Erşan Solaklı
Erşan Solaklı
E-Posta: ersansolakli@olay.com.tr YAZARIN TÜM YAZILARI

Bursa’nın şahsiyeti üzerine bir teklif: Bursa Sahaf Festivali

Köşe Yazısını Dinle

“Çoğu insan başka insanlardır. Düşünceleri başkalarının fikirleri, hayatları bir taklit, tutkuları bir alıntıdır.”
Oscar Wilde

Şehirlerin şahsiyetleri olması gerektiğine inanıyorum. Sizce Bursa bir kişi olsa nasıl biri olurdu? Bu soruyu yapay zekaya sorduğumda bana aşağıda gördüğünüz yağlı boya resmi çizdi. Sebep olarak ise şunları söylüyor:

“Bursa bir insan olsaydı, olgun, görmüş geçirmiş ama hâlâ dinç ve çalışkan biri olurdu. Osmanlı’nın ilk başkenti olmanın verdiği tarihi ağırlıkla, geleneklerine bağlı ama yeniliklere de kapalı olmayan bir karakteri olurdu.”

Yapay zekanın Bursa bir kişi olsa nasıl biri olurdu sorusuna cevap olarak oluşturduğu resim

Cevaptan ve oluşturduğu resimden epey etkilendiğimi söylemeliyim ancak özellikle Bursa Kadını’nın yüzündeki endişe ve melankoli bana şu soruyu sorduruyor:
“Bursa’nın yakın dönem kültür ve sanat tarihine etki etmiş mekanlarını korumadan Bursa’nın şahsiyetinden söz edebilir miyiz?”

Heykel’deki rock müzik üssü Resimli Bar, Türkiye’nin ilk rap grubu Barikat’ın kurucusu Jöntürk’ün işlettiği Saklıkent Cafe, Sönmez’in eksi 3. katındaki Musicland ve CD Bank, Altıparmak Zeppelin Cafe, ayağımızla basıp su içtiğimiz Çeşmeli Hotel, Setbaşı Prestige ve Altıparmak Burç Sineması, hatta yakın zamanda yerinden taşınan bir dönem tüm Bursa’nın buluşma adresi olan Heykel’deki Kafkas olmadan bu kimliği nasıl inşa edeceğiz? Ne yazık ki bu saydığım mekanların hepsi kapandı. Ancak elimizde tek kalan 90lı yılların ortasında şehrin her yerinden insanın, yalnızca yürüyen merdivenlerini görmek ve binmek için geldiği Sönmez İş Sarayı, o eski günlerinden çok uzakta. Şimdilerde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar kalmış olan en alt kattaki sahaflar can çekişiyor. İlkokul kitaplarımı ikinci el alıp, bir önceki yılın kitaplarını sattığım, türlü türlü romanlar ve şiirler keşfettiğim bu mekanı belki eski zamanlarına taşıyamayız ama en azından o eski güzel günlerimizi yad etmek ve kültürel bağımızı hayatta tutmak için bir etkinlik düzenleyebiliriz. Efendiler, Sönmez İş Sarayı’nda Bursa Sahaf Festivali yapma fikrini sizlerin takdirine sunuyorum! Hatta bu olası festival için bir afiş dahi hazırladım!

Yapay zeka ile birlikte hazırladığımız olası Bursa Sahaf Festivali afişi

 

O günleri biraz daha iyi hatırlamak adına bir araştırma yaptım ve Youtube’da Aşure TV adlı kanalın “Bursa Sönmez Çarşısı, Heykel / 1996” adlı bir videosunu buldum. Videoya yapılan bir yorumu kısaltarak buraya yazmak istiyorum:

“Buradaki kitapçıda eski ders kitaplarımızı satardık, hatta üzerine ev numaramı yazmıştım. 2 ay sonra Bursa Anadolu Lisesi’nden bir kız aramıştı. Kültürpark’ta buluşmuştuk. Ne günlerdi be! Aşağıdaki kasetçiden kaset çektirip, kafede ada çayı içerdik. Buranın tostu da meşhurdu, karışık sucuklu. Birkaç plakçı vardı, eski plaklar, retro şeyler falan. Yukarıdaki çocuk giyim dükkanından kolej mont almışlardı bana. Ne fiyakalıydı, altına mavi kotla ne hava atardık! Biraz büyüyünce aşağıdaki İnegöl Pasajı mekanımız oldu. Yukarıdaki Şenol Heavy Metal Shop’tan T-shirt bastırırdık. Aşağıdaki stüdyoda gitar çalar, karşısındaki kafede rezil bir çay içerdik. Paralı, evinde bilgisayar olan arkadaşlar İnegöl Pasajı’ndan diskette oyun alırdı. Ah, ah yazsam kitap olur. Ben harika bir gençlik yaşadım…”

1996 yılında ilk kez yürüyen merdivene binmek için Sönmez İş Sarayı’na gelen insanlar

 

Bitirirken sizlere bundan 10 yıl önce yazdığım Sönmez Alt Geçidi’nde Bir Mısırcı adlı kısa hikaye ile veda etmek istiyorum:

Sönmez Alt Geçidi’nde Bir Mısırcı

2000lerden öncesi, ben o zaman epey küçüğüm. Annemle dışarıdayız. Heykel’den Sönmez’e çıkılan alt geçitten geçiyoruz. Bir abi var alt geçitte, mısır patlatıp satıyor. Önünde seyyar bir araba. Tencereden aldıklarını, elindeki pazarcı küreğiyle şeffaf poşetlere koyuyor. Ben anne mısır alalım mı diyorum. Annem ben sana evde patlatırım diyor. Zaten o zamanlarda tüm çocukların kulakları “evde aynısından var” cümlesine aşina.
Aradan zaman geçiyor, yine aynı alt geçitten bilmem kaçıncıya geçiyoruz. Bu sefer çok ısrar ediyorum, annem kırmıyor. Hiç unutmuyorum 250 bin lira bir paket mısır. Kocaman madeni bir para. Abinin yüzüne bakmıyorum. Parayı koyup mısırı alıyorum. Ağabeyin mısırı çok güzel, seviyorum.

Sene 2015, yakın bir arkadaşımla aynı alt geçitten geçiyorum. Tam merdivenlerin başlangıcında mısır patlatıp satan yaşlıca bir adam. Fark etmiyorum önce, sonra tam merdivenleri çıkacakken aklıma kocaman 250 bin lirayı mavi muşambalı arabaya bıraktığım an geliyor. Geri dönüyorum hemen.

“Selamünaleyküm ağabey” diyorum.

“Aleykümselam kardeş, buyur” diyor.

“Buralarda yıllar önce bir ağabey mısır satardı yoksa o sen misin?” diyorum.

Duraksıyor adam; “Ben, tam 22 yıl olmuş, buradayım” diyor. Eski bir dostu bulmuş gibi seviniyorum.

“Versene ağabey bir paket” diyorum.

O koyarken ben soruyorum…

“Hep geliyor musun buralara?” diyorum.

“Asıl işim başkadır ama ihtiyaç olursa buraya da geliyorum. Ben böyle 5 çocuk büyütmüşüm” diyor.

“Eyvallah ağabey, ne kadar?” diyorum. “1 lira” diyor.

“Az değil mi usta? Sinemalarda bundan daha azını 10 liraya satıyorlar” diyorum.

“Vallah ağabey 1 liradan fazlasına ben bunu satmam, günahtır” diyor.

Ağabeye bakıyorum. nasırlı, patlamış, kocaman elinin parmaklarıyla mısırı uzatıyor. Gözlerinin kenarlarındaki kırışıklıklar ne çok hikaye anlatıyor. Tam alacakken “dur dur” deyip biraz daha koyuyor üstüne, “sen eski müşteriymişsin” diyor.
Parayı veriyorum ağabey bana bakıyor, gülmüyor. öyle hüzünlü yüzü var ki sanki gülemiyor. Ağabeye bakıyorum, haşyetten gözlerim doluyor.
Pakedi alıp gidiyorum. 15 yıl önceki gibi küçük bir çocuk değilim şimdi.

Gözlerim dolu dolu mısır yiyorum. Ağabeyin mısırı çok güzel, seviyorum…

 

1 adet yorum var

Bir adet yorum var

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X