Dünyanın kafası karışık.
Ekonomilerin çoğu yalpalarken piyasalar dalgalı denizlere döndü!
Bir Amerika’da işler tıkırında… Geri kalanı eski günlerini arıyor.
Böyle bir atmosferde gelen her veri ve açıklama yatırım araçlarını hoplatıp zıplatmaya… Ya da tepeatklak etmeye yetiyor.
Dolarla altındaki gidişata bakmak bile bu oynak tablonun anlaşılmasına sağlayabilmekte.
Mesela… Euro/dolar paritesi kısa sürede 1,25’ten 1,22’ye kadar indi.
Sonra tekrar 1,24 seviyesine yaklaştı.
Doların TL ile mücadelesi ise daha keskin bir havada geçti!
Son bir haftada 2,21 TL’ye kadar inen dolar, hızlı bir çıkışla 2,28 TL’yi gördü.
Merkez Bankası’nın minik müdahalesi sonrası inişe geçen dolar, dün dıştan esen sert rüzgarların etkisiyle 2,25 TL’ye kadar düştü.
Ancak, Borsa İstanbul, ABD borsalarındaki düşüşten nasibini alıp kar satışlarına maruz kalınca… Dolar tekrar 2,27 TL’ye doğru yelken açtı!
Bütün bu karmaşada çıkış fırsatı arayan altınsa… Baş kaldırarak günlük yüzde 3’lük yükselişe imza attı.
Neticede dış piyasalarda altının onsu bin 235 doları aşarak son 40 günün zirvesine tırmandı.
Altını kısa sürede parlatan süreç, aslında bir nevi zincirleme reaksiyon!
Dün önce Çin’den gelen kötümser verilerin Asya piyasalarını vurması. Ve ardından Avrupa’ya dönük uyarılarla Euro’nun dolar karşısında güçlenmesi altına yaradı.
Üstüne bir de Amerikan hisse piyasasındaki satışların eklenmesi altına güvenli liman statüsü vermiş oldu.
Peki bu rüzgar altını nereye taşır?
Ons fiyatın kritik sınır olan bin 250 doları deneme opsiyonu var artık.
Ancak, altının bu seviyenin kalıcı olabilmesi için…
Dış piyasalarda geçen cuma açıklanan ABD’nin istihdam rakamları sonrası başlayan risk iştahındaki azalmanın güçlenerek gündemde kalması şartı da var.
Dolayısıyla rota henüz net değil.
Mevcut manzarada çıkış opsiyonu olsa da... Yükselişin sınırlı kalması ve düşüş ihtimalinin varlığı da unutulmamalı!
İçte ise doların TL karşısındaki seyrine bağlı olarak…
Gram altının yeni dalgalanma aralığı 84 – 94 TL’ye çıkmış durumda.
Bu nedenle de altın yatruumcısı adına bir kar satışı fırsatı doğduğunu söylemek mümkün!
Büyüme yetmez!
Türkiye’nin ekonomik anlamda boyunun ölçüsünü öğreneceğimiz gündeyiz.
Yılın üçüncü üç aylık döneminde ekonominin ne oranda büyüdüğünü… Yani milli gelirimizin ne kadar arttığını açıklayacak TÜİK.
2014 başında konan yıllık yüzde 4’lük hedeften uzaklaştığımız için yüzde 3,3’e düşürülen yeni hedefin tutup tutmayacağı merak konusu.
IMF, Fitch Ratings, OECD gibi etkin dış kuruluşlar yayınladıkları çeşitli tahminlerde… Bu hedefin bile tutmasının zor olduğuna dikkat çekiyor.
En taze örnek reyting kuruluşu Fitch’in Türkiye büyüme tahminini 0,3 puan yükseltmesine rağmen yüzde 3’te takılıp kalması!
Yani uzun dönemlerde alıştığımız yüzde 5’lik büyüme ortalamasına 2011’den bu yana bir türlü yaklaşamıyoruz.
Bugün açıklanacak üçüncü çeyrek büyüme rakamaları yılsonu içinm hedefimn neresinde olduğumuz gösterecek.
Ancak, revize edilmiş hedefi tuttursak da!
Refah anlamında yeterli bir milli gelir artışı sağlayamadığımız gerçeği değişmeyecek.
Çünkü bulunduğumuz milli gelir dilimi ve nüfus artış hızımıza göre yıllık yüzde 6-7 bir büyüme yakalayamazsak…
Hem 10 büyük ekonomiden biri olmamız mümkün olmaz…
Hem de kişi başına düşen milli gelirde orta gelir tuzağından kurtulamayız!
Üstelik bir de son yıllarda küçük de olsa ilerleme sağladığımız gelir dağılımındaki adaletsizliği dikkate aldığımızda… Alınacak yolun büyüklüğü de daha net biçimde ortaya çıkmakta.
Bu anlamda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD’nin son raporunda…
Gelir dağılımı eşitsizliğinde Türkiye’nin Meksika’nın ardından ikinci olması, yepyeni politikalara dönük ihtiyacımıızın da kanıtı niteliğinde!