Kıymetli okurlarım. Vücudumuzda bir çok vitamin, mineral, mikrobesin ve antioksidanlar bulunmaktadır. Bunları yeteri kadar yapamadığımızda veya dışarıdan alınması gerekenleri yeterince alamadığımızda vücudumuz alârm vermeye başlar. Bazı zamanlarda da o kadar kolay tedavi edilebilen bu eksiklikleri maalesef teşhis edemeyebilir ve sıkıntıları katlanarak yaşayabiliriz. Bunlardan farketmeden en sık karşılaştıklarımızın bir kaçını fazla derine inmeden ve tıbbi dilden mümkün olduğunca uzak kalarak sizlere yazmak istiyorum.
1-OMEGA-3: Omega-3 yağ asitleri dışarıdan almamız gereken yağ asitleridir. Bugün var olan bilgilerimize göre bu yağ asitlerini vücudumuz yapamamaktadır. Binlerce yıldır hücrelerimizin duvarlarını, kapılarını yapmak üzere kullanılan bu madde bol bol alınırken son yıllarda yerini maalesef omega-6 yağ asitlerine bırakmıştır. Hücrenin yapısına katılmalarından başka en önemli özellikleri antienflamatuar yani iltihap giderici özelliklerinin olmasıdır. Kanda trigliserit düzeylerini düşürmekten tutun da kalp ritmini ayarlayıcı, insülin direncini düşürücü etkilere kadar bir çok etkiye sahiptirler. Beynimizin %60’ı yağdır ve bunun da 2/3’ü omega yağ asitleridir.
Yapılan çalışmalar depresyona eğilimi azaltıcı etkilerinin olduğunu göstermektedir. Hatta gebelik sonu depresyonunun tedavisinde çok etkin olduğu da bulunmuştur. Yumurta, soğuk su balıkları, tereyağı, mera hayvanlarının etleri ve sakatatları, süt ve süt ürünleri, yulaf, semizotu ve keten tohumu ile bazı çiğ yenilen kuruyemişlerden omega-3 alabilmekteyiz. Yararlanım açısından hayvansal kaynaklardan gelen omega-3 daha etkindir.
2-K2 VİTAMİNİ: Bazı TV programları ve gelişigüzel sosyal medya haberleri insanları bol oranda D vitamini almaya yönlendiriyor. Bunda genel olarak toplumumuzda D vitamini düzeylerinin düşük olmasının rolü var. Ancak D vitamininin etkilerinden en önce bulunanı (ilkokul bilgisi) kemiklere kalsiyumu yerleştirerek sağlam kemik yapımı olmasına karşın durum pek de öyle değil. D vitamininin bu etkisi için yeterli K2 vitaminine de ihtiyacımız var. Dışarıdan yeterli K2 içeren gıdaları almazsanız ve bağırsak floranız da bozuk ise yani K2 yapan probiyotik mikroorganizmalarınız az ise D vitamini alsanız da bu kez kalsiyumu yeterince kemiklere oturtamıyorsunuz. Kalsiyumu farklı dokulara ve damarlara oturtan vücudumuzun işletim sistemi kireçlenmelere neden olabiliyor. K2 varlığında kalsiyum kemiklere oturuyor ama damarlara oturamıyor. Vücudumuz K2 vitaminini ancak 10 günlük ihtiyaç için saklayabiliyor. Bundan sonraki eksikliklerde sıkıntılar başlıyor. Karaciğerde, yumurtada, peynirlerde, sakatatlarda ve tereyağında (bazı hekimlerimiz ne der bilemem ama gerçek bu) K2 bol. Ancak asıl yapım yeri sağlıklı bağırsaklarda bulunan probiyotik mikroorganizmalarımızdır.
3-D VİTAMİNİ: Çok sık duyuyorsunuzdur. Ben en yeni bilgileri aktarayım. Güneş D vitamini yapımı için olmazsa olmazdır. Bunun dışında bazı gıdalardan da alabiliyoruz. Depresyon, bağışıklık sistemi, eklem iltihapları son yıllarda D vitamini ile birebir bağlantılı konular haline gelmiştir.
Yaz aylarında ve saat 10-15 arasında güneşlenmek iyi bir D vitamini sentezi için gereklidir. Cam ve plastiklerin ardından gelen ışınlar ile esmer hale gelebilirsiniz ama D vitamini yapamazsınız. Yüksek rakımlarda güneşlenmek daha çok D vitamini yapmanızı sağlar. Kirli şehir havası ve kapalı giyim tarzı D vitamini yapımını olumsuz etkiler. Deniz, havuz, kar, beton ve kumdan yansıyan ışınlar ile de D vitamini sentez edebilirsiniz.