Bursa ilginç bir kent… Aktopraklık kazılarına göre tarihi 8 bin 500 yıl önceye gidiyor. Dünyanın ilk süt ürünlerinin üretildiği, Batı’ya ekili tarımın gittiği kent.
Osmanlı’nın ilk başkenti olması, kültürlerin buluştuğu kent olması, tarihi eserleri yanında eşsiz doğal güzelliği hep özellikleri.
Gelin görün ki…
Bursa’nın özellikleri arasında bir şey daha var: Plansız gelişen kent.
Gerçekten de…
1980’li yılların başında sanayileşme ile iç göçün odak kenti olan Bursa kontrolsüz büyüdü. O yıllarda kentin imar planlarını Ankara’da İmar ve İskan Bakanlığı yapıyordu. Plan kentin büyüme hızına yetişemeyince kaçak yapılardan kaçak mahalleler oluştu.
Plansız ve sağlıksız bir kent ortaya çıktı.
İşte…
O Bursa’daki bu sağlıksız kent tablosu, bugün sağlığı bozulan ve en üst noktada sağlık sorunu yaşayan bir kente dönüştü. Dünyanın başına bela olan koronavirüs salgınında, Bursa’da yaşanan sağlık tablosu da bunu gösteriyor.
Çünkü…
Salgın ilk görüldüğünde Yıldırım, Osmangazi, Gürsu başta olmak üzere sanayi bölgesi olan ilçelerde daha çok hissedilmiş, vakalar buralardan çıkmıştı.
Günümüzdeki tablo…
Yıldırım, Osmangazi, Gürsu sıralamasının sürdüğünü gösteriyor. Dahası fabrikalarda çalışanların yoğun yaşadıkları mahalleler salgını hissediyor.
Açıkçası…
Pandemi, fabrikalar kadar kentleşme anlayışı ve geleneğe dayalı yaşamın geniş aile anlayışıyla sürdüğü aile apartmanı yapılarda rekor bir hızla yayılıyor. Karantina uygulanan binaların aile apartmanı olması da bunu gösteriyor.
Yani, mart-nisan dönemi kadar tehlikeli tabloda tek suçlu fabrikalar değil.
Geçenlerde…
Sağlık dünyasından bir dostumuz bu duruma dikkat çekerken, “40 yılın rezaleti pandemi olarak üstümüze yıkıldı” dedi ve kentin gerçeğine işaret etti:
“Dar sokaklar, yeşil alansız, parksız mahalleler, sağlıksız binalar sosyal mesafeyi neredeyse sıfıra indiriyor. Sosyal mesafe alanları oluşturulmadan koronadan kurtulmak pek mümkün görünmüyor.”
Kısacası…
Bursa’nın kronik sağlıksız kentleşme süreci sağlığı bozulan kente dönüştü. Sağlık çalışmaları kadar kent sağlığı için imarın önemi yine ortaya çıktı.
Durum bu.
Kentsel dönüşüm pandeminin de ilacı!
Yakın süre öncesine kadar Bursa’nın yaşanabilir kent olması hedefi doğrultusunda yapı stoğunu yenileyip planlama açısından sağlıklı kent olması için kentsel dönüşümü çare görüyorduk.
Bugünse…
Yaşadığımız koronavirüs salgınının önüne geçmek için de kentsel dönüşümün ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı.
Çünkü…
Pandemi sürecinde, sağlık yanında yaşam kalitesi öne çıkmakla kalmadı, birbiriyle temasın azalacağı geniş alanların çok olduğu kentleşme zorunluluk haline geldi.
Fabrikalar önlemi alıyor, ama aileden bulaşmalarla vakalar artıyor
Aylardır… Koronavirüsyle mücadeleyi neredeyse 24 saat sürdüren sağlık dünyasındaki dostumuz “kentsel dönüşümün pandemiye etkisine” dikkat çekince, işin çalışma yaşamı boyutunu merak ettik.
Çünkü…
Mart başından bu yana koronavirüsün fabrikalardan topluma yayıldığı düşünülüyordu ve sorunun kaynağı fabrikalar algılanıyordu.
Ne var ki…
Fabrikalardan bakılınca da başka bir manzara görünüyor.
O da şu:
“Fabrikada her önlemi alıyoruz. Sosyal mesafe kesinlikle sağlanıyor. Çalışanlarımız maske ve siperliği birlikte takıyorlar. Yemekhaneleri ayırdık, teması tamamen ortadan kaldırdık, yine de çalışanlar arasında vaka sayısı artıyor.”
Düşüncesi şu:
“Fabrikada birbirlerine bulaştırmaları çok zor. Fakat fabrika dışında ailenin bir arada yaşadığı apartmanlarda oturuyorlar. Erkek çalışanlar işten çıktıktan sonra eve gitmek yerine, kahveye ya da arkadaş sohbetine oturuyorlar. Oralardan da hastalık bulaşıyor.”
Aile apartmanı yerine site yaşamı
Anımsıyoruz da… Mart başında, Bursa’daki ilk vaka da Nilüfer’de görülmüştü. Fakat ilerleyen süreçte liderliği alan Yıldırım ve Gürsu bir daha bırakmadı.
Bunun nedeni şöyle açıklanıyor:
“Nilüfer’de geniş alanlarda site yaşamı var. Site içi ilişkiler de mesafeli. Osmangazi, Yıldırım, Gürsu ve Kestel’in bazı bölgelerindeyse aile apartmanlarında toplu yaşam var.”
Şu da önemli:
“Sokağa çıkma yasağında bile tüm katlarda oturanların bir araya gelmeleri engellenemiyor, virüs de yayılmaya devam ediyor.”
Bu gençlerde umut var: Lise son sınıf öğrencileri dergi yayımlıyorlar
Onları dinlerken… Lise yıllarımız aklımıza geldi. Köpük üzerine yeşil çuha kaplayıp sınıfın duvarına astığımız panoya lastiklerle tutturduğumuz yazılardan oluşan sınıf duvar gazetesi yaşamımızı değiştirdi.
Yusufcan Turanlı ve Alperen Parlak da bu yoldan gidiyorlar.
Bursa Merkez İmam Hatip Lisesi’nde son sınıf okuyacaklar, ama İcaz aldı kültür ve sanat dergisinin üçüncü sayısını yayınlamayı başardılar.
Dahası…
Peyami Safa’ya ilgili fikir tartışmalarıyla okurlarının karşısına çıktılar.
Sohbet ederken…
Onların hedeflerinde daha çok edebiyat dünyası olduğunu gördük. “Özgün bir dergi yayınlamak zor oluyor mu?” diye sorduğumuzda, yazı ve içerik açısından hiç zorlanmadıklarını söylediler.
Buna karşın…
Önlerinde dev gibi finans sorunu var. O sorunu aşabilmek için de desteğe ihtiyaç duyuyorlar. Destek olmak ya da katkı koymak isteyenler [email protected] elektronik posta adresinden ulaşabilirler.
Gemlik’te tören alanı hazır
Türkiye’nin 60 yıllık hayali ve hasreti olan yerli otomobil için ilk aşama, fabrikanın temel atma töreniyle cumartesi günü yaşama geçiyor.
Gemlik’teki Askeri hara içinde bulunan tören alanında hazırlıklar büyük ölçüde tamamlandı. Elektronik sistemlerin kurulumları yapılırken, temel atma törenleri yerine açılışları tercih ettiği bilinen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gelmesi halinde helikopterinin ineceği pistin yapımı da tamamlandı, hatta asfaltlaması bile yapıldı.