Susuz hayat düşünülemez. Bu klâsik bilgiden sonra insan vücudunun büyük bir kısmının sudan ibaret olduğunu da ekleyelim. Vücudumuza yiyecekler ile, kahve, çay gibi bazı içecekler ile ve bildiğiniz içme suyu ile bol miktarda su alırız. İçme suyu olarak musluk suyu (damıtma veya ters ozmoz gibi arıtma işleminden geçirilerek), mineralli su, kaynak suyu, yağmur suyu (Avustralya’da yaygın kullanılan su kaynaklarından olup güvenli hale getirildikten sonra içilebilir), mineralleri uzaklaştırılmış damıtılmış su kullanılabilir. Her şişelenmiş su mineral içerir diye bir kural olmadığı gibi bir suyun mineralli su olabilmesi için yaklaşık 250 kadar mineral içermesi gerekmektedir. Kaynak suyu çok iyidir, hatta en iyisidir ve kaynağında şişelenmelidir.
Mineralli su denilince birkaç önemli başlık yazmak gereklidir. Mineral olarak başlıca kalsiyum ve magnezyum yanında bir çok eser oranda mineral içerir. Mineral oranı yüksek olan sulara sert su denilir. Klozet ve lavabolarda tortu, leke ve renk atmasına neden olurlar ve kabaca böylece tanınırlar. Bir çok su şirketi bu sertliği azaltma adına suyu bazı işlemlerden geçirirler. Bu işlemler sırasında sudaki fosfor düzeyi bir miktar artsa da bunun sağlık açısından bir sıkıntısı olmadığı bir çok araştırma ile kanıtlanmıştır. Kükürt açısından zengin olan sular çürük yumurta gibi bir kokuya sahiptirler.
PH değeri, bir sıvının alkali veya asidik veya nötr olduğunu belirten değerdir. Çoğu içme suyunun pH değeri 6.5-7.5 arasında olup nötr dür. Damıtılmış sular hafif asidiktir. Çok çok abartılı olmadığı taktirde içme suyunuzun kan pH düzeyi üzerine pek etkisi yoktur. Yıllarca bazı kişiler tarafından sürekli pompalansa da alkali su içmenin herhangi bir yararlı sağlık durumu yaptığını gösteren kanıt yoktur. Asıl dikkat edilmesi gereken konu, aşırı su içenlerde sodyum değerinin düşerek hiponatremi dediğimiz durumu yaratmasıdır. En sık karşılaşılan elektrolit bozukluğu olan hiponatremi alınan suyun kaybedilenden fazla olması durumlarında ve bazı kayıplarda (kusma, ishal gibi) ortaya çıkar. İlk belirtileri baş ağrısı, halsizlik, bulantı veya kusma şeklindedir.
Her suyu içmek iyi bir yol değildir. Gölet, nehir, göl suları içerdiği patojen mikroorganizmalar ile sizleri hasta edebilirler. Kimyasal kirlilik de sıkıntılara yol açabilir. Deniz suyu içmek susuzluğunuzu daha da arttıracaktır. ABD’de Michigan’da 2014 Yılı’nda içme suyu borularının paslandığı ve kişilerin kurşun zehirlenmesi tehlikesi yaşadığı belirtilmiştir. ABD’de bazı yerlerde EPA adlı (Çevre Koruma Ajansı) içme suyu sağlayıcılarınızdan suların kirlilik durumları hakkında yıllık bilgiler isteme hakkına sahipsiniz.
SICAKLARDA ACİLLİK OLMAYIN
Daha önceleri özellikle yaz aylarına girerken hem bu köşemde hem de Olay TV ekranlarında sıkça bahsettiğim bir konu var. Bütün uyarılara rağmen (Bu konuda haber kanallarımız, yöneticilerimiz sürekli uyarılar yapıyor) aşırı sıcak ve nem olduğu zamanlarda özellikle ileri yaşlardaki insanlar çarşı pazar dolaşıyorlar. Ne yazık ki hem de en sıcak saatlerde. Aniden bir baş dönmesi ve halsizlik ile yere yığılıyorlar. Doğru acil servise. Muradiye Devlet Hastanesi’nde artık o kadar tecrübe sahibi olmuştuk ki biraz tuzlu serum ile 10-15 dakika içerisinde bu insanlar gözlerini açardılar. Peki olay ne? Vücudun susuz kalması.
Kıymetli okurlarım. 50 yaş ve üzeri kişilerde vücudun susuz olduğunu size hissettiren algılayıcıların sayısı hızla azalmaya başlar. Siz kolay kolay susuz kaldığınızı anlamazsınız. Bu da sıcak havada daha da suyunuzu kaybedip beyne giden kan akımının azalmasına ve en iyi ihtimalle bayılmanıza neden olabilir. Bu nedenle hem suyunuzu hem de uygun oranda tuzunuzu belirli bir disiplin içinde alın. Bu kadar basit bir dikkat ile hayatınızı kurtarabilirsiniz.