Wall Street Hillary Clinton’ı istiyor.
Olmazsa Donald Trump’ı da kullanabilir.
Ama Trump’ı kontrol etmek zor; nerede ve ne zaman, ne yapacağı, ne diyeceği hiç belli değil.
Zamanın boşa harcanmaması ve ortalığın kırılıp dökülmemesi için Clinton, Wall Street’in birinci tercihi.
Tabii bu tercihte Clinton’ın senatörlük ve dışişleri bakanlığı deneyimlerinin rolü var. Amerikan devletini derinlemesine tanıdığı da ileri sürülebilir.
Trump’sa tersine… Ne devleti tanıyor, ne usul erkan biliyor. Hem de sokak kültürüyle politika yapıyor.
O, Amerikalı seçkinlere göre bir lümpen.
Toplumun belli kesimlerinin desteğini almasının nedeni de onun bu özelliği. Hatta FBI’ın da bu yüzden ona yakın bir tavır içinde olduğunu düşünenler var.
Ama FBI, Wall Street’in emrinin dışına çıkamaz.
O sistemde, günü geldiğinde yazılı olmayan yasalar da geçerlidir. Ve o yasalar kritik dönemlerde yazılı olanların da üzerine çıkarlar.
Şimdi olduğu gibi…
İşte FBI’a, geçen hafta yaptığı açıklamayı, tüm dünyanın gözü önünde geri aldırdılar: Örgütün Başkanı James Comey, seçime iki gün kala, Hillary Clinton’a ait e-postalarda herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığını duyurdu.
Oysa daha bir hafta önce “Clinton’a yönelik soruşturma dosyasını ilgilendirecek 650 bin adet yeni yazışmalara ulaştık ve soruşturmanın yeniden açılmasına karar verdik” diyen FBI Başkanı’nın kendisiydi.
Sayı çok yüksekti; araştırması ve incelenmesi çok uzun sürebilirdi.
Ama nasıl olduysa oldu, FBI işi şipşak bitirdi.
Bu durumda, anketlerde gerileyen Hillary Clinton 24 saat içinde yeniden öne geçti.
Ve tabii bu kez Trump küplere bindi:
“650 bin yazışmanın bu kadar kısa sürede incelenmesinin imkanı yoktur. Hillary Clinton şu anda hileli bir sistem tarafından korunuyor. Bunu kendisi de FBI da biliyor. Halk bu durumun farkında… Adaleti sağlamak sandığa gidecek olan halka kalıyor.”
FBI Başkanı gitti gider…
Çünkü öyle bir hata yaptı ki, dünya egemeni ABD’yi Trump’a teslim olacak hale getirdi.
Bu arada devletin tepesindeki çatışmayı da açığa çıkarmış oldu.
En önemlisi de dünyaya şu soruyu sordurmasıydı:
ABD demokrasisi, gerçekten demokrasi miydi, yoksa yaşananlar bir oyundan mı ibaretti?
Adaylar ve Türkiye
Washington’daki “Türkiye” dosyasında sorun olarak ele alınan iki önemli başlık var: Suriye’nin kuzeyi ve Fethullah Gülen’in iadesi…
Bu başlıklar üzerinden düşünüldüğünde ABD Başkanı olarak Demokrat aday Hillary Clinton da, Cumhuriyetçi aday Donald Trump da Türkiye’ye aynı mesafede duruyorlar.
Suriye’nin kuzeyi sorunu denildiğinde akla gelen PYD/YPG elbette. Ne var ki, Suriyeli Kürtlerle işbirliği iki adayın da ortak noktasını oluşturuyor. Yani ABD’nin bugün tavrı neyse yarın da öyle olacak.
Gülen’in iadesi sorununuysa iki aday da yargıya havale etmiş durumda. Uzmanlar, bu sorunun Beyaz Saray’la ilgisi olmayacağını, kararı yargının vereceğini söylüyorlar.