Türkiye`nin yıllar yılı açıklarla dertteydi.
Bütçemiz, cari dengemiz veya tasarruflarımız açık verdikçe hastalanırdı ülke ekonomisi!
Hele de `ikiz açıklar` şiddetli biçimde karşımıza çıktıkça duvara toslamamız kaçınılmaz olmaktaydı.
Ekonominin bu açıklar nedeniyle duvara toslamasıyla elbette iş bitmiyordu!
Çünkü arkasından gelen borç para bulma mücadelesinin dayattığı IMF boyunduruğugibi devleti zayıflatan faktörle başbaşa kalmaktaydık.
Haliyle bu süreçlerde vatandaşın da hem ekonomik hem de sosyal açıdan hırpalanması kaçınılmazdı…
Neyse ki `ikizlerden` bütçedeki açığı, son 10 yılda sıkı bir mali dissiplinle minimize edilerek kriz faktörü olmaktan çıkarıldı.
Ancak, dışa bağımlılığın temel kaynağı olan cari açık, risk faktörü rolünü inatla oynamaya devam ediyor!
Son rakamların ciddi bir gerilemeyle karşımıza çıkması, cari açık belasının hal yoluna girdiğiniz ispatlamıyor çünkü.
MB verilerine göre eylülde oluşan açık, 2,22 milyar dolarla aylık bazda 2014`ün ikinci dip seviyesi.
2013 Eylül dönemine oranla yaklaşık 1,1 milyar dolarlık azalma var.
Ve kaba bir hesapla yılsonunda cari açık seviyemiz 43-45 milyar dolar aralığına inecek!
Yani ülke olarak harcadığımız ve kazandığımız döviz miktarı arasındaki fark, son yılların en düşük seviyesine gerileyecek.
Bu farkın oluşturduğu açığın milli gelire oranı da yüzde 5`in altına inebilir!
Teknik olarak arzulanan seviyeler yakınlaşan rakamlar bunlar.
Ancak, önemli olan bu manzaranın kalıcılığı!
Çünkü, cari açığımız ithalattaki yapısal olmayan, dolayısıyla sürdürülebilirliği şüpheli düşüş sayesinde azalmış görünüyor.
Öncelikle ekonomik büyüme yavaşladığı için ithalatta da azalma söz konusu…
Oysa düşük büyümeye razı olacak bir ülke değil Türkiye!
Yani ekonomiyi hızlandırmak zorundayız. Bu hızlanma sağlandığı anda ise ithalat faturamız yapısal nedenlerleotomatikman kabarmakta.
Haliyle bu esnada döviz açığımız da tekrar yükselişe geçmeye başlamış demektir.
Kısacası bir kısırdöngü var!
Neticede pekçok sektörde ithalat bağımlığını kalıcı olarak azaltacak dönüşüm sağlanamzsa cari açıktaki gelgitlerle uğraşmaya devam ederiz.
Petrolün desteği nereye kadar?
Keza cari açıktaki son düşüşte…
Henüz payı az olan ama önümüzdeki aylarda biraz daha fazla hissedebileceğimiz petroldeki ucuzluğun kalıcılığı da… Yapabileceği katkı da net değil!
Petrol ihracatçısı ülkelerin katlanabileceği belli seviyeler söz konusu.
Dolayısıyla arzla oynayarak düşüşe dur demeleri uzun sürmeyebilir.
Bu anlamda 27 Kasım`da Viyana`da toplanacak olan OPEC üyelerinin tavrı önem taşıyor!
Batıyla Ukrayna ve Kırım üzerinden kapışan Rusya`nın da hem ambargo hem de düşen petrol fiyatları nedeniyle sıkıntıda olduğunu da hesaba katmak gerek.
Yani bir yandan da Rusya`nın olası bir manevrası petrolün inişini sınırlayabilir.
Ham petroldeki ucuzluğun temel nedenleri arasında öne çıkan talep azalmasının… Dünya ekonomisindeki yavaşlamadan kaynaklandığı da dikkate alınmalı!
Bu anlamda kısa vadede olumlu olan düşük petrol fiyatları…
Belli bir süre sonra dış pazarlarımız açısından sorun oluşturabilir. Kısacası ihracat üzerinden büyüme ve cari açık baskı altına girebilir.
Faizde indirim beklentisi
Cari açıktaki son tablonun pratik yansıması ise…
Kurların ve faizlerin gevşemesiyle piyasalarda oluşan olumlu görüntüyle karşımıza çıkıyor.
Özellikle petroldeki düşüş ve cari açıktaki pararlel gerilemenin…
Kredi notu baskısını kısmen azaltması yanında enflasyon endişlerini de geriletmesi pozitif havanın temel nedenlerini oluşturuyor.
Ayrıca…
Bu atmosferin yarattığı uygun zemin ve büyüme ihtiyacımızın da dikkate alınmasıyla Merkez Bankası`nın faiz indirimine gidebileceği beklentisi de satın alınmaya başlandı.