.
Dolayısıyla yapı güvenliği ve deprem sigortası da ihmal edilmemeli.
Yani konutlar kadar fabrikaların, işyerlerinin ve ulaşım ağlarının da depreme dayanıklılığı gözden geçirilmeli.
Ve gereken sağlamlaştırmalar yapılmalı.
DASK’ın işlevi de hasar sonrasında büyük önem taşımakta.
Özellikle vatandaşın neredeyse yarısının kaçındığı ama düşük maliyetli bir sigortalamayla kazanabileceği çok şeyin olduğu konutlara dönük deprem sigortası artık gözardı edilmemeli.
Bursa’nın akademik yol haritası
Ekonomik gelişmenin anahtarı eğitimdeki başarı seviyesidir.
Özellikle de üniversite eğitiminin yani akademik dünyanın kalitesi küresel rekabet açısından kritik önemdedir.
Çünkü yaratıcı beyinlerin yuvası olan akademi dünyası katma değerli inovatif bir ekonominın temel taşıdır.
Bu çerçeveden Bursa’daki üniversiteleşme tablosuna baktığımızda kentin ekonomik hedefleriyle uyuşmayan bir manzarayla karşılaşıyoruz!
Sadece iki üniversiteye sahip olmak gibi bir lüksümüz yok çünkü.
Hem devlet hem de özel üniversitelerin çoğalmasının ekonomik hayat kadar aileler açısından da ciddi bir önemi var.
Peki kaç üniversite kent adına optimun kazanç anlamı taşır?
Üniversitelerin kente katkısı nasıl olmalı?
Bunlar yanıt bulması gereken kritiktik sorular.
Yanıt için bilimsel olarak kafa yoranların çıkmış olması sevindirici!
Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA) “Bursa İli Üniversite İhtiyaç Analizi Projesi”ni başlatmış.
Yani Bursa’nın yükseköğrenim konusundaki mevcut durumu ve ihtiyaçları ile üniversitelerin Bursa’ya katkısı ve geleceğinin bilimsel değerlendirilmesi için sahaya çıkılmış vaziyette.
Hayli kapsamlı bir ihtivası olan proje 6 aylık süreçte öğrenciler, veliler ve akademisyenlere yönelik anketlerle mevcut manzara ve beklentiler ortayacak koyacak.
Sonrasında ise odak grup toplantıları ile sonuç analizi ve öneriler ortaya çıkacak.
Sözün özü; Bursa’nın akademik geleceği için ciddi bir yol haritasına kavuşmanın arifesindeyiz.