Kıymetli okurlarım. Zayıflamaya niyet eden pek çok insanın ilk başvurduğu yol kalorisi azaltılmış beslenme listeleridir. Haklı olarak şu matematik hesabı yapılır. Ben 2000 kalorilik bir metabolik hıza sahibim. Vücudum bunun üstünde aldığımı yağ olarak depolar. O zaman ben 1600 kalorilik bir liste alır ve buna uygun beslenirsem vücudum daha az enerji alır ve bu nedenle zayıflarım.
İlk etapta son derece mantıklı gelen bu yöntem yıllarca bu işle uğraşanlarca uygulanmaktadır. Bu yıllar zarfında ise obezite ve beslenme hatalarına bağlı pek çok hastalık da inadına daha da artmaktadır. O zaman bir yerlerde bazı hatalar yapılmaktadır.
1-İlk çağlardan beri kavgaların temelinde açlık yatar. Ya karnı açtır insanın ya da gözü. Beynimizde açlık esnasında öyle kimyasallar salınır ki ne kokaine benzer ne de daha başka bir bağımlılık yapan maddeye. Açlık oluşmaya başladımı ilk başlarda fit olma arzusu bir müddet sizi oyalar. Ama sonraları dayanamaz ve beyninizin emrine uyarak daha fazla yemeye başlarsınız. Zaten kalori kısıtlayarak kilo vermeye başladığınızda en masum hesaplamalara göre %50 yağ gidiyorsa % 50 de kas gidiyor. Kaslar sizin bazal metabolizmanızı belirleyen organlarınızdır. Demek ki aç kalmamak ilk şart olacak zayıflamaya başlarken.
2-Batılı bilim insanları yavaş yavaş kalori kavramından uzaklaşmaya başladılar. Baktılar ki yumurta, balık, tereyağı, yoğurt gibi gıdalarda da kalori var şekerli içeceklerde, tatlılarda, fast food gıdalarda da. Ama biri sizi siz yapıyor, diğerleri de sizi yağlıyor. O zaman adamlar dedi ki gıdaların içerdiği mikrobesin düzeyleridir daha önemli olan.
3-Obezite artık tsunami etkisi gösteren bir hastalıktır deniliyor. Dikkat edin, görüntü bozukluğu değil hastalıktır deniliyor. O zaman tedavisi de dikkatli bir şekilde ve belirli bir zaman aralığında hasta ile karşılıklı uyum ve sadakat içinde yapılmalıdır. Bunu bir liste ile yapamazsınız. B12 eksikliği mi var, tiroid hormonlarında bir sıkıntı mı var, probiyotik dengesi kandida denen mantarlar lehine kaymış ve kaba tabiri ile sindirim sisteminiz mi küflenmiş, vücudunuzda herhangi bir besin maddesi alerjik bir reaksiyonu mu tetikliyor, omega-3 eksikliğiniz mi var, farkında olmadan demir eksikliği mi çekiyorsunuz, kortizol seviyeniz mi artmış, kaslarınız yeteri kadar aktif mi, sindirim sistemi salgılarınız sindirimi tam olarak sağlar nitelikte mi ve daha onlarca sebep saymak mümkün.
4- Açlık kan şekerimi ölçtürdüm hafif üst sınırda dediler. Korkmama gerek yokmuş dedi doktor. Oysa fırtına öncesi sessizlik aşamasında olabilir ve ummadığınız bir anda geceleri 3-4 kez idrara çıkmaya başlayıp kan şekerinizi 300’lerde görebilirsiniz. Ülkemizde erişkin nüfusta ve gençlerde korkunç düzeylerde bir şeker hastalığına gidiş var.
Hiçbir kişi veya meslek grubuna dair sataşma, saygısızlık, eleştiri amacım yok. Bu anlattıklarım artık Batı dünyasında obeziteye, beslenme bozukluklarına yaklaşımın esaslarını oluşturuyor. İsteyen her okurum, her vatandaşım bağımsız bilim insanlarının bu konulara yaklaşımını internet ortamından bulup okuyabilir. Binlerce kaynak okuyup araştırmak için hazır bekliyor. Maalesef bu kaynakların içerisinde ne süt diyeti var, ne muz diyeti var, ne ot diyeti var. Sadece adamakıllı yiyerek hareket etmek var. Gerisi lafügüzaf.