Yakın zamanda ABD’de kanserden ölüm sebepleri hakkında bazı istatistiki bilgiler yayımlandı. Genetik faktörlerin % 5, çevresel faktörlerin ise % 95 oranında kansere yol açtığını belirten bu verilerde, beslenirken yaptığımız hatalar alkol ve tütün kullanımından bile daha üstlerde yer almakta idi.
Çok parlak bir ortaöğrenim öğrencisi olarak tıp fakültelerine giriyoruz. Uzun, zorlu bir eğitimden geçerek hekim oluyoruz. Yine uzun bir eğitim sürecinden sonra uzmanlaşıyoruz. Mesleğimizi elde ederken ve sürdürürken karşılaştığımız engebeli yollar da cabası. Yazmaya sayfalar yetmez. Ayrıca sürekli okumak, günceli takip etmek, bilgili olmak zorundayız.
Yeni bilgiler elde ederken daha önce öğrendiğimiz bir takım bilgileri de sürekli hatırlamamız gerekiyor. Çünkü beslenme ve obezite konularında insanları yanlış bilgilendiren, umutlarını sömüren, anatomi ve fizyoloji gibi temel vücut bilimlerini bilmeyen bir takım kişilere karşı biz hekimlere çok iş düşmektedir. Şöyle ki; Fen bilgisi derslerinden başlayalım. Enerji, kuvvet ve o kuvvetin aldırdığı yolun çarpımıdır. Yağ dokusu enerji deposu ise bunu kuvvet ve yol ile harcayabiliriz. Yani yan gelip yatarak sadece boğazınızdan keserseniz bu iş olmaz, sağlıklı proteinlerinizi, zamanla sağlıklı hücrelerinizi de kaybedersiniz. Yine fen bilgisi derslerinden, amino asitlerin esansiyel olanlarını ancak dışarıdan alabildiğimizi biliyoruz. Doğal bir yumurtadan % 100, etten ve balıktan % 90, doğallığını korumuş sütten % 85’ini alıyoruz.
Fizyoloji derslerimizde çizgili kasların yağ yakmakla görevli vücut kısımları olduğunu, kalp kasının hemen tamamen enerjisini yağlardan karşıladığını (omega-3 ve butirik asit başta olmak üzere), insülin hormonu ne kadar fazla ise yağları yakmamızın o kadar güç olduğunu okuduk.
USDA (ABD Tarım Standartları Enstitüsü) ise son noktayı koyuyor. Demir başta olmak üzere selenyum, mangan, omega-3, CLA, karnitin ve daha pek çok besin parçacıklarını vücudumuza tam olarak alabilmek için kadın ve çocukların en az 2500, erkeklerin ise 2800 kalorilik gıda almaları zorunludur diyor. Aksi halde beyin bunları sağlama adına sizi daha fazla yemeye zorluyor.
Kıymetli meslektaşlarım. Dünyada bazı bilim insanları artık yavaş yavaş gıdalardan kısarak insanları zayıflatmanın mümkün olamayacağını dile getirmeye başladılar. İnsülin düzeyini kontrollü olarak artıran gıdalar yanında kaslarımızı çalıştırmak tek yol olarak karşımıza çıkmakta. Bu bilgileri de hastalarımıza aktarmak, diyabetliyi, gebeyi, kalp hastasını, obez bireyi besleme konularında bizler de artık çok bilgili olmak, bilgili geçinen bazılarına karşı güçlü olmak zorundayız. Çünkü kısırlık, D ve B12 vitamin eksiklikleri, hiperaktivite, otizm, romatolojik hastalıklar, diyabet, kanserler ve obezite vakaları bundan 20 yıl öncesine göre bile çok fazla. Sadece ve sadece beslenme ve hareket konusunda bile hastalarımıza önereceklerimiz ile sağlıklarına kavuşmalarına yardımcı olabilmekteyiz.
İnsanı doğarken de ölürken de gören bir meslek grubunun üyeleriyiz. Bu nedenle işimiz ağır, sorumluluk, doğru bilgi birikimi isteyen ama çok kutsal bir meslek. Kıymetinin bilinmesi dileklerimle saygılar sunarım.