Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısına verilen arada, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Arınç, “paralel yapı” soruşturmaları kapsamında tutuklu bulunan şüpheliler hakkında yetkisiz mahkemenin tahliye kararı vermesi ile ilgili olarak, “İstanbul’da 29 ve 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimleri ki isimlerinden esasen basında da bahsediliyor bir de zannediyorum Şanlıurfa’daki bir hakim ile ilgili olarak toplam 3 hakim ile ilgili açığa alınma kararı verilmiş” diyerek şunları söyledi:
“Yeni HSYK kanunumuzda bildiğiniz gibi 2. Daire’nin yetki gasbında bulunan kişilerle ilgili olarak yeterli bilgi ve belge varsa böyle bir kararı alması doğaldır. Şimdi dosyayı 3. Daire’ye havale etmesi ve 3. Daire’nin de HSYK müfettişlerini görevlendirerek onların vereceği karara göre bu kararın sonuçlarını da ortaya koyması gerekiyor. Bir defa yetki gaspı, yani sulh ceza hakimlerinin yetki alanında bulunan bir kararı tamamen yetkisiz sayılan asliye ceza mahkemesi hakimi vermişse bu ‘ke-en lem yekün’ denilen hukukta yok hükmünde verilen bir karar demektir. Esasen HSYK’nın ilgili dairesi de zannediyorum ki buna dayanarak bir karar vermiştir. Yani bildiğiniz gibi 2014’ün ilk çeyreğinde bir kanun çıkarılmıştı, tutuklu veya tahliye ile ilgili kararlar, diğer mahkemelerin yükünü azaltmak ve daha süratlendirmeyi takip etmek üzere sulh ceza hakimliklerine verilmişti.”
“Akla zarar bir iş”
Sulh ceza mahkemelerinin kaldırıldığını, sulh ceza hakimliklerinin kurulduğunu anımsatan Arınç, şöyle devam etti:
“Esasen burada şöyle bir yol takip edilmiş; bu takip edilen yolun ne kadar dolambaçlı olduğu adeta bir kumpasa dönüştüğü de görülebiliyor. Verilen dilekçeler doğrudan asliye ceza hakimliğine verilmiş ve burada 10 sulh ceza hakimi, yani kendilerinin önüne bir karar geldiğinde karar vermesi gereken 10 sulh ceza hakimi hakkında da reddi hakim talebinde bulunmuş. Asliye ceza hakimi de işte bu ismi geçen kişilerden birisi de, bu talebi yerinde görmüş 10 sulh ceza hakiminin hepsinin reddi hakkında uygun kararı vermiş. Bunun üzerine de diğer asliye ceza mahkemesi hakimi, gelen talepleri uygun karşılamış hepsinin tahliyesine karar vermiş.”
Olayı “yetki çalınması” olarak niteleyen Arınç, şunları söyledi:
“Bir defa nereden bakarsanız bakın hukuku, kanunu açıp okuduğumuzda elbette ki çok önemli bir olaydır. Bu belki yargı tarihinde ilk defa görülmektedir. Yani içinizden birinin hakim kılığına girerek karar vermesine benzer bir şekilde inşallah yalnış benzetmemişimdir, sulh ceza hakimi olarak Ahmet’in vereceği kararı, hiç yetkisi olmayanın Mehmet’in karar vermesi gibi bir hukukta yetki çalınmasından bahsedilebilir.
Yani sulh ceza hakimlerinin önüne gittiği zaman ‘bunlar nasıl olsa bu tahliye talebini reddedecektir’ diye düşünenler; o sulh ceza hakimlerini toptan reddetmek gibi bir yolu seçiyorlar, önceden ayarlanmış, bilinmiş, ilişki kurulmuş bir başka hakim de ‘haklısınız, bu 10 tane sulh ceza hakiminde iş yok, bunlardan beklediğiniz kararı çıkaramazsınız, ben onların hepsi hakkındaki red talebinizi kabul ediyorum, kesin tahliyenize karar veriyorum’ demiş. Akla zarar bir iş. Olmaması lazım. Çünkü kanunen münhasıran sulh ceza hakimlerinin bu tür taleplere bakması ile ilişkili 1,5 yıl kadar önce çıkarttığımız kanunun uygulandığını biliyoruz. Daha sonra sulh ceza hakimleri, onlar, böyle bir kararı yok hükmünde saydılar, tahliye müzekkereleri geri alındı ve tahliyeler gerçekleşmedi. Yani gözükaralığın bu kadarına pes denilir.
Gazetecinin “Pensilvanya’dan talimat bu mu” diye sorduğunu hatırlatan Arınç, “Onu Sayın Başbakanımız bir mitingde ifade etti, o konuda yeterli bilgiye sahip değilim ancak bu bilinen iki hakimin, Urfa’dakinin yaptığından doğrusu haberim yok, iki hakimin böyle bir kumpası kurabilmelerinin adeta yukarıdan aşağıya bir irade birliği içerisinde cereyan edebileceğini gösteriyor ama bu tür bir iddiayı Sayın Başbakanımız elindeki bilgilerle mutlaka yakınen biliyor ve takdir ediyor.
‘Yavru vatan söyleminden kimse gocunmamalı’
Arınç, KKTC Cumhurbaşkanlığına seçilen Mustafa Akıncı’nın yaptığı açıklamalarla ilgili olarak da “Kuzey Kıbrıs’la Türkiye’nin ilişkilerini ‘ana vatan, yavru vatan’ benzetmesi ile bugüne kadar değerlendirenler olmuştur. Bu, ‘analık-yavruluk meselesi’ değildir, bu, aramızdaki ilişkilerin özelliğini göstermesi bakımından daha derin, daha samimi ilişkiler içinde bulunduğumuzu ispat eden bir tanımlamadır. Bundan da kimsenin gocunmaması gerekir” şeklinde konuştu.
“Seçimlerin demokratik bir olgunluk içinde sonuçlanmasından memnuniyet duyuyoruz. KKTC’nin dördüncü cumhurbaşkanı seçilen Sayın Akıncı’ya da görevinde üstün başarılar diliyoruz” ifadelerini kullanan Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sayın Akıncı da çok olumlu bir açıklama yapmıştır. Esasen seçimleri takiben Kıbrıs’ta yaptığı açıklamalar da fevkalade güzeldir. Halka verdiği güven duygusu da fevkalade güzeldir. Belki yeni bir yola, cumhurbaşkanlığında devam edilecektir ama bu Türkiye ile ilişkilerimizi daha güçlendirecek bir zemin olacaktır”
Bülent Arınç, “Bugünkü Bakanlar Kurulu Toplantımız muhtemelen 62. Hükümetimizin son Bakanlar Kurulu Toplantısı’dır. Acil bir durum olmadıkça Bakanlar Kurulumuz seçime kadar toplanmayacaktır” şeklinde konuştu.