Kalp atışlarının düzensiz olduğu ve en sık görülen sürekli ritim bozukluğu “Atriyal fibrilasyon” olarak tanımlanıyor. Bu sorun, kalp yetersizliği ile inmelerin de önemli nedenleri arasında gösteriliyor. Habertürk’ten Ceyda Erenoğlu’nun haberine göre, Atriyal fibrilasyon sorunu olan hastalarda kalbin kulakçıklarının düzgün kasılamayıp adeta titreşmesi, “sol atriyal apendiks” denilen sol kulakçıktaki kör çıkıntı içinde pıhtı oluşmasına neden oluyor. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Deniz, bu tür ritim bozukluğu olan hastaların inme riskinin, bu bozukluğun olmadığı hastalara göre 5 – 6 kat daha yüksek olduğuna dikkat çekiyor.
SAKAT KALMA VE ÖLÜM RİSKİ VAR
Deniz, “Kalpten kaynaklanan pıhtıların neden olduğu inmelerin önlenmesi için birçok hastanın sürekli kan sulandırıcı ilaç (antikoagülan) kullanması gerekiyor. Bu pıhtıların yüzde 90’ı sol kulakçıktaki ucu kör ve parmak şeklindeki çıkıntının içinde gelişip, buradan beyne ve vücudun diğer organlarına gidiyor. Bu hastalarda gelişen inmeler, diğer inmelere göre daha ağır seyredip, hastaların sakat kalmalarına hatta yaşamlarını kaybetmelerine bile yol açabiliyor”diyor.
KİMLER KAN SULANDIRICI KULLANAMIYOR?
Atriyal fibrilasyon hastalarında, ritim bozukluğu bazen kısa süreli ataklar şeklinde bazen de sürekli oluyor. Pıhtı atma riski yüksek hastalarda, kan sulandırıcı ilaçların sürekli alınması gerekiyor. Bu ilaçlar bazı hastalarda tekrarlayan kanamalar ve yüksek risk nedeniyle kullanılamıyor. (Beyin kanaması veya mide kanaması geçirmiş hastalar, diyaliz hastaları veya son dönem böbrek yetersizliği olan hastalar ile ileri yaştaki hastalar) Bazen de ilaca rağmen inme gelişebiliyor. Böyle durumlarda sol atriyal apendiksin içerisine tıkaç konması yeni pıhtıların oluşup beyne gitmesini önlemeye yarıyor. Böylece bu hastaların antikoagülan ilaç kullanmasına gerek kalmıyor.
İNMEYİ ÖNLEYEN İŞLEMİN ADIMLARI
Uygulamada genellikle sağ kasıktaki toplardamardan girilip sol kulakçığa ulaşılıyor. Sol atriyal apendiksin ağzı bulunup buraya özel bir metalden örülmüş tıkaç yerleştiriliyor. İşlem, “ekokardiyografi” ve “fluroskopi” yöntemlerinin bir arada kullanılmasıyla gerçekleştiriliyor. Son dönemde klinik kullanıma giren dört boyutlu ekokardiyografi de bu anlamda büyük kolaylık sağlıyor. Uygulama genel anestezi altında yapılıyor ve hastalar genellikle işlemin ertesi günü taburcu ediliyor.
ARAŞTIRMALAR İLAÇLAR KADAR ETKİLİ OLDUĞUNU GÖSTERİYOR
Doç. Dr. Ali Deniz, “Çok sayıda hasta üzerinde yapılan çok merkezli çalışmalar, bu cihazların inmenin önlenmesinde en az kan sulandırıcı ilaçlar kadar etkili olduğunu gösteriyor. İşlem sonrasında vücudun konulan tıkacın üzerini kısa sürede örtmesi kan sulandırıcı ilaç gereksinimini ortadan kaldırıyor. Böylece hem hasta ilaç olmaksızın inmeye karşı korunuyor hem de ilaca bağlı kanama olasılığı ortadan kalkıyor. Ancak tüm girişimsel işlemlerde olduğu gibi bu işlemin de bazı riskleri bulunduğu için deneyimli kardiyologlar tarafından yapılması gerekiyor”diyor.