Dünyada tanınan büyük Türk tasavvufu ve şairi Yunus Emre’nin dizeleridir; Bilirim ben seni yalan dünyasın. Evliyaları hep çalan dünyasın, Kaçan kurtulaydı kuş kurtulaydı. Şahin kanadını kıran dünyasın.
Ölüm kaçınılmaz bizler için. Ancak yaşarken çektiğimiz acılar kısmen de olsa azaltılabilir, mutlu, sağlıklı bir ortam oluşturulabilir elbirliği ile. Yani istenir ve gayret edilirse olmaz sanılanlar oluverir.
Son günlerde şeker hastalığı ile ilgili konuları yazmaya çalışıyorum. Bu konuda yakın çevremden yoğun sorular geliyorsa olayın boyutları düşündüğümden, okuduklarımdan da büyük demek ki. Türkiye’de özellikle son yıllarda şeker hastalığı dünya ile paralel olarak aşırı artış gösterdi. Hatta paralelliği de aşan bir artış var. Bunun başlıca sebepleri hareketsiz yaşam tarzı, beslenme bozuklukları ve stres. Her 3 sebebi de ortadan kaldırmak elimizde. Yeter ki bu konuda gerekli gayreti gösterin. Bana en zor hangisi ile baş edebiliriz derseniz ben de stres derim. Çevre şartları, çevre gürültüsü, ekonomik sıkıntılar, yetiştiğimiz kültüre giydirilen farklı bir elbise nedeni ile gelişen ahlaki bozulmalar bizleri zora soktu. Aşırı sıcaktan kutup soğuğuna sokulan insan nasıl uyumda zorluk çekerse bizler de öyle olduk. Ama yine de çaresiz değiliz. Binlerce yıldır her türlü zorluklara göğüs geren insanoğlu stres karşısında da mücadele yollarını bulabilir. Kendi kendine de, yardım alarak da.
Bizleri yaratan kulakları duymak için yarattı. Gözleri görmek, ağzı çiğnemek, dili konuşmak, burnu koklamak için. Buraya kadar tamam. Ya kasları niye yarattı? Anatomik ve fizyolojik olarak kasların tanımı şudur. Hareket organlarımızdır. Yani kaslarımız hareket etmek için yaratıldılar. Bebeğinizin pamuk gibi bacak kasları emekledikten sonra güçlenir ve bir müddet sonra ayağa kalkmasını sağlar. Bu yaşam boyunca böyledir. Bizi anatomik ve fizyolojik olarak güçlü kılan kaslarımızdır. Asla unutulmasın. Bırakın hekimlik bilgisini, ortaöğretim öğrencilerine bile anlatılır. Hareket eden kaslar önce kendi içlerinde sonra da karaciğerde birikmiş olan şekeri tüketirler. Bizim derdimiz kanda yükselen şekerimiz ise konu gayet açık. Hareket et tüket. Peş peşe televizyon karşısında iki dizi seyredip bir şeyler de atıştırırsanız ve umudunuzu bu sırada yükselen kan şekerinizi düşürsün diye verilen ilaçlara bağladıysanız çok yanılıyorsunuz. Kolay bir matematik hesabı var ve lütfen dikkat edin. Günde bir saat hareketsizlik yılda 365 saat eder. Bu da yaklaşık 1 yılda 15 gün sürekli hareketsiz kalmak demektir. Yani 15 gün şekeri yakmada g6ecikmişsinizdir.
Yiyecek konusuna gelince. Kanda şekeri ani olarak yükseltmeyen yüzlerce gıda var. Hem de çok lezzetli. Bunlarla beraber lif alımınızı artırın. Yeşillikleri ve yıllarca yazdığım, hastalarıma şiddetle önerdiğim ev yapımı turşularımızı sofralarınızdan eksik etmeyin. Bunları alırken kaloriye değil öncelikle besleyiciliğine, hangisinin tırnağınıza, kalbinize, kanınıza, gözünüze, beyninize, bağırsaklarınıza gideceğini bilin yeter.
Kişi şeker hastalığından dolayı sıkıntılar çekip yatağa düştüğü zaman sadece zararı kendisine olacak sanıyor. Oysa bir anne, baba, eş veya başka bir yakınınız bu duruma geldiğinde geride kalanlar da sıkıntılar çekiyor. Bir yatalak hasta ile uğraşmanın ne demek olduğunu hem hekimliğimden hem de yakınlarımın neler çektiğini gözlemlediğim için iyi biliyorum. Hemen her şey elimizde.
Yunus Emre bu şiirini şöyle bitiriyor; Sevdiklerimi aldın beni ağlattın. Dönüp de ardımdan gülen dünyasın.