Kıymetli okurlarım. Çok anlamlı, kısa bir yaşanmış olayı size anlatmak ve bundan çıkarılabilecek dersleri de yorumlarınıza bırakmak üzere bugünkü yazımı yazmak istiyorum. Hazreti Ömer halife olduğunda parası ile bir adam tutar. Adama her gün bir akçe vereceğini söyler. Adam görevinin ne olacağını sorar. Hazreti Ömer’de, her gün bana gelip ölüm var Ömer diyeceksin demiş. Adam uzun zaman boyunca gelir ve görevini yapar. Ölüm var ya Ömer deyip altın akçesini alır gider. Nihayetinde uzun bir süre sonra adam gelir diyeceğini der, altın akçesini alırken Hazreti Ömer ona artık gelme der. Adam, ne yaptım, görevimde bir kusurum mu oldu diye sorar. Hayır der Hazreti Ömer, artık ölümün var olduğunu bundan sonra asla unutmam. Çünkü artık sakalındaki ilk akı görmüştür büyük halife.
2006 yılında Dünya Sağlık Örgütü obeziteyi en ölümcül hastalıkların arasına katmıştır. Evet obezite öldürüyor. Bizlerin halen bir görüntü bozukluğu olarak algıladığımız obezite bizleri çeke çeke, yataklara düşüre düşüre veya aniden gecenin bir vakti öldürüyor.
Uzun ömürlü olmanın bilimsel açıdan bazı dayanakları vardır. Bunların başında açlık insülin düzeylerinin normal olması ve yaşa uygun ciddi kas kuvvetinin bulunması gelmektedir. Bunlardan başka kişinin stres ile mücadele etme yeteneği ve içinde şefkat duygusunu barındırması dayanakları gelmektedir. Açlık insülin düzeyinin normal olması demek kişinin sağlıklı gıdalar ile beslendiği anlamını taşır. Kas kuvvetinin iyi olması da kişinin kaslarını kullandığını yani aktif bir kişi olduğunu gösterir. Son yapılan çalışmalar erkeklerde %18, kadınlarda ise % 22 üzerinde yağ dokusu olmasının şişmanlığa ilk giriş olduğunu belirtmektedir. Bazı Batı kökenli bilim insanları bu değerleri erkeklerde %11, kadınlarda ise %18 olarak da söylüyor. Bu oran arttıkça ve özellikle de karın bölgesinde arttıkça vücutta hem kitlesel hem de enflamasyon yolu ile sıkıntılar görülmeye başlanıyor. Yağ dokusu ne kadar çok ise yağ hücrelerinin değişimi, ölümü, yapımı gibi işlemler de o derece sık gerçekleşiyor. Bu hücrelerden çıkan maddeler vücudun savaş hücrelerini harekete geçirip kronik bir enflamasyonu başlatıyor. Aynı kanserde olduğu gibi yağ dokusu da kontrolsüz büyüyen, diğer hücrelerin besinlerini çalan, bağışıklık sistemini daima yoran etkiler göstermeye başlıyor. Olayın temeli budur.
Obezitenin nelere yol açtığını daha önceleri çok yazdım. Yine bazı önemli başlıkları (hepsine sayfalar yetmez) belirtmek istiyorum.
1-KARACİĞER YAĞLANMASI: Yaklaşık 450 görevi olan bu organımız derece derece yağlanarak en sonunda görevlerini yapamaz hale gelebilir. Bu son haline siroz demekteyiz
2-İNSÜLİN DİRENCİ: İnsülinin etkin çalışamayıp giderek daha fazla salgılanması sonucu oluşur. Bunun ardı mutlaka şeker hastalığıdır.
3-UYKU APNESİ: Obeziteye bağlı olarak gelişen bu durum kişinin günlük yaşamını allak bullak edebileceği gibi gece ani ölümlerin de en sık sebeplerindendir. Bu durumda olan kişinin hiç zaman kaybetmeden zayıflaması gerekmektedir.
4-KANSERLER: İnsülin direnci, sağlıklı gıda alamama ve kronik enflamasyon eninde sonunda kontrolsüz hücre büyümesini hızlandırır. Kalın bağırsak, mide, rahim, karaciğer, safra kesesi, prostat kanserlerinin obezite ile ilişkisi yıllardan beri bilinmekte idi. Son yıllarda ise meme ve tiroid kanserlerinin obezite ve beslenme bozuklukları ile çok yakın ilişkili oldukları bulunmuştur.
5-YÜKSEK TANSİYON VE KALP HASTALIKLARI: Kalp damarlarında tıkanmalar, beyin damar tıkanmaları, felçler ve pıhtılaşma bozuklukları obezlerde çok sık görülmektedir.
6-KAS VE İSKELET SİSTEMİNE AİT SIKINTILAR: Hem mekanik hem de metabolik nedenlerden dolayı kısa zamanda eklem bozuklukları, kireçlenmeler, fıtıklaşmalar sıklıkla oluşmaktadır. Sakaldaki ilk ak ölümü akıllara getiriyorsa ya bu saydıklarım neleri akıllara getirmeli kıymetli okurlarım. Bu işin şakası yok.