1-BOY UZUNLUĞU KONUSUNDA MERAK EDİLENLER: Genellikle genetik faktörlerin etkisinde olabileceğini temel olarak kabul etmekle birlikte bazı durumlarda boy uzamasını arttırmak mümkün olabilmektedir. Vücudumuzda büyüme etkisi gösteren hormon etkili maddeler Büyüme hormonu (Growth Hormon), Tiroid hormonları ve İnsülin benzeri büyüme faktörü-1 (IGF-1) dir.
Büyüme hormonu eksikliğine neden olabilecek en önemli mineral çinkodur. Büyüme geriliği olan çocuklarda çinko düzeyleri iyi takip edilmelidir. Çinko haricinde diğer eser bazı elementlere de ihtiyaç duyulabilir. Şu nokta çok önemlidir: Bağırsaklarımızdan çinko emilimini engelleyen en önemli besin gurupları fitat içeren besinlerdir. Fitat tüm tahıllarda bulunan bir maddedir. Katkılı gıdalar, fazla şekerli beslenmek, alkol, stres , kafein ve çinko içeren gıdaları az tüketmek de çinko eksikliğine yol açar. Kırmızı et ve deniz ürünleri çinko açısından zengin olduğu için vejeteryanların da bu konuda dikkat etmesi gereklidir.
Yeterli protein alamama, sağlıksız beslenme de büyüme hormonunun baskılanmasına neden olabilir. Büyüme hormonu uykuda işlemlerini gerçekleştirdiği için yeterli ve zamanında uyku çok önemlidir. Obezlerde de yağ dokusunun fazlalığı büyüme hormonu etkisini azaltır. Sigara içmek ve pasif içicilik de bu hormon etkisini azaltır. Tüm yaş grupları arasında en fazla abur cubur tüketenler gençlerdir ve bu maddeleri alma konusunda aşırı dikkat etmeleri gerekmektedir. Diğer büyüme faktörü olan IGF-1 karaciğerde yapılır. Abur cuburlar ile yağlanmış bir karaciğerde bu maddenin yapımı azalır ve büyümeyi olumsuz etkiler.
Yeterli iyot alınamadığında (deniz ürünleri, balıklar, kabuklu deniz ürünleri ve deniz kıyısına yakın yerlerde yetiştirilen ürünlerde iyot boldur) da tiroid hormon sentez eksikliğine bağlı olarak boy uzamasında yavaşlama görülebilir. Ne yazık ki bu konuda halen yeterince bilgi sahibi değiliz ve iyot ölçümüne gereken önemi pek vermiyoruz.
2-SAFRA SALGISI DEYİP GEÇMEYİN: Safra karaciğer tarafından yapılır. Bir kısmı safra kesesinde depo edilir. Safra bağırsağa geldiğinde yağlar ile karışarak bunları küçük parçacıklar haline getirir ve sindirilebilmesine dolayısı ile emilmesine yardımcı olur. Bu yolla yağda eriyen vitaminler ile omega-3 yağ asidi gibi bazı yağ asitlerinin vücudumuza geçişi sağlanır. Safranın kolesterol miktarını da düzenleme etkisi vardır. Antimikrobik etkisi ile safra bağırsaktaki bazı tehlikeli mikropların yaşamasına izin vermez. Bir çok çalışma safra kesesi alınan kişilerde bağırsaklarda patojen bakterilerin miktarının artabildiğini göstermiştir.
Safra eksikliklerinde hipotiroidi görülme olasılığı artar. Safra, T4 hormonunun etkin T3 e dönmesine katkıda bulunur. Yine safra eksikliğinda yağlı dışkı, açık ve kül rengi dışkı görülebilir. Çok ilginç bir durum da safra eksikliğinde kişilerin kolay kolay doymamasıdır. Yeterli safra yapılamadığında A, D,E ve K vitaminlerinin eksikliğine bağlı bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Örneğin A vitamini eksikliğinde ilk karşılaşacağınız belirtilerden biri gece araba sürerken eskisi gibi yeterli görüşünüzün olmadığı gerçeğidir. Bel ve kas ağrıları, sık sık gripal enfeksiyonlara yakalanma D vitamininin, cildinizde bozulmalar ve kaslarda eski gücün hissedilmemesi se E vitamininin eksik olduğunun bir göstergesi olabilir.
Düzenli omega-3 yağ asitleri almanız eğer yeterli safraya sahip değilseniz yeterince emilemeyeceğinden dolayı yine omega-3 açığına neden olabilir. Bu da bilişsel fonksiyonlarınızı, ruh halinizi etkileyebilir.
Safra eksikliği bizlerin bazı yanlışlarından da kaynaklanabilir.
Az yağlı (özellikle doymuş yağ) yemek yememiz, çok sık antibiyotik kullanmamız, sık bağırsak temizliği, aşırı östrojen, insülin direnci, yüksek kortizol, omega-6 yağ asitlerini yoğun kullanmak ve karaciğer yağlanması da safra azlığına neden olabilmektedir.