Kıymetli okurlarım. Meslek hayatımda en sık karşılaştığım sorulardan bir tanesi neden kilo veremiyorum sorusudur. Bu sorunun cevaplarına geçmeden önce neden kilo alıyorum sorusunu cevaplandırmamız gerekiyor. Bu sorunun da bir çok cevabı olduğunu hemen hemen hepimiz biliyoruz.
Yıllar öncesine göre ülkemizde obezitenin ve fazla kilonun artışının en büyük nedeni duygusal açlıklardır. Bu konuda literatürde çok fazla bilgi kaynağı olmasa da baktığım sayısız hastadan ve tecrübelerimden öğrendiğim gerçek budur. Mutsuzluklar, iş yaşantısında ve hayattaki başarısızlıklar, aldatılmalar, kaygılar, depresyon, sosyal eşitsizlikler, hedeflere varamama, umutsuzluk gibi daha bir çok faktör bizlere yemek yiyerek mutlu olma kapısını açmıştır. Kişi özellikle trans yağlarla, unla ve şekerle dolu gıdaların beyinde yarattığı geçici haz ile mutlu olmayı öğrenmiş ve adeta bu gıda zannedilen maddelerin esiri olmuştur. Yedikçe daha çok yedirten bu gıdalar tercih edildikçe her adım başı bu gıdaları üreten ve satan işletmelerin de çoğalması gerçekleşmiştir.
Klasik tıp kitaplarında ise halen obezite denilince, beslenme hataları, hareketsiz yaşam tarzı, bazı ilaçlar, hormonlar, bazı metabolik hastalıklar, genetik faktörler gibi maddeler hep liste halinde sıralanır. Tabii ki bunlar önemli nedenlerdir ancak gıda adı altında yediğimiz maddelere olan bağımlılık bu nedenlerin hepsinden kat kat daha fazla sorumludur. Yani işin özeti bizler birer bağımlı hasta grubuna girmişiz demektir.
Obezite sadece bir ilaç ile veya bir liste ile düzeltilebilecek bir durum değildir. Öyle olsaydı bugüne kadar uygulanan sayısız diyetler veya ilaçlar ile mutlaka üstesinden gelinirdi. Bir obez hasta (defalarca yazdım. Obezite görüntü bozukluğu olarak algılansa bile kronik, yağlanmaya bağlı bir enflamasyon hastalığıdır) hekime ilk başvurduğunda şu özellikle iyi bilinmelidir: Bu hastaya uzun bir zaman ayırmanız gerekmektedir. Yediğini, içtiğini, yaşam tarzını, alışkanlıklarını, kullandığı kap kacağını, yattığı odayı, yatak ve yastığının ortopedik olup olmadığını, uyku düzenini, kullandığı tuzunu, ağzındaki dişlerin özelliğini, giydiği ayakkabısını ve daha onlarca şeyi sorgulamak gereklidir. Kapalı bir ortamda çalışan, günün büyük bir kısmını bacak bacak üstüne atarak geçiren, yüksek topuklu ve ayağını sıkan bir ayakkabıyı ayağından çıkarmayan ve daha bunlar gibi onlarca obeziteye neden olabilecek durumlara sahip bir hastaya istediğiniz diyeti verin istenilen sonucu alamayacaksınız. Obezite ne yazık ki böyle bir hastalık. Obezitenin nedenleri ile ilgili sayfalar dolusu yazı yazmak mümkündür.
Konunun başlığına dönecek olursak; Bir çok kilo verememe nedeni var. Hasta uyumsuzluğundan, hatalarından tutun da eksik ve hatalı tedavilere kadar. Bugün özellikle göz ardı edilen bir kaç konudan sizlere bahsedeceğim.
1-Mevcut metabolik, endokrin kökenli hastalık ya teşhis edilememiş ya da tedavi eksik kalmıştır (Hashimoto Hastalığı, Cushing Hastalığı, vitamin ve mineral eksiklikleri, omega-3 ve benzeri maddelerin eksiklikleri gibi).
2-Bağımlılık (obez yapan besin maddeleri) ile mücadelede hekim yeterince yararlı olamamış ve gerekli psikiyatrik desteği sağlayacak bir uzmandan yardım almamıştır. Ya da hasta bundan kaçınmıştır.
3-Ara öğünler veya tam tersine maalesef yanlış uygulanan aralıklı oruç hakkında hastalar yeteri kadar aydınlatılmamışlardır. Günde 1 sefer yiyerek vücudun yine de kilo alabileceği hakkında hasta yeterli ikna edilememiştir. Ara öğünler de 2016 sonrası tarih olmuştur.
4-Sosyal medyada, ekranlarda, yazılı basında çıkan ve bilimsel temeli olmayan obezite konulu anlatımlar ne yazık ki insanları gerçek bilgiler konusunda da tereddüte düşürüp yanlışa yönlendiriyor. Buna en açık örnek ben hareket etmeden sizi zayıflatacağım diyenlerin varlığıdır. Oysa fizikte enerji kuvvet ile yolun çarpımıdır. Kuvvetine bir yol aldırırsan enerjini tüketirsin. Yoksa cahillerin, yalancıların elinde rüzgâra kapılıp gidersin.