Özdal, yazısında şu ifadeleri kullandı:
Bugün sizlere 20 yaşlarında genç üniversite öğrencisi Ahmet Ural’ın trajikomik hikayesini yazacağım.
Ahmet, imam olan babası Almanya’ya atanınca, liseyi 5 yıl boyunca bu ülkede okumak zoruna kalıyor.
Babasının tayini yeniden Türkiye’ye çıkınca da
YÖS (Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı) ile Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü kazanıyor.
Absürt hikayemiz de burada başlıyor.
***
Ahmet, ilk öğrenim yılının ilk dönem harcı olarak 4 bin 42 lira ödüyor.
İkinci dönemde harç ücreti 577 liraya düşüyor.
Ahmet soluğu üniversitenin öğrenci işlerinde alıp, “Ben birinci dönem 4 bin lira harç ödedim, ikinci dönem harcım 577 liraya düştü. Bu işte bir yanlışlık olmalı” diyor.
Öğrenci işlerindeki görevli, Ahmet’in Türk vatandaşı olmasından dolayı harç ücretinin diğer bölümlerdeki gibi düşük olduğunu belirtiyor.
Ahmet, “O halde ilk dönem fazla para ödemişim” dese de, “Birinci dönem harcınızı yüksek yatırmanız gerekiyordu” şeklinde mantıksız bir yanıt alıyor.
***
Ahmet, 3. sınıfın ilk dönemine kadar, 500 lira civarında harç ödemeye devam ediyor.
3. sınıfın ilk döneminde ise harç ücreti yine yükselerek, 4 bin 200 liraya çıkıyor!
Ahmet yine soluğu öğrenci işlerinde alıyor.
Öğrenci işlerindeki personel Ahmet’e, Türk vatandaşı olup olmadığını soruyor.
Ahmet, Türk vatandaşı olduğunu ispatlayınca, 4 bin 200 liralık harç ücreti şak diye 700 liraya düşüyor.
***
Aradan 2 ay geçiyor.
Öğrenci işlerindeki personel Ahmet’i çağırıyor ve şunları söylüyor:
“Pardon, bir yanlışlık olmuş. Bugüne kadar hep eksik harç ödemişsiniz. Bu nedenle 34 bin liralık birikmiş harç borcunuz var!”
Ahmet şoke oluyor tabii.
Hiç hesapta yokken 34 bin liralık bir borcun altına girmiştir çünkü.
“Eksik ödemişsiniz” sözü de hayli sorunludur.
Çünkü Ahmet, ondan ne kadar harç ücreti istenmişse o kadarını ödemiştir.
Ayrıca üzerine hiç vazife değilken her seferinde öğrenci işlerine gidip, yanlış hesaplamaları düzeltmiştir.
***
Ahmet bu parayı hemen ödeyemeyeceğini söyler.
Ancak öğrenci işleri, 1 Nisan’da aradığı Ahmet’ten, “1 Nisan’da 17 bin lira, 1 Mayıs’ta da 17 bin lira olmak üzere 2 eşit taksitle borcunuzu ödeyin” dayatması yapar.
Ahmet, öğrenci işlerinden katı bir yanıt alınca bana geldi.
Ben de Rektör Saim Kılavuz’u arayarak durumu aktardım.
Sağolsun Kılavuz, Ahmet’in durumunu kısa sürede inceletti.
Ne oldu biliyor musunuz?
Borç, 34 bin liradan 26 bin 199 liraya düştü.
Çünkü 34 bin liralık borçta da hata yapıldığını tespit ettirdi Rektör Kılavuz.
Yani öğrenci işleri, yine bir hesap hatası yaptığı için Ahmet’in borcu bir saat içinde 8 bin lira düştü.
Ancak öğrenci işleri, Ahmet’ten 26 bin liralık borcunu 2 taksit halinde ödeme talebinden vazgeçmedi.
Ayrıca, Ahmet’in borcu olduğu için öğrenci otomasyon sistemine girmesini engelledi.
Bu durumda Ahmet, sınav sonuçlarını öğrenemeyecek, derslerden geçtiğini veya kaldığından haberi olmayacak, yaz okuluna kalırsa hangi derslere gireceğini bilemeyecek.
Yani tamamen üniversiteden kaynaklı bir hesap hatası yüzünden Ahmet’in öğrenim hakkı elinden alınmış durumda.
***
Ahmet dar gelirli bir öğrenci olduğu için, kendisinden kaynaklı olmayan bir hata sonucu, yüklü bir harç faturası ödemek zorunda bırakılıyor.
Üstelik öğrenci otomasyon sisteminden engellenerek, öğrenim hakkı elinden alınıyor,
onuru kırılıyor, ve zulmediliyor.
Bu işin bir boyutu.
Uludağ Üniversitesi’nin içinde bulunduğu vahim durum da işin bir başka boyutu.
Nedir o durum?
Altı üstü 4 işlemlik bir harç ücreti hesaplamasını yapamayan, hata üstüne hata yaptığı için de öğrencinin hayatını kabusa çeviren, absürt bir durum.
Öğrencisinin harç ücretini bile hesaplayamayan bir üniversite, gençleri nasıl geleceğe hazırlayacak?
***
Son sözüm Uludağ Üniversitesi’nin öğrenci işlerinden sorumlu Rektör Yardımcısı İrfan Kırıştıoğlu’na.
Hadi, size bağlı olan öğrenci işleri biriminin vahim hatasını düzeltmek istemediniz.
Peki mağdur öğrenciye, “Ya harcını öde ya da öğrenim hakkını elinden alıyorum” demek, vicdanlı bir eğitimciye yakışıyor mu?
Olay Gazetesi Yazarı Mustafa Özdal’ın yazısının tamamı için tıklayın…