NBA’de son yıllarda çok önemli boyutlara ulaşan istatistikler, basketbol stratejileri sahaya en doğru şekilde yansıtmak için mükemmel bir araç. Özellikle maç izleme verilerinin gelişmesi ile oyuncunun ve koçların, hangi oyun planında neler yaptığına dair öğrenebilecek harika detaylar ortaya çıkıyor. Oyuncuların şut tercihlerinin tahmini, rotasyonların dakikası, oyun tarzlarının verimliliğini ve setlerinin performansını ölçmek artık çok kolay. Ayrıca oyunu mikro düzeylere indirgeyerek birebir karşılaştırma yapmak ve en uygun stratejileri görmek istatistiğin en önemli sonuçları.
Genel olarak iki tür istatistik vardır: Öngörülü istatistikler (Prediktif) ve somut gözleme dayalı (Betimsel) istatistikler. Prediktif sistemde; Oyuncuların geçmiş verilerini biriktirerek gelecekteki performansları öngörülüyor. Oyuncunun skor katkısı, maçlara etkisi ve kazanma yüzdesini tahmin edilebiliyor. Bunun en net örneğini box-score (oyuncunun maçtaki bütün istatistiklerini gösteren tabela) ile görebiliyoruz. NBA’de analitik eğilim 2000’lerin ortasında başlayarak bugünkü hâlini aldı. Post-up merkezli bir oyundan; serbest hücumlara, daha fazla açık alana ve yeni savunma stratejilerine geçildi, bunların hepsi oyunun güzelliğini artırdı. Hücum sayıları arttı, oyuncuların felsefesi değişti. Bunların temelinde analitik yapı var. Bunun etkilerinden biri takımdaki her kişiye biraz daha fazla derinlik katması ve teknik ekibin görev dağılımını değiştirmesi. Son yıllarda scout takımını güçlendirmek tüm takımlarda ön plana çıktı.
Ancak oyuncuların istatistik sayfasına bakıldığında dikkat çeken bazı eksiklikler var. Örneğin: Season-Career High: (Sezon ve kariyer en yükseği) Bir oyuncunun sayfasına girdiğinde o sezon ve tüm kariyeri boyunca ulaştığı en yüksek rakamları göremiyorsanız o zaman oyuncunun başarmış olduklarını tam olarak anlaşılamayacaktır. Double-Triple doubles: (İki veya üç çift haneli istatistik) Hangi oyuncunun toplam kaç tane double-double veya triple-double yaptığını bilmiyoruz. Bu istatistiğin bir oyuncunun ne kadar çok yönlü olduğunu ve takımına sadece bir değil daha fazla yönden katkı yaptığını gösteren çok önemli bir istatistik.
Assist-Turnover ratio: (Asist-top kaybı oranı) Takım arkadaşının sayı yapmasına yardımcı olacak bir pas veren oyuncuya yazılan istatistik ama bu istatistiğini artırmak isteyen oyuncuları asist yapmak uğruna bir sürü top kaybı yapmaya başlarlar. İşte eksik olan bu asist-top kaybı oranı istatistiği bu top kaybı yapmak pahasına asist yapmaya çalışan ile gerçekten asist görevini en iyi şekilde yapan oyuncuları ayırt etmek için çok önemli bir veri.
Bir diğer konuda özellikle ülkemizde oynanan maçlarda sayı pası istatistiğinin çok kolay yazılması, verilen son pasın eğer sayı olduysa hemen asist hanesine yazılması yanlış, burada verilen pas sonrası sayıyı atan oyuncunun boş olması ve tek harekette sayıya gitmesi dikkate alınmalı ancak oyuncu pası aldıktan sonra yeteneği ile 3 kişiyi geçerek smaç yapması veya savunmanın üstünden atıp soktuğu bir şut bile asist kabul ediliyor, bu da bana göre gerçeği hiç yansıtmıyor.
NBA’de Dennis Rodman‘ın 10 bin ribaunt barajını geçeceği maçta seyircilerin alması gereken 16 ribaundu pankartlara tek tek yazıp aldığı her ribaunt da kopartarak kırdığı rekora ortak olmaları, Ray Allen‘ın soktuğu üçlüklerle Reggie Miller‘ı geçtiği an maçın durdurulup oyucunun ayakta alkışlanarak onurlandırılması ve hatta Miller‘ın o maçta orada olup kendisini tebrik eden ilk kişi olması gibi tarihe geçen pek çok hikâye var.
Bu arada NBA’de son 10 yılın istatistik liderleri şöyle; Sayı: James Harden (19578), Ribaunt: Deandre Jordan (8880), Asist: Russel Westbrook (6447), Top çalma: Chris Paul (1401), Blok: Serge İbaka (1626), Üç sayılık isabet: Stephen Cury (2452).
Tekrar görüşmek üzere…