Türkiye de basketbol patlamasının başlangıç fitilini ateşleyen olay; A Milli Takımla kazanılan 1981 Balkan Basketbol Şampiyonluğumuz’dur. O günlerin coğrafi ve siyasi haritalarına göre, Balkan Şampiyonaları altı ülkeyle düzenlenirdi; Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan. Ancak çoğu zaman bu ülkelerden biri veya birkaçı oyun bozanlık yapar, bir siyasi sorunu, finansal sıkıntıları veya kendi liginin fikstürünü bahane ederek katılmaz, turnuvayı topal bırakırdı.
60’lı ve 70’li yıllarda Yugoslavya Avrupa’da her zaman ilk üçte olan güçlü bir ülkeydi. Bulgaristan da çoğu Avrupa Şampiyonası’nda ilk beşte yer bulurdu. Romanya, Bulgaristan kadar olmasa da, istikrarlı bir çizgiyle çeyrek finaller oynardı. Rakiplerinden daha geride olan Yunanistan ve Türkiye 70’lerde biraz kıpırdanıp, Avrupa Şampiyonaları’na katılmaya başladılar. Ama bu iki ülke, ev sahibi değillerse genelde Balkan Şampiyonaları’nda dördüncülük için kapışırdı.
1981’in Aralık ayında Sofya’daki Balkan Şampiyonası’na işte bu koşullar altında gidildi. Osman Solakoğlu başkanlığında ve Aydan Siyavuş ile Ünal Özüak yönetimindeki kadro, Necati Güler, Erman Kunter, Melih Erçin, Efe Aydan, Mehmet Döğüşken, Serdar Koçyiğit, Remzi Dilli, Ömer Saybir, Behçet Üner, Celal Arısan, Şadi Olcay, Turhan Koray’dan kuruluydu. Haziran’da Prag’da yapılan Avrupa Şampiyonası’nı tek galibiyetle 11. sırada kapatmıştık. Ev sahibi Bulgaristan, daha sonra NBA’de oynayan ilk Avrupalılar’dan biri olacak genç pivotu Glouchkov’lu kadrosuyla iddialıydı. Bizi de gözlerine kestirdikleri için ilk rakip olarak seçmişlerdi. Neredeyse kusursuz denebilecek bir oyunla ilk günü 83-69’luk galibiyetle kapattık. İkinci gün Romanya engeli zor da olsa geçildi. Yugoslavya, 1980’de Olimpiyat şampiyonu olan Cosiç, Dalipagiç, Delibasiç, Slavniç’li kadrosundan kimseyi Sofya’ya getirmemiş, Ümit-B karışımı bir kadroyu geleceğe hazırlamayı tercih etmişti. Onları da yendik. Arnavutluk gelmediği için, turnuvayı tamamlama görevi Bulgaristan B takımına düşmüştü. 5 Aralık günü Yunanistan önüne çıktık ve siyah-beyaz TRT ekranları karşısında hepimizi gururlandıran bir 40 dakika sonunda sahadan 93-80 galip ayrılarak Türkiye tarihinde ilk kez basketbolda Balkan Şampiyonu olmuştuk. Hem de kendi evimizde oynamadığımız bir turnuvada.
Şampiyonluğu getiren Yunanistan maçının son basketi, uzun yıllar TRT’deki “efsane” Spor Stüdyosu programının jeneriğinde yer aldı. Bu basketin de ilginç bir öyküsü vardır; O dönemde rotasyon kavramı pek yoktu. Necati, Erman, Melih, Mehmet, Efe’den kurulu klasik beşimiz büyük bir faul problemi olmadığı takdirde hep sahada kalırdı. Son dakikalara girilip, kazanacağımız belli olunca, koç Siyavuş gençleri sahaya sürer, tam o sırada hakem hava atışına hükmeder. Bizden, takımın en kısası Behçet ile Yunanistan’ın 2.00 mt. boyundaki forveti çıkacak. Behçet artık nasıl bir hırsla sıçramışsa, topu Ömer’e kazandırır, o da kendine özgü ters ayaklı turnikelerinden birine girer ama heyecandan olsa gerek, kaçırır ve çemberin üzerinde bir el topu kavrayıp Yunan potasına smaçlar. Herkesten daha yükseğe çıkan o el, maça nokta koyan basket Remzi Dilli’ye aittir. Sırf bu yüzden, her Pazar akşamı Spor Stüdyosu’nun önünde ekranlara geldiği için, yıllarca “Jenerik Remzi” diye anılmıştır. Daha sonra Türkiye, Balkan Şampiyonalarında ikincilikten ileri gidemedi. Son Balkan Basketbol Şampiyonası, 1990 Kasımın da Üsküp’te yapıldı. Sonra Yugoslavya dağıldı, kan gövdeyi götürdü, sınırlar değişti, ekonomik oluşumlar arttı, yoğunlaşan uluslararası takvimde yer bulmak da imkansızlaştı ve Balkan Basketbol Şampiyonaları tarih oldu. Yaklaşık bir yıl sonra benim de gururla yer aldığım o efsane takıma selam olsun, aramızdan ayrılan Osman Solakoğlu, Aydan Siyavuş ve masörümüz Osman Bektaş’ı rahmetle anıyorum.
Tekrar görüşmek üzere…