Avrupa basketbolu NBA’de en üst seviyelerinde oynayacak yıldız oyuncular çıkardı ve çıkarmaya da devam ediyor. Nowitzki, Parker veya Gasol kardeşler NBA’de şampiyonlukların kaderini belirleyecek seviyelerde performanslarıyla kendilerini kanıtladılar. Günümüzde Porzingis, Doncic, Antetokounmpo gibi oyuncular NBA’deki Avrupalılar olarak çok başarılılar. Ancak futbolun Avrupa’daki gücünü ve etkisini de unutmamak lazım. Kıtasal medya gücü ve popülaritesi ile futbol Avrupa’da en büyük spor olmakla kalmıyor, üstüne bir de pazara giriş yapan diğer sporlara pek fırsat tanımıyor.
Kuzey Amerika’da durum böyle değil, spor pazarı Amerikan Futbolu, Beyzbol, Basketbol ve Buz Hokeyi olacak şekilde domine ediliyor. Bu yüzden bir beyzbol hayranı olsanız bile şehrinizin basketbol takımı daha iyi gidiyorsa daha güzel maçlar oynuyorsa o zaman sizin de izleyici olarak seçim yapma şansınız oluyor. Bu Kültür Avrupa’da çok geçerli değil. NBA’deki maçlardaki doluluk oranları, takımların gücü ve oynayan yıldızlara göre çok değişken bir veri olabiliyor. Televizyon ve her türlü medya, yine bu konuda çok önemli bir rol oynuyor. Avrupa’da bugün farklı yayıncı kuruluşların farklı spor kanallarında gün içinde göreceğiniz basketbol programı olmazken futbol ile ilgili farklı liglerin analizleri, transfer söylentileri ve futbolcularla özel röportajların yapıldığı onlarca programa şahit olabilirsiniz. Bu da aslında genel futbol izleyicisinin daha çok olmasından kaynaklanan bir durum. Kuzey Amerika’daki yayıncılık politikasında ya aynı programda birçok sporun konuşulduğunu veya farklı kanallarda farklı sporlarla ilgili programlar olduğunu hemen görebiliyoruz.
NBA takımlarının piyasa değerleri 1.3 milyar dolar ile 5 milyar dolar arasında değişiyor. Yıllık gelirleri de 220 milyon dolar ile 450 milyon dolar civarında gerçekleşiyor. NBA’den sonra en çok ilgi çeken Euroleague’de maalesef bu ekonomik seviyelere ulaşmak imkânsız. NBA’in kendi kontratından en çok kazanan sporcusu Stephen Curry yıllık 40,2 milyon dolar kazanırken, en yüksek bütçeli Euroleague takımının bütçesi 41 milyon dolar ve bunun ancak en çok 30-31 milyon doları oyuncu maaşlarında kullanılabiliyor. Bütün bunlar ele alındığında ve draft sisteminin küçük takımlar için yarattığı heyecan olduğu sürece, basketbolun kalitesi Atlantik’in diğer tarafında daha kaliteli kalmaya devam edecek gibi duruyor. Buradaki takımlar bir bütçe yaratmakla uğraştıkları ve bu bütçeye ulaşamazlarsa hedef küçülteceği için, yatırımlarını genelde kısa vadeli yapmak zorunda kalıyor. NBA’in gelir seviyesinin yüksek oluşu ve her sene draft sisteminden gelen yeni yıldızlar, NBA’deki takımların uzun vadeli planlar yapabilmesini sağlıyor. Önümüzdeki yıllarda Avrupa basketbolunun saha dışı organizasyonlarda gelişip Kuzey Amerika ile aradaki uçurumun azalacağını umut ediyorum.