21 Mart 1973 yılında Âşıklar geleneğinin son temsilcilerinden büyük halk ozan Aşık Veysel’i kaybettik. Nur içinde yatsın. ‘’Ademden bu deme neslim getirdi, bana türlü türlü meyve yetirdi, her gün beni tepesinde götürdü, benim sadık yarim kara topraktır’’ onun unutulmaz dizeleridir.
Dünya üzerindeki canlılar enerjilerini güneşten alırlar. Fotosentez olayı sırasında bitkiler, güneş enerjisini kimyasal enerjiye dönüştürür. Hayvanlar alemi ise ya bitkilerle ya da bitki yiyen hayvanlarla beslenirler. O halde bütün canlıların besinlerindeki enerjinin kaynağı Güneş’tir. Toprak ise bu enerjinin bize aktarılmasına kendinden de katarak aracılık eder. İşte biz bu toprağa ihanet etmeye başladık. Atıklarımızla kirlettik, doğal yapısını bozduk ve sonuçta bir önceki yüzyıla göre genetik çeşitliliğin %75’ini kaybettik.
Israrla yazıyorum. Kirlettiğimiz doğa bizden öcünü alacaktır. Araştırmalara göre organik tarım yapılan bölgelerde konvansiyonel tarım (kimyasallar kullanılarak yapılan tarım) yapılan alanlara göre % 40 daha fazla kuş, % 57 daha fazla yabani bitki ve 5 kat daha fazla örümcek yaşıyor. Doğal metotların kullanılmadığı tarımda 20 yıl içinde topraktaki bakteriler, dolayısı ile toprak ölüyor. Yani yeterince ürün alınamazsa bile doğal tarım çok uzun yıllar bizi aç bırakmayacağa benziyor. Toprak gerçekten bir sadık yar bizler için. Sadık yar korunur, kollanır, saygı duyulur, göz gibi korunur tüm kültürlerde.
Kirlettiğimiz ırmaklarımızın suyunu içmeye mecbur kaldık ve çok ileri teknikler ile ve belki belki bu suların içindeki ağır metalleri temizleyebileceğiz. Vücutlarımızın % 60 kadarı sudan oluşmuştur. Bu su kirlendiği zaman fazla yaşayamıyoruz. Kanımızdaki üre, ürik asit, başka metabolik atıklar, kana geçen bazı toksik gazlar bu sıvımızı zehirliyor ve ölüyoruz. İçeceğimiz sularımız da bu atıklarla ölüyor.
Mayo Klinik 2004 yılında diyor ki: Doğanın her şekilde kirletilmesi, doğal gıdaların eksikliği, gıdalara eklenen katkı maddeleri genlerimiz ile yediklerimiz arasında bir uyumsuzluğa sebep oluyor. Sonuçta kanser, obezite, şeker hastalığı, kalp damar sistemi hastalıkları, felçler, depresyon, allerjiler, otizm, mide ve bağırsak hastalıkları, romatizma, allerjiler giderek artan oranlarda karşımıza çıkıyor.
Aynı şiirin bir dizesinde de şöyle devam ediyor rahmetli ozanımız; Havaya bakarsam hava alırım, toprağa bakarsam dua alırım, topraktan ayrılsam nerde kalırım, benim sadık yarim kara topraktır. Toprak biterse nerede kalırız, ne yaparız gerçekten?
TAŞ DEVRİ DİYETİ…
Pek çoğumuz Prof.Dr. Ahmet Aydın adını bilmeyiz. Doğaldır çünkü. Pop şarkıcısı değildi. Magazin sayfalarında yer almazdı. Spor programlarının veya her gece bir ekranın yıldızı değildi. Yarışma programlarının onda biri kadar izlenmezdi. O ülkesinin insanlarının sağlıklı beslenebilmesi için ömrünü verdi. Muayenehanesi olmadı, paraya değer vermedi ama binlerce hastaya şifa dağıttı. İnternet üzerinden kim sıkıntısını yazdı ise anında cevapladı. Mükemmel bir beslenme sistemi oturttu ama adını Ahmet Aydın Diyeti koymadı. Bu dünyadan sessiz sedasız geldi geçti Ahmet Hocam. Ben ondan çok şeyler öğrendim ve onun rızasını da alarak paylaştım. Hakkını helal et hocam. Makamın Cennet olsun.