Kıymetli okurlarım. Boğazımızın ön kısmında yerleşmiş olan tiroid organımızın iltihaplarına tiroidit diyoruz. Bunların içinde en sık görülenine de Hashimoto Hastalığı ( Bu hastalığı bulan Japon bilim insanının adıdır) denilmektedir. Bu iltihap mikroplarla değil ne yazık ki herhangi bir nedenden dolayı bağışıklık hücrelerimizin tiroide saldırmasından kaynaklanmaktadır. Ailesel geçişli olup genellikle 30-50 yaşları arasında (hemen hemen her zaman kadınlarda) görülmektedir. Ancak kirlettiğimiz, düzenini bozduğumuz dünyamızda artık çocuk denilecek yaşlarda da bu hastalık görülmeye başlamıştır. Tiroid hormonları metabolik yapınızdan tutun da kalp, akciğer, sinir, sindirim, iskelet ve kas, sinir sistemleri için gerekli olan hormonlardır. Bu nedenle düzenli üretilmeleri çok ama çok önemlidir.
Bu hastalığın belirtileri tiroid hormonlarının azalması ile beraber asıl kendisini göstermeye başlamakla beraber yandaş bazı hastalıklara da eşlik edebilir. Romatoid artrit, bir cilt hastalığı olan vitiligo, erken menopoz, saçkıran, ankilozan spondilit (omurga iltihabı), Addison Hastalığı (börek üstü bezi hastalığı), tip 1 şeker hastalığı, bazı karaciğer hastalıkları gibi vücudun bağışıklık sisteminin saldırgan hale geldiği bazı hastalıklar ile birlikte Hashimoto Hastalığı görülebilmektedir.
Hashimoto Hastalığının belirtileri arasında en dikkat çekeni giderek artan halsizlik, çabuk yorulma ve hareketlerde yavaşlamadır. Bunun haricinde üşüme, soğuğa karşı aşırı duyarlık, depresif ruh hali ve mutsuzluk, kuru ve soluk cilt, el ve ayaklarda şişme, ses kısıklığı, kabızlık, iştahta artma ve buna paralel olarak kilo alma, unutkanlık, terlemede azalma, konsantrasyonda azalma, kadınlarda adet düzensizliği veya erken bitmesi görülebilir. Genellikle de hekime bu şikayetler üzerine gidilir. Yapılan bazı kan tetkikleri ve tiroid ultrasonografisi ile tanı konulur. Çoğu zaman tiroid hormonları azalma ile seyredebilirse de bazı anlarda tam tersine hormon düzeyleri geçici artışlar gösterir. Bu nedenle tanının çok ayrıntılı bir süreçten geçmesi gereklidir.
Tiroid hormonları ve diğer tanıda gerekli olan tetkikler belirli zamanlarda mutlaka yapılmalıdır. Hastaya yapılabilecek en faydalı iş onun mümkün olan en uzun zamanda hipotiroidi (tiroid hormonlarının azalması) durumuna gelmesini sağlayabilmektir. Bu da var olan tiroid hücrelerinin sayısını azaltmama ile olur ki burada hastaya çok iş düşmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalar özellikle buğday içerisinde bulunan gluten adlı protein ile Hashimoto Hastalığının bir ilişkisi olduğunu göstermektedir. Batı Dünyası’nda bazı hekimler Hashimoto hastalarına buğday ve buğday ürünlerini kullandırmamaktadırlar.
Hashimoto Hastalığı’nda mutlaka hekim takibi gereklidir. İlaç gerekiyor ise ilaç tedavisinin yanında mutlaka enflamasyonu tetikleyecek besinlerden uzak durmak ve bazı yaşam tarzı değişikliklerini uygulamak gereklidir. Bu hastalarda kilo alma ve buna bağlı olarak gelişebilecek şeker hastalığını mutlaka önlemek gereklidir. Yapılan sayısız araştırma bu hastalarda bazı besinleri almamanın ve belirli takviyeleri almanın hastalığın seyrini olumlu yönde değiştirdiğini göstermektedir.
2016 Yılı’nda bir çok çalışmanın derlenmesi ile yayınlanan bir makaleye göre bu hastalarda Çölyak Hastalığı olsun olmasın buğday ürünlerinin kesilmesi halinde tiroid antikorlarında azalmanın görüldüğü, kişilerin kendilerini daha iyi hissettikleri belirtilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken ve gözden kaçan şudur. Glutensiz diyerek mısır ve pirinçli gıdaları aşırı tüketmek de obezite ve şeker hastalığını tetikler. Dünyanın bazı önemli sağlık kuruluşlarında uygulanan AIP (otoimmun protokolü diyeti) diyeti bir çok hastada yarar sağlamıştır. Bu, aşamalı bir diyet şeklinde uygulanmaktadır. Sütten kaçınmak, bol taze sebze ve yeşillik tüketmek de olumlu sonuçlara neden olabilmektedir.