TBMM heyeti Fethullah Gülen’in iadesi için ABD’de.
Ama iadeden önce acilen Gülen’in gözaltına alınmasını istiyor Türkiye. Gözaltına alınmalı ki, “terör örgütüne talimat ve emir yağdırmasının” önüne geçilebilsin. Örgüt elemanlarının Türkiye’de hâlâ ondan aldıkları talimatla hareket ettikleri öne sürülüyor.
Heyetteki AK Parti, CHP ve MHP milletvekilleri Amerikalıları ikna edebilmek için “Bin Ladin” örneğini veriyorlar: “Bin Ladin 11 Eylül’ün emrini nasıl verdiyse”, Fethullah Gülen’in de darbenin emrini öyle verdiğini anlatıyorlar.
TBMM heyetinin ABD’deki temasları devam ederken Ankara’da da Başbakan Binali Yıldırım, kendisini ziyaret eden ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford’a “Gülen’i iade etmezseniz ciddi sıkıntı yaşanır” diyor.
Ne olabilir bu sıkıntı ve nasıl yaşanır? Bu sorunun yanıtı Washington’daki RAND düşünce kuruluşunun Türkiye’yi yakından tanıyan uzmanlarından Stephen Flanagan’dan geliyor: “IŞİD’le mücadele açısından (Sadece o değil tabii) Türkiye’nin İncirlik Üssü’nün kullanılmasına izin vermesi ABD ve NATO için çok önemli.”
Ne var ki bu önemlilik “Gülen’in iadesi” gündeme getirildiğinde önceliği kaybediyor. O zaman ABD’liler için öncelik Fethullah Gülen oluyor.
Bakalım bu durum nereye kadar sürecek?
ABD ve PYD’ye karşı Türkiye ve Rusya mı?
Şu anda Türkiye’yle ABD arasında krize yol açabilecek en kritik konu Gülen’in gözaltına alınması ve ardından iade edilmesi olarak görünüyor.
Ancak bir başka konu daha var. Buna ABD’yle kriz nedeni sayılacak ikinci kritik konu diyebiliriz. O da Suriye’nin kuzeyindeki PYD’nin varlığı.
Başbakan Binali Yıldırım, konuk Genelkurmay Başkanı’nı kabulünde ABD’nin PYD’yle işbirliğini de gündeme getirdi. Ama o kadar. Onun arkasından ne konuşulduğuna ilişkin bilgi yok.
Ne ki, RAND’ın uzmanı Stephen Flanagan’ın PYD sorununa değinirken söylediklerinin üzerinden gidebiliriz. Flanagan PYD deyince hemen Rusya-Türkiye ilişkisini gündeme sokuyor. Doğaldır. Çünkü iki ülkenin yakınlaşması ABD ve NATO’nun hiç istemediği bir durum… Ama bu aşamada engel çıkarma olanakları da bulunmuyor.
Flanagan Rusya ile Türkiye’nin “Suriye” politikalarında ayrıştıklarının ve farklı pozisyonlarda bulunduklarının altını çiziyor.
İki ülkenin bugüne kadar izlediği yol açısından bu doğru. Ancak bundan sonra ne olur, kestirmek zor. Kimse, eskiden nasılsa yine öyle olur diyemez.
Çünkü Türkiye ve Rusya, dün olduğu gibi bugün de, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmayı sürdürüyor.