Kıymetli okurlarım. Obezite, sedanter yaşam tarzı ve gıda diye bildiğimiz (aslında tanım olarak gıda ile uzaktan yakından ilgisi olmayan) bazı maddelerin günlük yaşantımızı hakimiyetine alması faiz olarak bizlere Tip 2 şeker hastalığını sundu. Hem de bayağı bir yüksek faiz ile. Bu da yaşam kalitemizi bozarak birçok ilaç ve diğer tedavi metodlarına bizleri mahkum etti. Kullandığımız ilaçlar insülin direnci üzerine etki ile, kan şekerinin emilimini azaltarak veya şekerin hücre içine girişini arttırarak etkiler gösterdi ve sonuçta kanımızda şekerin düşmesini sağladı.
Alfa Lipoik Asit adlı bir molekül var. İnsan vücudunda çok az yapılabilen bu madde kuvvetli bir antioksidandır. Yani hücrelerin bozulup oksitlenmesini engelleyen, hücreleri koruyan bir madde. İnsan vücudunda hemen her hücrede bulunur. Etkisini hücrenin bir organcığı olan mitokondri denilen küçük enerji santrallerinde gösterir. Besinlerin enerjiye çevrilmesinde rol oynar. Bazı besinlerden belirli miktarlarda ALA’yı alabiliyoruz. Sakatatlar ve özellikle karaciğer, etler, brokoli ıspanak, domates, lahana, bira mayası bu gıdaların başlıcalarıdır. Ancak bunlardan alacağımızın kat be katını uygun şartlarda hazırlanmış kapsüller ile de alabilmekteyiz. Bir çok antioksidan madde ya yağda ya da suda çözünerek etkinliğini göstermeye başlarken (örneğin C vitamini suda, E vitamini ise yağda çözünür) ALA hem suda hem de yağda çözülebilir. Bu nedenle etkinliği çok daha fazla olan bir antioksidandır. Hem yağda hem de suda eriyebilme özellikleri nedeni ile genel vücut iltihabı düzeylerini azaltıcı, cildi koruyucu, kan şekerini düşürücü, şeker hastalığına bağlı olarak gelişen ve ciddi yakınmalara neden olan sinir harabiyetlerinden koruyucu etkilere sahiptir. Şeker hastalarında görülen ve özellikle ayaklarda başlayan bu sinir harabiyetine diyabetik nöropati adı verilir. ALA ayrıca çeşitli merkezlerde şeker hastalığını yol açtığı diyabetik retinopati denilen şekere bağlı göz harabiyetinde de etkin bir şekilde kullanılmaktadır.
Son yıllarda Alfa Lipoik Asit (ALA) adlı bir molekülün kan şekerini düşürücü etkileri olduğu belirtiliyor. Çeşitli hayvan çalışmalarında kan şekerini düşürme oranı %64’ler civarındadır. Özellikle bu molekülün şekere bağlı sinir hasarlanmasında etkili olduğu uzun yıllardır bilinmesine rağmen kan şekerini düşürdüğü pek bilinmiyordu. Büyük olasılıkla bunun nedeninin de ALA’nın düşük dozlarda kullanılmakta olmasından idi. En az 1200 miligram dozlarında alınan ALA kan şekerini düşürebiliyor.
ALA ile yapılan toplam 12 çalışmanın analizinde çok güçlü olmasa da kilo verdirici etkileri olduğu belirtilmiştir. Bunun yanında beyin bölgesinde iştahı uyaran bir maddenin (AMPK) etkinliğini azalttığı ayrıca insüline karşı hassasiyeti arttırarak kilo kontrolü sağladığı ve şeker hastalığına gidişi engellediği de çalışmalar ile gösterilmiştir.
Alfa Lipoik Asit hem hayvan hem de insan çalışmalarında beyin dokusunda antioksidan etkiye bağlı olarak hafıza kayıplarını düzeltebilmektedir. Bu nedenle ALA’yı Alzheimer Hastalığı’nın tedavisinde kullanan hatırı sayıda klinik bulunmaktadır. Ayrıca ABD’de her 4 kişiden birinin kalp damar sistemine bağlı hastalıklardan ölmesi üzerine ALA’nın bu konuda etkili olup olmadığına dair çalışmalar da yapılmıştır. Endotel disfonksiyonu dediğimiz damar iç yapısının harabiyetlerinde ALA’nın antioksidan etkinliği nedeni ile damar yapısını düzelterek kalp damar sistemi hastalıklarından koruyabileceği belirtilmiştir ve bu konuda çalışmalar devam etmektedir.
Ne kadar ilginç değilmi? Hep korkutulduğumuz et ve sakatatlarda bol olarak bulunan bu madde damarları tedavi ediyor. Eyyy bilim, sen hem öldürür hem de güldürür müsün?