Ekonomik büyüme ve refah adına ağızlara pelesenk olmuş adeta sihirli sözcükler vardır.
Markalaşma, inovasyon ve girişimcilik gibi…
Ama tümünün temelinde çok meşhur bir kıslatma yatıyor.
`Ar-Ge` adeta bir süper kahraman edasıyla dünya ekonomisinin kurtarıcısı rolünde!
Öyle ki, “`Ar-Ge`niz kadar konuşun` havası var küresel ekonomide” demek yanlış olmaz.
Neticede araştırma ve geliştirmeye verilen önem büyümenin anahtarı konumuna gelmiş durumda.
Gerçi talebin küresel çapta düştüğü dönemlerde Ar-Ge, `süper kahraman` sıfatını pek kullanmıyor.
Ama, katma değerli üretim, yüksek ihracat ve orta gelir tuzağından çıkışta muhakkak ki en önemli silah yine araştırma ve geliştirme faaliyetleri olarak karşımıza çıkmakta!
Peki Türkiye`nin Ar-Ge dünyası nasıl bir görünüm sergiliyor?
Son yıllarda harcanan paranın giderek arttığını ve milli gelirin yüzde birine yaklaştığı söylemek umut verse de…
Dünyanın gelişmiş ekonomilerine bu oranın yüzde 5 seviyelerine kadar ulaştığını dikkate almakta fayda var.
İş elbetteki sadece bu alana ayrılan parayla da bitmiyor.
İlköğretimden başlayarak eğitim sisteminin de Ar-Ge ve inovasyon ağırlıklı olarak kurgulanması gerekiyor!
Keza yönlendirici mekanizmaların ve teşviklerin de akademik dünyayı işdünyasıyla işbirliğine itmesi koşulu gözardı edilmemeli.
Yani Ar-Ge faaliyetlerinde kimin ne yaptığını mercek altına alarak yönlendirme yapmak şart.
Dolayısıyla TÜİK`in son araştırması özel bir öneme sahip!
Çünkü…
Kurumsal perfromans, eğitim dünyası, bilimsel dağılım, sektörel ağırlık ve bölgesel durum gibi çok çeşitli kategorilerde…
Ar-Ge harcamaları ve istihdam edilen personele ilişkin verileri içeren bu çalışma yapılacaklar konusunda yola haritası çıkaracaklara değerli bir altyapı sunmakta.
Peki Türkiye`nin `2013 Ar-Ge Faaliyetleri Araştırması` ana hatlarıyla nasıl bir tablo ortaya koyuyor?
Öncelikle Ar-Ge harcamamızın ülke olarak bir yılda yüzde 13,4 artarak 14,8 milyar TL`ye çıkması sevindirici bir gelişme.
Ancak, bu artış 2012`de yüzde 0,92 olan Ar-Ge harcamasının milli gelir içindeki payını sadece yüzde 0,95’eyükseltebildiği için…
Alınacak daha çok yol olduğu da ortaya çıkmakta!
Unutmayalım ki kişibaşı Ar-Ge harcamamız sadece 193 lira düzeyinde.
Özel sektörün payı artıyor ama…
Ar-Ge harcamalarındaki dağılımda özel sektörün payını 2,4 puan artışla yüzde 47,5`e çıkarması doğru politikaların izlendiğinin göstergesi.
Çünkü ağırlık özel sektör araştırmalarında olmalı.
Yine de özel sektörün Ar-Ge payının yüzde 60`ları aşması gerektiği için mevcut düzeyin geliştirilmesi şart!
Araştırma çalışmalarının önemli ayağı olan üniversitelerin ise… Bu alandaki harcama payının 1,8 puan düşmesi kademik dünyaya daha fazla destek verilmesi gerektiğini gösteriyor.
Kamunun payını yüzde 11`e çıkarmasıysa çok da faydalı bir gelişme değil.
Finansman kaynaklarına baktığımızda firma ve kurumların genelde özkaynak kullanmış olmaları bir problem olarak karşımız dikiliyor.
Kredi veya hibe desteğin özellikle de dış kaynak anlamında çok zayıf kalması aşılması gereken kritik bir sorun çünkü.
Bursa`nın durumu
Ar-Ge personelinin yüzde 7,5 artarak 112 bin 969 kişiye ulaşması da araştırmacı ordumuzun gelişmesi adına önemli bir gelişme.
Ama nicelik kadar niteliğin de önemli olduğunu unutmamak kaydıyla!
Bölgesel değerlendirmede ise Bursa`nın da içinde bulunduğu TR4 yani Doğu Marmara Bölgesi`nin konumu ilginç özellikleriyle dikkat çekiyor.
Ar-Ge harcamalarında yüzde 21,3`lük payla (3,15 milyar TL) Doğu Marmara ikinci sırada gelirken…
Ar-Ge personel sayısında yüzde 15,5 payla dördüncü sırada bulunması…
Bölgemizin daha fazla araştırma elemanı yetiştirmek üzere çalışması gerektiğini ortaya koyuyor!