Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu
E-Posta: mete@olaygazetesi.com.tr YAZARIN TÜM YAZILARI

Merak edilen 2 konu

Köşe Yazısını Dinle

Kıymetli okurlarım. Her zaman olduğu gibi bu hafta da tarafsız, bağımsız bilim insanlarınca gerçekleştirilen tıbbi çalışmalardan sizlere yararlı olacak bazı bilgileri derledim. Yararlı olmasını umar, sağlıklı ömürler dilerim.

1-ÇOK SU İÇİN DİYORLAR, DOĞRU MU?

İnsan vücudunun erişkin yaşlarda %60 kadarı sudan ibarettir. Su denilince vücudumuzda kilolarca suyun dolaşıp durduğu şeklinde bir anlam oluşmasın. Vücudumuzdaki su kas, kemik, bağ dokusu, kan ve diğer dokular içinde hücre ve hücrelerin aralıklarında bulunur. Bir çok konuda olduğu gibi su konusunda da yarım yamalak bilgiler ile bizleri hatalı uygulamalara yönlendiren kişiler bulunmaktadır. Sağlıklı yağlar, etler, yumurta, 10 bin adım gibi konularda bugüne kadar farklı bilgiler ile yanıltıldığımız gibi su konusu da böyle.

Kıymetli okurlarım. Suyun hücre içine girmesi için ortamda bazı elektrolitlerin olması gereklidir. Sodyum başta olmak üzere ardından potasyum, klor gibi daha başka iyonlar bu iş için gereklidir. Daha önceleri çok yazdım. Uzman nöbetleri esnasında yaz sıcaklarında yaşlı bir hastanın çarşıda dolaşırken (ki uyarılara rağmen neden bilinmez dolaşanlar çoktur) düşüp bayılması hemen su ve tuz kaybını akıllarımıza getirirdi. Hastayı görür görmez anlar ve hemen tuzlu serum verirdik. Kısa bir süre sonra da hasta kendine gelirdi. Özellikle yazın koltuk altı ter yerinde görülen beyazlık su yanında tuz kaybını da gösterir. Bunu telafi etmek için bol su içerseniz bu kez de kanda tuz eksikliğine bağlı olarak ve ciddi sonuçlar doğurabilen durumlar ile karşılaşabilirsiniz. Bu nedenle bol su için denilirken tuzunuzu da ihmal etmemeniz gereklidir.

2-TEREYAĞINDAKİ İLTİHAP GİDERİCİ MADDELER:

Tereyağı konusunda sizlere çok sayıda makale yazdım. 1950’lerden sonra bazı tıbbi akım öncüleri tereyağı başta olmak üzere kolesterol düzeyini yükselten doymuş yağların kalp ve diğer organ damarlarını tıkayarak erken kalp damar sistemi hastalıklarına bağlı olarak ölümlerin oluşacağını belirtti. Bu görüşü bir çok kimse ya kendi çıkarları için ya da bilmeden destekledi. Halen bu konuda ne yazık ki insanlarımız korku halinde ve doğal hali ile elde edilen tereyağından korkuluyor.

Günümüz bilgileri tereyağı içinde bulunan bazı yağ asitlerinin ve bileşiklerin (Butirik asit, Wulzen Faktör gibi) bir çok antienflamatuar ilaçların etkinliğini arttırabilecek kadar etkilerinin olduğunu, eklem kireçlenmelerinin önüne geçebilecek kadar etkinliklerinin varlığını kanıtlamıştır. İçerdiği CLA adlı madde çok güçlü bir antikanser moleküldür ve bazı batı ülkelerinde karın yağlarını azaltıcı etkilerinden dolayı da ilaç olarak kullanılmaktadır. Bunun dışında doğal tereyağı D vitamini, K2 vitamini, lesitin, retinol, omega-3 yağ asitleri, magnezyum, çinko, selenyum, bakır ve iyot atomlarını da içerir.

2013 yılında tıbbın en saygın dergilerinden olan BMJ adlı dergide Sydney Çalışması hakkında bir makale yayınlandı. Bu makalede tereyağı gibi doymuş yağların diyetten çıkartılarak yerine kolesterol içermeyen yağların konulması ile kanda kolesterol düzeyleri düşürüldü. Ancak bu başka bir gerçeği ortaya çıkardı. Kolesterol düşmesine düşüyordu ancak ölümler % 62 daha artmıştı.

Kıymetli okurlarım. Her zaman söylediğim gibi yine kanıtlı, ispatlı söylüyorum. Geleneksel beslenme özellikleri bırakıp batı tarzı beslenmeye (boş kalorili, liften ve kaliteli yağlardan yoksun, besleyici faktörlerden uzak) geçen topluluklar hem bedenen hem de ruhsal olarak yıpranır ve kronik hastalıkların pençesinde oradan oraya sürüklenirler.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X