Bursa’nın Orhaneli ilçesinde 35 yıldır hobi olarak rahvan atçılıkla uğraşan Mete Ergin, “Uludağ” ismini verdiği ata sahip olmak için Antalya’dan atın annesini satın aldı. 11 ay anne karnında Uludağ’ın doğmasını bekleyen Ergin, Uludağ’a gözü gibi bakıyor.
Atları çok sevdiğini belirten 48 yaşındaki Mete Ergin, atlarla yatıp kalktığını dile getirdi. 11 yaşında köyden bir amcanın atına binerek en büyük tutkusu ile tanıştığını anlatan Ergin, “O zaman ekonomik durumumuz yerindeydi. Okula gitmek istemediğimi söyleyerek babama bir tay aldırdım. O taya binilmiyordu ama bu serüven böyle başladı” diye konuştu.
13 yaşından beri de rahvan at yarışlarına katıldığını vurgulayan Ergin, “Ben bu Uludağ’ın annesini 2011 yılında Antalya’dan Mustafa Kara’dan almıştım. Türkiye şampiyonu bir kısraktı. Sonra kendi atıma çektim ve bu atın doğmasını 11 ay anne karnında bekledim. Şu an 6 yaşında ve 6 yıldır aşkla bu atımı seviyorum” dedi.
Atlarla arasındaki bağın çok güçlü olduğunu ve bazen yemek yemeyi bile unuttuğunu söyleyen Ergin, “Atların yanındayken eve gitmeyi bile unutuyorum. Üzerine bindiğim zaman bir bütün oluruz. Ata binmek bir arabaya binmek gibi değildir. Ruhen atla anlaşabiliyorsanız, istediğiniz gibi onu yönlendirebilirsiniz. Ben atları Allah’ın dilsiz kulları olarak nitelendiriyorum. Bunun annesinden iki tane kısrak aldım. Uludağ’ın bir kız kardeşi ve bir ablası var. Kuzenleri de oldu. Uludağ’ı bırakıp onların yanına gidiyorum, onları izlemekten haz alıyorum” ifadelerini kullandı.
Rahvan atları sanat sergileyen atlar olarak tarif eden Mete Ergin, “Her at dört nala koşabilir ama her at rahvan koşamaz. Bu ırktan gelen bir durumdur. Dört nala koşan ata binip kilometrelerce gidersiniz ama yorulursunuz, sizi sallar. Bir eski model bir araba ile dünya turuna çıkmak var, bir de lüks bir araçla fark aynı böyledir. Atların lüks otomobili rahvanlardır” şeklinde konuştu.
Ergin, Türk dünyasında kullanılan atların rahvan atları olduğunu da sözlerine ekledi.