“Türkiye Cumhuriyeti’nin Temeli Kültürdür.”
Mustafa Kemal ATATÜRK

Bu resme iyi bakın. Sırtını Uludağ’a yaslamış, minareleri göğü delen bir Ulucami eskizi! Şanslıyız ki kadrajımıza 28 katlı Toki Blokları takılmıyor. Çünkü bu çizim 160 yıl öncesinden. Şehirle simgeleşmiş kutsal mabedlerin boyunu kat be kat aşacak yüksek binalar yapılmaya yeltenilmediği daha mütevazi zamanlardan.
İngiliz Ressam ve Yazar Mary Adalaide, bundan 160 yıl kadar önce Ulucami ve Uludağ’ı; bugün Balibey Han’ın hemen ilerisindeki Okçu Baba Türbesi’nin bulunduğu yamacın civarından çizdi.
Sizi bilmiyorum ama 160 yıllık bir Bursa eskizine bakmak, çocukluğu Maksem’de defter kenarlarına resimler çizerek geçmiş bir Bursalı olarak beni çok heyecanlandırıyor. Böyle bir şeyin günümüze ulaşması içimdeki küçük çocuğa bir mucize gibi geliyor. Dahası, elimizde bunun gibi Bursa’nın tarihi bölgelerini içeren tam 23 çizim daha var!
Bahsettiğim bu 24 çizim Zindankapı&Güncel Sanat Galerisi’nde, Büyükşehir’in yeni kültür sanat vizyonuyla “Mary Adalaide’in Çizimleri ile Yapay Zekâ Zindankapı’da Buluşuyor” isimli sergide yeniden memleketine dönüyor. Sergi 2 Nisan’a kadar keşfetmeniz için size bekliyor! Hem de ücretsiz!
Kültür Sanat alanında Bursa’nın daima İstanbul’un gölgesinde kaldığından hayıflanan Bursalıları bu haftasonu Nilüfer’den kalkıp eski Bursa’nın içine Zindankapı’ya davet ediyorum.
Avrupalıların Old Town dediği, bizim ise eskişehir merkezi diyebileceğimiz Eski Bursa’nın adı, bundan sonraki süreçte kültürel ve sanatsal etkinlikler için daha çok anılacak. Çünkü Osmangazi Belediyesi, bugün atıl durumda bulunan1861’den günümüze ulaşmış Muradiye’deki Romangal İpek Fabrikası’na farklı fonksiyonlar katarak şehre kazandırmak için bir çalıştay düzenledi. Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın ortak akılla, müze, etkinlik alanları, gastronomi bölümü ve butik otellerin yer aldığı bir projeyi ortaya çıkarmayı umduklarını belirtiyor.10 bin metrekarelik kocaman bir alandan bahsediyoruz.
Kafanızda bir ölçeklendirme yapabilmeniz açısından Eskişehir’deki Odunpazarı Modern Müze’si (OMM) 4 bin 500 metrekare, İstanbul’daki Müze Gazhane ise 31 bin 500 metrekare Alana kurulu.
Gazhaneve OMM’yi group “Komşuda var, keşke bizde de olsa!” diye kıskanmış biri olarak en kısa zamanda yapının fonksiyonlarının belirlenip şehre kazandırılmasını diliyorum.

Yine bu yaz açılması planlanan Tophane’de bulunan Hisar Arkeopark’ın, avlusunda 3 bin yıllık mozaiklere bakmak gibi bir hayalim var. Umuyorum ki açılış gerçekleşecek ve Bursa’nın merkezi hak ettiği değeri ve ilgiyi görecek. Çünkü takdir edersiniz ki, Bursa’nın merkezinin kaderi, gelinlikçilere, kaftancılara, medical cihaz ve telefon kabı satan dükkanlara terkedilemez. Bunu canlandırmak boynumuzun borcu olmalı. Arap Şükrü’nün, Altıparmak’ın kafelerle sinemalarla dolup taştığı eski zamanları hatırlayın. Cumhuriyet Caddesi, İstanbul’daki İstiklal Caddesi’nin eski hali gibi neden olmasın?
Eli arttırıyorum.
1430 yılında inşa edilen Muradiye Medresesi, Türk İslam coğrafyasının en önemli eğitim kurumlarından biriydi. Bugün El yazmaları müzesi olarak kullanılıyor. Benzer şekilde 1424 yılında Yeşil’de yaptırılan Yeşil Medrese bugün Türk İslam Eserleri Müzesi olarak hizmet veriyor. Bu medreseleri bugün neden bir üniversite altında eğitim kurumu olarak değerlendirmiyoruz?
Bakın temeli 1424 yılına dayanan bir kurumdan ve yapılardan bahsediyorum. Ülkenin dört bir yanından gelen ilk 10 bine girmiş parlak gençler, Muradiye’de, Yeşil’de atalarının bir zamanlar yaptığı gibi bilim, kültür ve sanat konuşsa? Böyle mekanlara mimarlık ya da tarih fakültesi olmak yakışmaz mıydı?
Şimdi birileri çıkıp, “Medreseler dini yapılardı, bugünkü anlamda üniversite olarak anılamaz.” diyebilir. Kendilerine, 1088 yılında İtalya’da kurulan Bologna Üniversitesi’nin başlangıçta kilise hukuku ve ilahiyatı eğitimi verdiğini; 1096 yılında İngiltere’de kurulan Oxford Üniversitesi’nin başlangıçta Hristiyan teolojisi ve ilahiyat eğitimine odaklandığını; 1257’de Paris’te, Katolik Kilisesi desteğiyle kurulan Sorbonne Üniversitesi’nin, Orta Çağ’da önemli bir teoloji merkezi olduğunu hatırlatmak isterim.
Şayet böyle bir üniversite kursaydık, Eski Bursa’nın popülasyonu ve çehresi değişmez miydi? Muradiye’de mor saçlı, piercingli, elinde 3.dalga kahvecilerden alınmış karton bardak ve T cetvelleriyle sağa sola koşuşturup, derse yetişmeye çalışan öğrenciler görmek beni mutlu ederdi.
Muradiye Askerlik Şubesi’nin içinde kalan, bugün Kayabaşı Kilisesi adıyla bilinen harap haldeki kiliseyi, restore edilip bölgeye bir kültür merkezi de yaptık mı, gelsin kültür, gelsin bilim!
Bahsettiğimiz bu alanlar, bugün Bursa’nın kimliğini oluşturan ve başka şehirlerden farklılaştıran kültürel tözünü oluşturuyor. Buraları korumak, yeni fonksiyonlar katmak ve dönüştürmek boynumuzun borcudur. Çünkü unutmayın, bir büyük adamın da dediği gibi “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.”