Akademik Bakış
Akademik Bakış
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Trump 2.0’a girerken İran’ın bölgesel konumu

Köşe Yazısını Dinle


Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Şeyhmus Küpeli
[email protected]

ABD’nin yeni başkanı seçilen Donald Trump’ın ikinci döneminde en çok merak edilen konulardan birisi de Washington-Tahran ilişkileri olacak. 2025 Ocak itibariyle yönetime geçecek olan Trump’ın, İran konusunda daha sert tedbirler alacağına kesin gözüyle bakılıyor. Diğer yandan 7 Ekim sonrası yaşanan gelişmeler, Hamas ve Hizbullah’ın güç kaybetmesi, bölgedeki İran etkisini azalttı mı? Sorusunu gündeme getirdi. İkinci Trump dönemine günler kala İran’ın pozisyonun ne olacağı bölgesel konjonktürün nelere gebe olduğuna daha yakından bakmak gerekiyor.

Trump’ın İlk Döneminden Kısa Bir Projeksiyon

Obama döneminde “diplomatik başarı” olarak görülen İran Nükleer Antlaşması (resmi adıyla Kapsamlı Ortak Eylem Planı), P5+1 ülkeleri (ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya) ve İran arasında 2016 yılında İmzalanmıştı. Antlaşma temelde yaptırımların kaldırılması karşılığında İran’ın nükleer faaliyetlerini kontrol altında tutmayı öngörmekteydi. Ancak Trump, göreve geldiğinin ikinci senesinde (Mayıs 2018’de) ABD’nin nükleer antlaşmadan tek taraflı çekildiğini açıkladı. O dönemde ben de akademik çalışmalarımı yapmak üzere İran’da bulunmaktaydım ve İran kamuoyunda ABD’ye dair hayal kırıklığını ve “nefreti” doğrudan gözlemleme imkanı bulmuştum. İran içerisindeki sertlik yanlıları, “gördünüz mü biz haklıydık” ve  “büyük şeytana güvenilmez” mealindeki fikirleriyle Trump yönetimini ve ABD’yi şiddetle eleştirdiler. Trump yönetimi sadece antlaşmadan çekilmekle kalmadı aynı zamanda içerisinde petrol ambargosunun da olduğu bir dizi yeni yaptırım politikasını da devreye soktu ve buna da “azami baskı” ismini verdi.

Devam eden süreçte Trump yönetimi sadece yeni yaptırım kararı almakla kalmayarak 2020 yılında İran’ın dış operasyonlarından sorumlu en önemli ismi olan Devrim Muhafızları’nın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi Irak’ta insansız hava aracı saldırısıyla öldürdü. İran ise buna karşılık intikam alacağı taahhüdünde bulundu. Adım adım İran’ın bölgede sıkıştırılmaya çalışılması karşısında Tahran’daki karar vericiler vekil aktörler üzerinden muhtemel bir savaşa hazırız mesajı verdi. Irak, Suriye, Yemen (Husiler), Lübnan (Hizbullah) ve Gazze’de (Hamas) İran’ın etkisi altındaki gruplar hareketliliklerini arttırdılar. Özellikle 2003 Irak işgali sonrasında İran’ın güvenlik stratejisi, temelde vekil aktörler üzerinden düşmanla karşılaşma ve sınırların ötesinde bir savaş yürütme üzerineydi. Bu strateji Trump döneminde sahada İran etkisindeki gruplar üzerinde kendisini gösterdi.

Trump’ın Yokluğunda Ne oldu?

2021’de başkanlık koltuğuna oturan Joe Biden döneminde İran, büyük beklentiler içinde olsa da yaptırımların kaldırılması ve yeni bir nükleer antlaşma için gerekli ortak zemini sağlayamadı. Üstüne üstlük İran ve İsrail ile bölgesel çapta büyük bir savaşın eşiğine geldi. Nisan 2024’te İran, ilk defa doğrudan İsrail topraklarına saldırı düzenledi. Bu yeni durum İran’ın vekiller üzerinden kurmuş olduğu stratejisinde zorunlu bir değişikliğe gittiğinin ilk işareti oldu. Temmuz 2024’te ise Hamas’ın siyasi büro başkanı İsmail Haniye Tahran topraklarında saldırıya uğrayarak öldürüldü. İsrail bir şekilde İran’ı doğrudan savaş alanına çekmeye çalışsa da taraflar şimdilik birbirlerini yokladıkları ve karşı tarafa nispeten az ve göstermelik zararlar veren düşük düzeyli çatışmada kaldılar. Ancak doğrudan İsrail ile askeri bir angajmana girilmiş olması bile Tahran için büyük bir değişimin habercisi olarak okunmalıdır. Son olarak Lübnan’la İsrail arasında geçtiğimiz günlerde imzalanan ve 27 Kasım’da yürürlüğe giren ateşkes antlaşmasının ardından Netenyahu, “Artık İran tehdidine odaklanacağız” açıklamasıyla önümüzdeki dönemde İran’ın daha da köşeye sıkıştırılacağı mesajını verdi.

İran’ın Bölgedeki Etkisi Azalıyor mu?

7 Ekim’den bu yana yaşanan gelişmelerin en fazla İran’ın bölgesel etkinliğine darbe vurduğu tahminlerini doğrulayacak gelişme ise bu hafta Suriye’de muhaliflerin başlattığı son operasyonlarda gözlemlendi. Zira Lübnan Hizbullah’ının İsrail’le savaş sebebiyle Suriye’deki etkinliğinin azalması İran’ın vekilleri üzerindeki etkinliğinin zarar gördüğünü göstermektedir. Muhaliflerin daha önce İran destekli grupların olduğu yelerlerde kolayca ilerlemesi bunun göstergesidir. 2003 Irak işgalinin ardından Saddam rejiminin devrilmesi İran’ın bölgedeki etkinliğini arttırmıştı. Şimdi ise bu rüzgarın İran aleyhine döndüğü görülmektedir. İran’ın geçtiğimiz döneme kıyasla en zayıf anlarından birisini yaşıyor olması Trump’ın İran’ı sıkıştırmaya dönük politikasını kolaylaştıracaktır. Yeniden seçilme gibi bir kaygısı olmayacak olan Trump’ın hem dünyada hem de Orta Doğu’da daha sert politikalar izleyeceğini beklemek çok da ütopik bir bakış açısı değildir. Bu da taraflardan birisinin İran olduğu bölgesel bir savaş riskini yeni Trump döneminde daha da arttıracaktır. Ancak hem ABD hem de İran’ı tehdit olarak gören bölge ülkelerinin İran’ın 1979 Devrimi’nden bu yana bölgedeki fay hatları üzerine yoğun yatırımlar yaptığını unutmaması ve İran rejimini hafife almaması gerekir.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X