Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, doğumundan itibaren nüfusuna kaydettirdiği ve 10 yaşına kadar büyüttüğü çocuk biyolojik ailesi tarafından geri alınan kadının çocukla kişisel ilişki kurabileceğine, bunun için soy bağı bulunmasının gerekli olmadığına hükmetti.
Samsun’da çocuğu olmayan bir çift, 2002’de dünyaya gelen bir başka ailenin kızını, onların da izniyle kendi nüfuslarına kaydettirdi.
Çocuk doğumundan itibaren 10 yaşına kadar bu ailenin yanında kaldı ve onları kendi ailesi olarak tanıdı. Ancak, biyolojik ailesi çocuğu geri almak istedi ve nüfus kaydının iptali istemiyle dava açtı. Dava sonucunda çocuk, biyolojik ailesinin nüfusuna kaydedildi.
Biyolojik aile, çocuğu bu yaşa kadar büyüten anne ve babasıyla görüşmesine izin vermeyince çocuğu büyüten anne, çocukla kişisel ilişki kurulması istemiyle dava açtı.
Kavak Asliye Hukuk Mahkemesi, davacı kadın ile çocuk arasındaki soy bağının kaldırıldığı, velayet ve kişisel ilişkinin ancak soy bağına dayalı kurulabileceği gerekçesiyle davayı reddetti.
“Soy bağı şartının bulunmadığı ifade edildi”
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin ret kararını bozdu.
Dairenin kararında, üçüncü kişilerle kişisel ilişkinin Türk Medeni Kanunu’nun 325. maddesinde düzenlendiği anlatıldı.
Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocukla kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkının üçüncü kişilere de verilebileceği belirtilen kararda, üçüncü kişilerin sadece hısımlardan ibaret olmadığı, kişisel ilişki kurulmasını istemek için soy bağı şartının da bulunmadığı ifade edildi. Kararda, şu tespitlere yer verildi:
“Küçük çocuk ile davacı arasında soy bağı kaldırılmış ise de küçüğün doğumundan itibaren davacı tarafından bakılıp büyütüldüğü, davacıyı annesi olarak bildiği sabittir. Duruşmada dinlenen çocuk da kendisine anne gibi davranan ve bakıp büyüten davacı ile kişisel ilişki kurmak istediğini beyan etmiştir. Çocuğun menfaatine aykırı düşmedikçe davacının küçükle kişisel ilişki kurulması talebinin karşılanması gerekir. Çocukla davacı arasındaki kişisel ilişki kurulmasının çocuğun menfaatine uygun olmayacağı yönünde ciddi ve inandırıcı bir olgu ve delil bulunmamaktadır. O halde davacı ile küçük arasında uygun bir kişisel ilişki tesisi gerekirken isteğin reddi doğru olmamıştır.”