İlim, kadın ve erkek herkese farzdır diyor yüce peygamberimiz. Ülkemizin % 99 a yakın bir nüfusu Müslüman. Okuma yazma bilen kişi sayısına baktığımızda (TÜİK 2014 verileri) pek çok ülkeden ilerideyiz. Ancak okuma yazma bilmek yetmiyor ki. Okumuyoruz… Şoförlük biliyorsunuz ama direksiyon başına geçtiyseniz şoförsünüz. Bilginin sonsuzluğunda yapacağınız yolculuklar sizi asıl varmak istediğiniz duraklara götürür.
Birleşmiş Milletler araştırmasına göre kitap için Norveçli 137, Alman 122, Belçikalı ve Avustralyalı 100, Güney Koreli 39 dolar ayırıyor yılda. Dünya ortalaması da 1,3 dolar. Ülkemizde ise bir kişi kitaba yılda ancak 0,45 dolar yani 45 sent ayırabiliyor. Ülkemizde günde ortalama 5 saat TV seyredilirken, kitap okumaya yılda sadece 6 saat ayrılıyor. Bir Fin Atasözü diyor ki, kitaplıklar demokrasinin kaleleridirler. Günümüzden 2100 yıl kadar önce Ovidius, gençlerini kitapla beslemeyen toplumların sonu acıdır uyarısını yapmış.
Ben bu köşedeki pek çok yazımda okumadığımızı, okuduklarımızdan elde edeceğimiz bilgi birikimi ile gözlemlerimizi bir arada harmanladığımızda sağlığımızla ilgili bazı olumlu bilgilere ulaşabileceğimizi hep anlatmaya çalıştım. Özellikle bilgi birikimi ve deneyimi olmayan ve etrafımızda her gün sayıları giderek artan bazı sözde uzmanların, koçların hayatımızı yanlış yönlendirmesi, gerçek bilgiyi elde etmek için daha çok okumamızı mecbur kılıyor.
Diyabet denilen şeker hastalığı dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla artış gösteriyor. Depresyon, obezite, romatizmal hastalıklar, kalp damar hastalıkları da öyle. Yeni bilimsel verilere göre doğal beslenen, bağırsak sağlığına önem veren ve fizik aktivitesi yeterli olan insanlar kolay kolay bu hastalıklara yakalanmadan ömrünü sürdürüyorlar.
Son 1 ay içerisinde dünyanın en saygın tıp dergilerinden bazı bilgileri size aktarmak istiyorum.
1-Cambridge Üniversitesi Uzmanları haftada 3 saat egzersiz, kanserlerin yeniden ortaya çıkması olasılığını (nüks) % 30 azaltıyor diyorlar. Bunu bu derece kolay, ucuz ve yan etkisi olmadan yapan başka bir ilaç bulamazsınız.
2-Harvard Halk Sağlığı Uzmanları günde 2 öğün ev yemeğinin, şeker hastalığı riskini % 13 oranında azalttığını ve fastfood tarzından dolayı ev yemeklerini unuttuğumuzu belirtiyorlar.
3-İngiltere’de Kraliçe Victoria döneminde (yaklaşık 150 yıl önce) insanların daha fazla kalorili besin almalarına rağmen daha fit oldukları, kolay kolay hastalanmadıkları ve 70 li yaşlarda bile ağır bedeni işlerde çalışabildikleri, yatalak olarak ölenlerin sayısının günümüzden çok daha az olduğu belirtilmektedir. Araştırmacılar bunun tamamen şekerden fakir, rafine edilmemiş doğal gıdalar ile beslenmekten kaynaklandığını ifade etmektedir.
4- Ve birkaç gün öncenin bir makalesi de şöyle; Gebeliğe obez olarak giren annelerin çocukları 1 yaşına geldiklerinde diğer çocuklara 2 kat daha fazla ölüm oranına sahiptirler. Buna benzer başka bir araştırma da Gluten alerjisi olan annelerin bebeklerinin ilerideki yaşamlarında şizofreni ve diğer psikiyatrik hastalıklara yakalanma risklerinin diğerlerinden çok daha yüksek olduğunu bildiriyor.
Bu yazdığım birkaç satırlık bilgi okunup uygulanmaya konduğunda ne kadar yarar sağlar düşünebiliyormusunuz? Ne mutlu faydam oldu ise.
Dünyanın sayılı eğitim uzmanlarından Roz Townsend diyor ki; Ne kadar çok okursanız o kadar çok öğrenir ve güç kazanır, yaşamınızın denetimini kendi ellerinize alırsınız. Yalan mı?