Kıymetli okurlarım. Aldığımız gıdalar içinde bulunan bazı maddeler bizler için inanılmaz derecede önemlidir. Bunlardan bir tanesi de selenyumdur. DNA yapımında, üremenin sağlanmasında, tiroid dokusunun fonksiyon görmesinde ve enfeksiyonlar ile savaşmada selenyumun rolü büyüktür. Selenyum daimi olarak yapılan tetkiklerden değildir. Şüphe üzerine hekim tarafından istenir. Selenyum eksikliğini düşündüren belirtiler ise şöyle sıralanmaktadır.
1-Kadın ve erkekte üreme konusunda sıkıntılar, kısırlık.
2-Kaslarda kuvvetsizlik ki bu çok önemli belirtilerdendir.
3-Yorgunluk hali, düşünceleri toparlayamama, sisli beyin denilen tablo, saçlarda dökülme.
4-Sık sık hasta olma, enfeksiyonlara karşı dirençte azalma.
Kronik enfeksiyonu olan hastalar (HIV gibi), diyalize giren kişiler, sindirim sisteminde kronik bir hastalığı olan kişiler örneğin Crohn Hastalığı gibi durumlarda selenyum eksikliğine sık rastlanılmaktadır. Selenyumun yeterli düzeyde olması mutlaka gerekli olan durumlar ise şunlardır: Zaten eksik olanlar, tiroid hastaları, gebeler, zayıf bağışıklık sistemine sahip olanlar, kronik sindirim sistemi rahatsızlıkları olanlar, kanser hastaları.
Fasulye başta olmak üzere diğer bakliyatlar, sağlıklı etler, çiğ kuruyemişler, tam tahıllar, işlem görmemiş pirinç ve soğuk su balıklarında selenyum boldur. ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü 14 yaş üzeri kişilerde günlük ihtiyacın 55 mikrogram, gebelerde ise 70 mikrogram olmasını önermektedir. İlaç olarak kullanılacaksa selenometiyonin molekülü iyi emilir ve bu form önerilmektedir. Selenyum eksikliğinden şüphe etmeniz halinde asla hekime danışmadan selenyum preparatlarını kullanmamanız gerektiğini de belirtmek isterim.
NEDEN BOL LİFLİ GIDA ALMALIYIZ?
Daha önceleri de defalarca yazdığım gibi lifli gıda alımı şeker hastalığından, kalp damar sistemi hastalıklarından ve sindirim sistemi kanserlerinden koruyucu etkilere sahiptir. Lifli gıdalar aynı zamanda prebiyotik etkilere sahiptir. Probiyotik mikroorganizmaları besler ve daha iyi görev yapmalarına neden olur.
Lifli gıdalarda bulunan lifler suda eriyen ve suda erimeyen diye iki gruba ayrılır. Her biri ayrı öneme sahip olsa da özellikle suda eriyen lifler mide boşalmasını geciktirip daha tok hissetmenizi sağlar. Kilo kontrolünde çok etkilidirler. Gıdalar ile birlikte daha çok kalori emilmesini de engelleyici özellikleri vardır. 2019 Yılı’nda Japonya’da yapılan bir çalışma bol suda çözünür lifli gıdalar ile beslenen kişilerde karın yağlarında belirgin azalmanın olduğunu kanıtlamıştır. Yine Brezilya’da yapılan başka bir çalışma lif ağırlıklı beslenme sonucu karın yağlarının azaldığını, insülin direncinin kaybolduğunu ve bu yolla da kanserlerin görülme sıklığının azaldığını göstermiştir.
KARACİĞER SAĞLIĞI İÇİN KAHVENİN ÖNEMİ
Bir çok besin sayılabileceği gibi yeni yayınlanmış bir makale özellikle daha önceleri bazılarını pek duymadığımız gıdaların karaciğer sağlığı açısından çok önemli olduğunu belirtmekte. Kahve bunlardan birisi.
Kahve karaciğerinizi korumak için belki de içebileceğiniz en iyi içeceklerden birisidir. Karaciğeri koruduğu gibi, bu organ ile sorunları olanlarda bile yararlı etkiler sağladığı kanıtlanmıştır. Bir çok çalışma kahvenin kronik karaciğer hastalığı olanlarda siroz veya karaciğer kanseri gelişimi riskini önemli ölçüde azalttığını göstermiştir. Dünyanın önde gelen bir çok gastroenteroloji dergilerinde yayınlanan çalışmalar bu konuda kesinlikle ortak bir görüş sunmaktadırlar. Kafeinden bağımsız olarak kahvenin bu koruyucu etkisi antifibrotik, antienflamatuar ve antioksidan etkilerine bağlıdır. Bu etkiler ile karaciğerde kollajen denilen protein birikimi azalmakta, yağ birikimi azalmakta ve en önemlisi güçlü bir antioksidan madde olan glutatyon miktarı artmaktadır.