Öyle bir dönemden geçiyoruz ki ne sahaya sürülen 11’in, ne oynanan oyunun kalitesinin, ne de kimin gol attığının hiçbir önemi yok. Tek gerçek her ne şartta olursa olsun kazanmak.
Gençlerbirliği karşısına işte böyle bir atmosferde çıktı Bursaspor.
İlk 15 dakikasında pek bir varyasyon göremediğimiz maçın 18. dakikasında Luka Capan’ın kafa vuruşunda Ramazan Köse’nin son anda çeldiği topu Pedro, ağlara değil de direğe nişanlayınca mutlak bir golden olduk.
31. dakikada da Massimo Bruno, Enver Cenk’in soldan içeriye çevirdiği topu penaltı noktası civarından müsait durumda auta gönderince soyunma odasına golsüz eşitlikle girmekten kurtulamadık.
YATA YATA PUAN ALDILAR
Her hareketleriyle sadece 1 puan için geldiklerini belli eden Gençlerbirliği, karşısında taraftarının müthiş desteğine rağmen bir türlü istediği pozisyonları bulamayan yeşil beyazlıların gol üretebilmesi daha çok şansa kalmış gibiydi. Bu durağanlığa kenar yönetimin de 68’e kadar tepkisiz kalması ise anlaşılır gibi değildi.
Dakikalar ilerledikçe yeşil beyazlı futbolcularda da taraftarda da gerginlik arttı, Gençlerbirliği oyuncularında direnç.
Sonrasında ise dakikalarla birlikte umutlar da tükendi.
Şu bir gerçek ki kazanabilecek hırsı sahada göremedik.
MUSTAFA HOCA’NIN YOKLUĞU…
Bana göre bunda en önemli etken Mustafa Er’in kulübede bulunamamasıydı. Sevk edildiği maddelere bakılırsa belki de kalan maçların hiçbirinde takımının başında olamayacak.
Hırsını takıma yansıtabildiğini bildiğimiz, gördüğümüz Mustafa Hoca’nın her ne olursa olsun İstanbulspor karşısında sinirine hâkim olup kalan haftalarda takımının başında olması gerekirdi.
Bundan sonra bir mucize olur mu…
Bu futbolla zor!
Dün gördük ki sahadaki futbolcu topluluğu ne kalite, ne de inanç olarak ligde kalabilecek düzeyde değil. Umarım sezon sonunda beni haksız çıkarırlar, ama bu oyuncular çoktan küme düşmüş.
Yazık gerçekten bu koca camiaya çok yazık.