Kendisinin siyasi kişilik olduğuna yönelik yapılan eleştirilere yanıt vererek, “İnsanlar doğacakları coğrafyayı, cinsiyetlerini, ırklarını, ebeveynlerini kendileri seçemezler. Hatta eğitim alacakları eğitimler bile koşullara bağlı olacakları için arkadaşlıklar da daraltılmış tercihlerin sonucudur. Ancak taraftarları oldukları takımlar ekseriyetle bir zaruret değil, bir tercih meselesidir. Çocukluğundan itibaren kimisi rengini sever, kimisi yıldız bir futbolcusunu sever, böylece o takıma gönüllü bir taraftar olur. Bana gelince; ben Fenerbahçe’nin bağımsızlık ruhunu sevdim. İstanbul işgal haldeyken, kulüp binasında önündeki kayıkhaneden siyah sevkiyatı yapan yurtseverliğini ve azmini sevdim. Boyun eğmeyen karakterini ve direncini sevdim. Ben Fenerbahçe’nin milletimize umut aşılamak için canını dişine katıp General Harrington kupasını sevdim. Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal’in kulüp hatıra defterine bıraktığı bir çift mavi gözü sevdim. Camiamızı yalnızca tesislerden, binalardan, fikstürlerden ve skorlardan ibaret görenlerin şanlı Fenerbahçe’yi günlük işlerine alet etmeye çalışanları benim siyasi bir kişilik olduğumu iddia ediyor. Bu argüman kullanılarak, milletimizin hafızalarında yer edinmiş ismim karalanmaya çalışılıyor” ifadelerini kullandı.
“VERİLECEK BİR HESAP VARSA BURADAN SİZLERE VERİRİM”
Haziran ayında yapılan toplantıda istifa ettikten sonra kararını değiştiren Dündar, o gün yaptığı açıklamaya da açıklık getirerek, şunları söyledi:
“Bu saldırı bugünün meselesi değildir, yakın tarihi bilen her Fenerbahçeli bu düzeneğin nerede kurulduğunu, taşın nereden geldiğini çok iyi bilir. Fenerbahçe’nin ruhu, tıpkı Türkiye Cumhuriyeti’nin olduğu gibi boyunduruğa uygun değildir; olmamıştır ve hiçbir zaman da olmayacaktır. Ben siyasi bir kişilik değilim, hiçbir siyasi partiye üyeliğim yok. Milletvekili ve belediye başkanı olmayı hiç düşünmedim. Türkiye’de objektif haberciliğin kurulmasına katkı sağlamış yıllardır yapılan tüm anketlerde en güvenilir kişi seçilmiş, halkımızın teveccühünü kazanmış Uğur Dündar’ım. Bakanlığa, Başbakanlığa belki de Cumhurbaşkanlığına kapı aralayacak her türlü siyasi teklifi reddetmiş, halkın gerçekleri öğrenmesi için baş koyduğu o meşakkatli yolda yılmadan yürümüş Uğur Dündar’ım. Yeri geldiğinde iktidarı da muhalefeti de eleştirmiş, kimin imzasına bakmadan yapılan tüm güzel şeyleri alkışlarım. Çünkü başka bir Türkiye olmadığına yürekten inanırım. Olağan Mali Genel Kurulu’nda çıkarılan bazı kasıtlı hadiseler, hepinizin malumu. Beni Olağan Mali Genel Kurul seçmedi. Beni ömrünü Fenerbahçe ruhunu içselleştirmiş, bu uğurda bedeller ödemiş Yüksek Divan Kurulu’nun bilge üyeleri seçti. Verilecek bir hesap varsa, buradan sizlere veririm.
“CAN GÜVENLİĞİMİZİN SAĞLANAMAYACAĞI SÖYLENDİ”
“Benim ve Başkanımız Ali Koç’un Divan Toplantısı’na katıldığı halde can güvenliğimizin sağlanamayacağı söylendi. Mücadeleci ruhuna, azmine, kararlığına ve cesaretine, geçmişte ki o kumpas günlerine rağmen bizzat şahit olduğum başkanın da bir açıklaması olacaktır ama ben kendi adıma şunları söyleyebilirim; ben o sözlerin geçici bir rahatsızlık nedeniyle istem dışı söylendiğine maksadını aşan ifadeler olduğuna, sürç-i lisan olduğuna inanmak istiyorum. Her gecenin bir sabahı olmayacağını en iyi bilenlerden biriyim. Hayatı mafyalarla, umut tacirleriyle, ölüm çeteleriyle, hırsızlarla, hortumcularla geçmiş, tehdit edilmiş, ceket altından tabanca kabzası gösterilmiş, adı onurlu yaşamla anılmış Uğur Dündar; canı Allah’a borcu olan, emanetini almak isteyen o baba yiğit neredeyse çıksın gelsin, ben buradayım, hodri meydan bekliyorum. Beni seçerek Yüksek Divan Kurulu Başkanı seçtiğiniz için teşekkür ediyorum. Her seferinde güçlü bir aile olduğumuzu hatırlattınız, hepinize teşekkür ediyorum.”