Spor insanların her zaman ilgisini çekmeyi başarmış, öyle veya böyle insanları etkisi altına almış toplumsal bir olay. Fanatizm ise “herhangi bir performansa duyulan hayranlık, aşırı bağlılık” olarak tanımlamakta. Dolayısıyla spor fan veya fanatik kavramı, herhangi bir spor performansını ortaya koyan kişi, takım veya organizasyona duyulan hayranlık ve sevgi olarak tanımlanabilir. Bir spor olayında, genellikle katılımcıdan daha çok seyirci olarak yer alan, coşkuyla bağlı olan, yoğun ve kesin bağlılık gösterenlere “spor fanatiği” diyebiliriz. Fanatizmin bir başka tanımı ise, takıntılı bir coşku, heyecan eşliğinde, bir davaya, politikaya yada bir konuya, spora, hobilere genel sosyal normları hiçe sayacak derecede aşırı bağlanma denilebilir.
Fanatik dediğimiz kişi, mutlak doğruya sahip olduğunu varsayan ve buna uygun şekilde davranan kişidir. Sporun yarışmaya yatkın doğası, eski zamanlardan günümüze dek, insanlar arasında üstünlük mücadelelerine yol açmıştır. Bu mücadeleler çoğu kez insanlar ve toplumlar arasındaki ilişkileri düzenleyici ve geliştirici roller oynamışlarsa da hiç de azımsanamayacak bir kısmı düşmanlıklara yol açmış yada var olan düşmanlıkları körüklemiştir. Fanatizm, ne yazık ki spor kavramını da gerçek anlamından çok değişik bir boyutta izlememize neden olmaktadır. Skora endeksli taraftarlık düşüncesi, seyirden ve rekabetten zevk alma duygularımızı maalesef yok etmiştir. Elbette ki, bu olumsuzlukları sadece taraftarlara yüklemek de doğru değildir. Taraftar zaten fanatik bir duygu çelişkisi ile izlemeye gittiği maçları, karşılaşma öncesine ve hatta geçmişe dayandırmış bir ruh haliyle izlemektedir. Onun için tek bir sonuç vardır, kazanmak. Burada yine her zamanki gibi karşımıza eğitim ve kültür yozlaşması çıkar. Takıma duyulan bu sempati kimi zaman olağan sınırları aşar, sevinç ve üzüntüler aşırı duruma gelir. İşte sporda fanatizmin başladığı nokta tam da burasıdır.
Spor müsabakaları dünyanın her yerinde büyük ilgi çeker. Spor tarihi birçok acı olaya sahne olmuş, bu olaylarda birçok kişi yaralanmış ya da ölmüş, birçokları da tutuklanmış ve hapis yatmıştır. Bu acı olaylar kendilerini takımlarını sevmeye fazlasıyla kaptırmış taraftarların bir noktadan sonra karşı takım yandaşlarını düşman olarak görmeye başlamasıyla ortaya çıkmıştır. Tribünlerdeki sonucu holiganizme kadar varan bu fanatizm yanlısı seyircileri; katı tutumlu, hemen zevk almak isteyen sorumluluk hissi duymayan, tekrarlanan uyarı ve cezalara rağmen davranışlarını düzeltmeyen, daima başları belaya giren, deneyim ve cezalardan ders çıkarmasını bilmeyen ve toplum kurallarına uymayı reddeden, maçı efendice, rahatça, başkalarını rahatsız etmeden izleyemeyip devamlı küfreden, çevresini tahrik eden, karşı takıma ve taraftarlarına hakaret yağdıranlar olarak görürüz. Kişilerin bir spor organizasyonuna aşırı ilgi duyması, bir takımın fanatiği olması, bilet için para ödemeleri, o takımın posterlerini, bayraklarını almaları hatta takımın sorumlusu imiş gibi kadroyu yapmalarının nedenleri, Sosyal Kimlik Teorisi spora uygulandığında daha kolay açıklanabilen davranışlardır. Yaşamlarından tatmin olmayan veya sıkılmış olan kişilerin bir takımla kendilerine kimlik buldukları, özsaygılarını devam ettirmek ve yükseltmek için bu tür davranışlar gösteririler.
Rekabeti anlamak, sonuçlarını içe sindirebilmek fanatizmi köreltecek en iyi çözümdür. Sonuçta fanatizm insanın duygularına hakim olamayışı neticesinde ortaya çıkan bir dışa vurumdur. Bunu tetikleyen her duruma sağduyu ile yaklaştığımız sürece sporun keyfine kimseye zarar vermeden varabilir ve daha huzurlu ortamları spor müsabakaları için sağlayabiliriz.
Haftaya görüşmek üzere…