Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye’nin, hiçbir ülkenin sınırlarında, hiçbir ülkenin topraklarında ve içişlerinde gözü yoktur, niyeti yoktur. Türkiye, teröre çok ağır bedeller ödemiş bir ülke olarak, her türlü terörün ve terör örgütünün kesin ve net şekilde karşısındadır” dedi.
Erdoğan, Bogoto Externado Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’nin işbirliğiyle düzenlenen “1915: Osmanlı İmparatorluğu’nun En Uzun Yılı Sempozyumu”nda katılımcılara hitap etti.
“Kolombiya’nın önde gelen üniversitelerinden Externado Üniversitesi’nde böyle anlamlı bir konuyu, anlamlı katılımcılarla birlikte gerçekleştirmek, gerçekten bizleri mutlu ediyor” ifadesini kullanan Erdoğan, sempozyumun açılışı vesilesiyle hitap etmekten dolayı memnuniyet duyduğunu dile getirdi.
Erdoğan, bu vesileyle, Externado Üniversitesi rektörüne, öğretim üyelerine ve öğrencilere gösterdikleri misafirperverlikten dolayı en kalbi teşekkürlerini sunarak, “Birinci Dünya Savaşı’nın, savaşın geçtiği kıtalardan binlerce kilometre uzakta, Kolombiya’da ele alınıyor olmasını son derece değerli, son derece anlamlı olduğunu burada özellikle ifade etmek istiyorum” diye konuştu.
Bundan 100 yıl önce vuku bulan Birinci Dünya Savaşı’nın, sadece savaşa dahil olan ülkeleri ve kıtaları etkilemekle kalmadığını anımsatan Erdoğan, “Üç kıtanın, yani Asya, Avrupa ve Afrika’nın yanında, Avustralya kıtası ve Amerika kıtası da bu savaşta rol almıştı. Savaş sonrasında yeni bir dünya kurulurken, elbette, Amerika kıtası da bütünüyle savaşın sonuçlarından etkilenmişti” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özellikle, Osmanlı coğrafyasından Latin Amerika’ya yönelik göç dalgasının, Latin Amerika’nın da savaştan sonra yeniden şekillenmesinde önemli rol oynadığını dile getirerek, “Dolayısıyla, Birinci Dünya Savaşı’nın burada, Kolombiya’da, Externado Üniversitesi’nde ele alınıyor olması çok manidardır” ifadesini kullandı.
“Eğer, bugünü anlamak, bugünün dünya siyasetini doğru yorumlamak istiyorsak, mutlaka ve mutlaka Birinci Dünya Savaşı’nı iyi incelemek, iyi analiz etmek zorundayız” değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, şöyle devam etti:
“İkinci Dünya Savaşı, belki insanlık tarihinin en kanlı savaşlarından biridir. Ancak, etki bakımından, inanın, Birinci Dünya Savaşı’nın gerisindedir. Bugünkü dünya siyaseti, özellikle de bugün birçok ülkenin sahip olduğu sınırlar, Birinci Dünya Savaşı sonrasında şekillenmiştir. Bugün, tüm dünyayı ilgilendiren birçok uluslararası meselenin kökeninde, Birinci Dünya Savaşı vardır. Filistin meselesi, bugün can alıcı bir noktada bulunan Irak ve Suriye meseleleri, Yemen, Mısır, Kuzey Afrika, Kafkasya ve Balkanlar’daki sorunlar, Birinci Dünya Savaşı’nın sonucunda ortaya çıkmış, ne yazık ki 100 yıldır devam eden sorunlardır. Afganistan meselesi, Somali başta olmak üzere Afrika’daki yoksulluk, bugün bütün dünyayı tehdit eder hale gelen terör meselesi, aynı şekilde Birinci Dünya Savaşı’nın ürettiği sorunlardır.”
“Terör denilince maalesef en önce Ortadoğu akla geliyor”
“Türkiye, yani 100 yıl önceki ismiyle Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’nın merkezindeki ve hedefindeki bir ülkeydi” diyen Erdoğan, Osmanlı Devleti’nin sınırlarının, 100 yıl önce, tüm Kuzey Afrika’yı ve bugün Ortadoğu denilen bölgenin hemen tamamını kapsadığını hatırlattı.
Batı Afrika, Kafkasya ve Balkanlar’ın, 100 yıl önce Osmanlı Devleti’nin bakiyesi olan, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin etkisinin halen devam ettiği bir coğrafya olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “1918 yılında, Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, Osmanlı Devleti’nin elinde, bugün bulunduğumuz başkent Ankara ve çevresi dışında toprak parçası kalmamıştı. İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin batısı ve güneyi tamamen işgal altındaydı” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlı Devleti’nden geriye kalan topraklarda ise yapay şekilde çizilen sınırlarla etnik, dini ya da mezhebi unsurlara dikkat edilmeksizin, yeni ülkelerin ihdas edildiğini belirterek, “Öyle tahmin ediyorum ki Kolombiya’daki dostlarımız, özellikle de genç arkadaşlarımız, öğrenci arkadaşlarımız, Ortadoğu’nun neden bu kadar çalkantılı bir bölge olduğunu merak ediyorlardır” yorumunu yaptı.
Bölgeden, her gün çatışma ve savaş haberlerinin geldiğini kaydeden Erdoğan, “Hemen hemen her gün bir katliamın, toplu kıyımın, bir saldırının haberi buralara kadar ulaşıyor. Terör denilince, maalesef en önce Ortadoğu akla geliyor” ifadesini kullandı.
“Peki neden böyle” diye soran Erdoğan, “Biliyorum ki Kolombiya da şu anda bir terör belasıyla içi içe. Onlar da teröre karşı bir mücadele veriyorlar. Biliyorum ki Kolombiya’da 300 bin insan terörle mücadelede, onlar da ölmüş durumda. Bunlar bir vaka” değerlendirmesinde bulundu.
“Halklar arasında yapay sınırlar oluşturulmuştur”
Erdoğan, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan düzenin iyi anlaşılması gerektiğine dikkati çekerek, şunları söyledi:
“Ortadoğu ismi verilen bölge, Birinci Dünya Savaşı sonrasında, işte tam da böyle bir bölge olmak üzere kurgulanmıştır. Ortadoğu, bundan 100 yıl önce, savaşı kazananlar tarafından, bir çatışma, bir kriz bölgesi olarak tasarlanmış ve bu tasarım, 100 yıl boyunca tam da hedeflendiği şekilde muhafaza edilmiştir. Ortadoğu’daki sınırlara baktığınızda, sınırların cetvelle çizilmiş gibi dümdüz olduğunu görürsünüz. Araplar, aralarındaki hiçbir hassasiyet gözetilmeksizin, farklı ülkeler olarak parçalanmışlardır. Hatta akrabalar, aynı şekilde köylerinden geçen sınırlar nedeniyle birbirlerinden koparılmışlardır. Türkiye’nin sınırları dahi, köylerin, kasabaların içinden geçmiş, akrabalar, kardeşler iki farklı ülkenin vatandaşları olarak birbirlerinden ayrılmışlardır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sınırlar, sadece topraklara değil, aynı zamanda zihinlere, kültürlere, inançlara da zorla empoze edilmiş, halklar arasında yapay sınırlar oluşturulmuş, kardeşler, birbirlerine hasım hale getirilmişlerdir” dedi.
Bugün, İsrail ve Filistin’in bulunduğu toprakların, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti’nin egemenliğinde olduğunu anımsatan Erdoğan, Osmanlı Devleti’nin, tesis ettiği mükemmel idare sistemiyle, bu bölgeyi adaletle yönettiğini, huzurlu ve güvenli bir bölge olarak muhafaza ettiğini dile getirdi.
Erdoğan, Müslümanların, Hristiyanların ve Musevilerin özgürce ibadetlerini yaparak, kutsal mekanlarına özgürce giderek, birbirleriyle barış ve hoşgörü içinde yaşadıklarını hatırlatarak, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde, Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamit’e, Kudüs ve Filistin’de toprak satması ve buralara göçmenlerin yerleştirilmesi için çok ağır baskılar yapıldığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi:
“Sultan 2. Abdülhamit, bölgeye yönelik ölçüsüz bir göç akımının, buradaki nüfusun huzuru, dengesini bozacağını biliyordu. Onun için bu teklifi kabul etmedi, böyle bir duruma asla izin vermedi. Sultan Abdülhamit düşürüldü, Birinci Dünya Savaşı yapıldı, Osmanlı Devleti bu topraklardan çekildi ve işte o andan itibaren, bu bölge kanla, gözyaşıyla, zulümle anılmaya başlandı. Filistin’e çok yoğun bir göçü oldu, demografi değişti. Biliyorsunuz, 1948 yılında da İsrail devleti kuruldu. Tabii, İsrail Devleti, 1948’de kurulduğu sınırlarda kalmadı. İsrail, bugün hala sınırlarını genişletmenin, Filistin topraklarını daha fazla işgal etmenin, Filistinlileri o coğrafyadan tamamen silmenin gayreti içinde.”
“Bizim Türkiye olarak tavrımız çok nettir”
Erdoğan, “Biz Türkiye olarak, İsrail devletinin genişleme politikalarına ve bu yönde yaptığı ağır zulümlere, ağır katliamlara itiraz ettiğimizde, bunu dünyada çok farklı yerlere çekmeye çalışıyorlar” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim Türkiye olarak bu konuda tavrımız çok nettir. ‘İsrail, 1967 öncesi sınırlarına çekilmeli, Doğu Kudüs’ün başkent olduğu bir Filistin devletinin kurulmasına, Filistinlilerin egemenlik haklarına saygı göstermelidir’ diyoruz. Bunu yapmadığı sürece İsrail, bölgenin zalim, terörist devleti olmaya, bütün bölgeyi kan gölüne çeviren bir sorun olmaya devam edecektir” değerlendirmesinde bulundu.
“İsrail zulmü ve İsrail terörü devam ettikçe de hem Ortadoğu’da hem de tüm insanlığın vicdanında kanama hiçbir zaman durmayacaktır” yorumunu yapan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bakın biz, Türkiye olarak, Filistin-İsrail meselesinde, Suriye, Irak meselesinde, Mısır, Libya meselesinde insani ve vicdani bir duruş sergilediğimizde, dünyada bazıları bundan ciddi şekilde rahatsız oluyorlar. Mısır’da biz rahatsız olduk. Niye? Halkın oylarıyla seçilip iş başına gelmiş olan, yüzde 52’yle, Mursi’ye karşı, onun kabinesinde Milli Savunma Bakanı olan şu andaki Sisi, darbe yapmak suretiyle onu cumhurbaşkanlığından indirip hapse atıyor ve şu anda da maalesef naylon iddianamelerle onun hakkında idam kararı verdiriliyor. Burası anlamlıdır, eğer biz insani ve vicdani olarak bir şeye karar vereceksek, biz bu dünyada darbecilerin değil, sandıktaki iradenin yanında olmaya mecburuz. Türkiye’ye yönelik, son derece ağır, haksız ve gerçekten ahlak dışı ithamlarda bulunanlar işte bunu hazmedemeyenlerdir.”
Bölgemizde barış, dostluk, kardeşlik, adalet istiyoruz”
Erdoğan, “Türkiye’nin, hiçbir ülkenin sınırlarında, hiçbir ülkenin topraklarında ve içişlerinde gözü yoktur, niyeti yoktur. Türkiye, teröre çok ağır bedeller ödemiş bir ülke olarak, her türlü terörün ve terör örgütünün kesin ve net şekilde karşısındadır” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, 100 yıl önce Birinci Dünya Savaşı’nda yapılan çatışma ve kriz tasarımlarının da karşısında olan, buna çok haklı, çok makul ve seviyeli itirazlar getiren bir ülkedir. Çünkü biz bölgemizde barış istiyoruz, dostluk, kardeşlik istiyoruz, adalet istiyoruz. Bundan başka bir talebimiz asla yoktur” diye konuştu.
Özellikle bugünlerde, bazı uluslararası gazete, dergi veya televizyonlarda ya da sosyal medyada, Türkiye hakkında çıkan haberlere herkesin temkinli ve dikkatli yaklaşması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Bizim insani çağrılarımızdan, adalet ve barış çağrılarımızdan rahatsız olanlar, medya yoluyla bizi karalamaya çalışıyorlar” ifadesini kullandı.
“Barışın ve diyaloğun önünü kapattılar”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çanakkale Savaşları’nın 100. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenecek törenler için dünya liderlerine gönderdiği davete Ermenistan tarafından verilen yanıta ilişkin, “Biz isterdik ki gelsinler, 24 Nisan’da Çanakkale’de bulunsunlar, o atmosferi teneffüs etsinler, bizim oradaki yüz binlerce şehidimizin arasında yaşananları anlamaya çalışsınlar. Ama bunu yapmadılar. Nezaket kurallarını çiğneyen açıklamalarla, bir kez daha barışın, diyaloğun önünü kapattılar” dedi.
Erdoğan, Türkiye’nin, bölgesinde demokrasisi en ileri standartlara sahip ve demokrasisini her gün daha da güçlendiren bir ülke olduğuna işaret etti. Erdoğan, Türkiye’de Irak ve Suriye’den 2 milyon sığınmacının bulunduğunu, bunun 1 milyon 700 bininin Suriye’den, 300 bininin Irak’tan geldiğini ifade etti.
Sığınmacılara topraklarını açan, sağlık, eğitim, giyim gibi her türlü ihtiyaçlarını gideren ve onlara bakan bir Türkiye bulunduğunu belirten Erdoğan, sığınmacıların 1 milyonunun Lübnan’da, 500 bininin de Ürdün’de olduğunu dile getirdi.
“Bütün Avrupa ne kadar Suriyeli göçmeni kabul etmiş bunu biliyor musunuz” diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“130 bin. Peki o dünyanın diğer ülkeleri ne aldılar, bunu biliyor musunuz? Adeta hiç yok. Şimdi mesele burada. Uçaklarla bombalamak suretiyle siz gelip Irak’ı halledemezsiniz, siz gelip Suriye’yi halledemezsiniz. Eğer buralarda bir çözüm arayacaksak yapılması gereken şey şudur; ‘benim istediğim kişi o ülkenin başına gelsin’ mantığıyla bir defa siz demokrasiyi veya halkın iradesini iş başına getiremezsiniz. Ne yapacaksınız? Yapacağınız iş şudur; önce bu diktatörleri işin başından alıp, devlet terörü estiren bu kişileri oralardan alıp, oralara sandığı halkın önüne getireceksiniz. Halk kimi istiyorsa işi ona teslim edeceksiniz. Olayın aslı budur. Aksi takdirde bu ülkelere barış gelmez.”
“Biz bu 5 tane ülkeye mahkum muyuz?”
Türkiye’nin, “dünyanın 5’ten büyük olduğu” iddiasının bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi’nde ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere’nin daimi üye olduğunu anımsattı.
Erdoğan, “Peki, biz bu 5 tane ülkeye mahkum muyuz? Birinci Dünya Savaşı’nın sonrasındaki şartlarda oluşmuş bir yapıyla dünyayı idare edebilir misiniz?” diye konuştu.
Bu 5 ülkenin Asya, Amerika, Avrupa kıtalarından oluştuğunu ve aralarında 2 inanç grubunun yer aldığını ifade eden Erdoğan, aralarında Müslüman ülke bulunmadığına dikkati çekti.
“Böyle bir anlayış, böyle bir yaklaşım olabilir mi” diye soran Erdoğan, şöyle devam etti:
“Müslüman da olsun Hristiyan da Musevi de Budist de olsun. Ve diyoruz ki ‘5 ülke olmasın, gelin burayı 15 ülke, 20 ülke yapalım. Hepsi bunların daimi ülke olsun ve iki yıllık arayla dönerli bir şekilde bu ülkelerin hepsi dünyayı yönetmede karar sahibi olsun, yetki sahibi olsun, bunun adımını atalım’. Tüm insanlığı 5 tane ülkeye mahkum etmeye kimsenin hakkı yok. Bir ülkenin iki dudağının arasından çıkacak bir karar her şeyi bağlıyor. Böyle bir dünyayı özgür bir dünya olarak tanımlayamazsınız, demokrat bir dünya olarak tanımlayamazsınız.”
Erdoğan, Türkiye’nin basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, bir arada yaşama kültürü boyutuyla, bölgesinde örnek ve parlayan bir yıldız olduğunu belirterek, Avrupa’nın, basın ve ifade özgürlüğü ile farklılıklara hoşgörü kültüründe geriye gitme sinyalleri verirken ve çok kötü bir sınavdan geçerken Türkiye’nin tam tersine özgürlüklerini daha da genişleten bir ülke konumunda bulunduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ekonomik alanda son 10 yılda bire beş büyümesini artıran ve geliştiren, standartları her geçen gün gelişen demokrasisiyle, 21. yüzyılın en güçlü ülkelerinden biri, aynı zamanda da 21. yüzyıl barışının teminatı olan ülkeler arasında yer aldığını söyledi.
İktidara geldikleri 2003’ün başında, 230 milyar dolar olan milli gelirin şu anda 820 milyar dolara, ihracatın ise 36 milyar dolardan 160 milyar dolara yükseldiğini anlatan Erdoğan, yılda Türkiye’ye gelen turist sayısının 13 milyondan 42 milyona, turizmden elde edilen gelirin ise 8-8,5 milyar dolardan 40 milyar dolara çıktığını kaydetti.
Erdoğan, bunun halklarla olan iletişimden ve ülkenin destinasyonu ile deniz, kum ve güneşin yanı sıra bütün kültürel ve tarihi zenginliklerinden kaynaklandığını ifade etti.
“1915 olayları egemenler tarafından yazılan bir tarih gözlüğüyle okunmuştur”
Birinci Dünya Savaşı’ndan, dünyanın hemen her ülkesinin az ya da çok etkilendiğini, özellikle cereyan ettiği bölgedeki halklara derinden tesir ettiğini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Burada şu noktanın altını kalın çizgilerle çizmek isterim. Tarih, maalesef her zaman, muzafferler ya da egemen güçler tarafından yazılmıştır. Buna şiddetle itiraz ediyoruz. Tarihin, muzafferler ya da egemen güçler tarafından değil, tarihçiler tarafından yazılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu bu şekilde bilmemiz lazım. Muzafferler ve egemenler, tarihi doğru yazamazlar, tarihi gerçekleri doğru şekilde aktaramazlar. Tarihe, 1915 olayları olarak geçen acı hadiseler, maalesef bugüne kadar muzafferler ve egemenler tarafından yazılan bir tarih gözlüğüyle okunmuştur.”
Erdoğan, bu yıl 1915 olaylarının 100. yılı olduğunu hatırlatarak, 100 yıl boyunca, Ermenilerin Türklere ve Türklerin Ermenilere yaptıklarının, sağlıklı şekilde konuşulmadığını, tartışılmadığını ve doğru şekilde kaleme alınmadığını söyledi.
Propaganda, algı operasyonları ve kirli siyasetin 100 yıl boyunca tarihin ve tarihi gerçeklerin önünde olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
“Eğer Ermeni diasporası samimiyse, dürüstse biz bütün arşivlerimizi açıyoruz. Şu ana kadar incelemesi yapılmış belge sayısı 1 milyonun üzerindedir. Biz bunları açtık. Ermenistan’ın bu tür bilgileri, belgeleri varsa onlar da açsınlar, üçüncü ülkeler de varsa onlar da açsınlar. Görevlendirelim tarihçileri, görevlendirelim siyaset bilimcileri, hukukçuları, yapsınlar çalışmaları. Hazırlıkları bitirsinler, gelsinler siyasetçilere bunu sunsunlar. Bundan sonra çalışarak nihai kararı verilim, bu işi neticelendirelim. Tarih, parlamentolarda siyasi kararlar alınarak, gerçek dışı hadiselere gerçekmiş nazarıyla bakılarak doğru yazılamaz, doğru okunamaz. Tarih, duygusallığın, yaşanmış acıların etkisiyle, objektif bir biçimde ele alınamaz. 100. yıl dönümü vesilesiyle 1915 olaylarıyla ilgili olarak, Ermeni diasporasının son derece olumsuz bir kampanya yürüttüğünü biliyoruz. Biz, Türkiye olarak, propaganda ya da algı operasyonu peşinde değiliz. Böyle bir derdimiz yok. Her zaman açık yüreklilikle, samimiyetle, 1915 olaylarının doğru şekilde araştırılmasını ve doğru şekilde anlatılmasının peşinde olduk.”
Erdoğan, 1915 olaylarına ilişkin arşivleri daha da genişletmenin peşinde olduklarını dile getirerek, Ermenistan’a kendilerinin el uzattığını söyledi.
“Gelin, bu meseleyi siyasetin alanından çıkaralım”
Geçen yıl 23 Nisan’da yazdığı mektubu, bu işi takip edenlerin gayet iyi bileceğini dile getiren Erdoğan, “İlişkileri düzeltmenin, yeni bir sayfa açmanın gayreti içinde olduk. Ne yazık ki, Ermeni diasporasının da etkisiyle bizim elimiz her seferinde havada kaldı. Bu yıl, 100. yıl dönümünde, biz yine samimi, içten çağrılarımızı tekrarlıyoruz. Gelin, bu meseleyi siyasetin alanından çıkaralım, bilime ve bilim insanlarına havale edelim” diye konuştu.
Bu yıl, 24 Nisan’da Çanakkale Savaşları’nın 100. yıl dönümünde, Türkiye’de büyük bir uluslararası merasim düzenleneceğini anımsatan Erdoğan, birçok ülkeye davet gönderildiğini, bazılarının şu ana kadar katılacaklarını teyit ettiklerini ve yeni teyitler de beklediklerini kaydetti.
“Biz isterdik ki o atmosferi teneffüs etsinler”
Ermenistan devletini de davet ettiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Biz isterdik ki gelsinler, 24 Nisan’da Çanakkale’de bulunsunlar, o atmosferi teneffüs etsinler, bizim oradaki yüz binlerce şehidimizin arasında yaşananları anlamaya çalışsınlar. Ama bunu yapmadılar. Nezaket kurallarını çiğneyen açıklamalarla, bir kez daha barışın, diyaloğun önünü kapattılar. Biz, 1915 olayları konusunda da barış ve diyalog çabalarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Biz propagandayla, algı operasyonlarıyla, uluslararası siyaseti çirkinleştirerek değil, tarih biliminin ışığında bu meseleyi ele almaya devam edeceğiz.”
“Biz kimseyi soykırımla suçlamıyoruz”
Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde Balkanlar’da sayıları milyonlarla ifade edilen bir Müslüman nüfusun, çatışmalarda ve sürgün yollarında hayatını kaybettiğini hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
“Ama biz bundan hareketle kimseyi soykırımla suçlamıyoruz. Tarihi olayların kendi dönemleri ve kendi şartları içinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Kayıpları anmak, onların hatıralarını yaşatmak başka bir şeydir, bunun üzerinden siyasi ve diplomatik sonuçlar devşirmeye çalışmak başka bir şeydir. Biz, hatıralara saygı duyulmasına varız ama bunun üzerinden ülkemize ve milletimize yönelik bir düşmanlık kampanyası yürütülmesine asla izin veremeyiz.”
Türkiye’nin Latin Amerika’dan Asya’ya, Afrika’dan Avustralya’ya ve Amerika kıtasına kadar her yerde, her koşulda toplumlara barış dolu yarınlar için umut vermesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, tarihin ve güncel gerçeklerin, küresel barış ve istikrar için çatışma yerine uzlaşının, nefret yerine hoşgörünün şart olduğunu gösterdiğini kaydetti.
Erdoğan, “100 yıl önce yaşanan Çanakkale örneğinde de görüldüğü gibi, tarihten husumet çıkarmak yerine barış ve dostluk unsurlarına odaklanmak bizi daha aydınlık bir geleceğe taşıyacaktır” dedi.
Türkiye’nin, Kolombiya’nın da arasında bulunduğu Latin Amerika ülkeleriyle işbirliğini daha da artıracaklarını ve yoğunlaştıracaklarını belirten Erdoğan, Kolombiya ile kültür ve eğitim alanlarındaki işbirliğinin derinleştirilip, geleceğin çok daha güçlü kılınmasını istediklerini dile getirdi.
Kolombiya’da Türkiye’ye, Türk kültürüne ve diline son dönemde gösterilen ilgiden çok mutlu olduğunu aktaran Erdoğan, Ankara Üniversitesi’nde 2009’da kurulan Latin Amerika Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (LAMER) çalışmalarını yakından izlediğini ifade etti. Bu tür kurumların, her iki ülkede de karşılıklı olarak sayılarının artırılması için gayret gösterilmesi gerektiğini anlatan Erdoğan, sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenleri tebrik etti.
Türkiye-Kolombiya İş Forumu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Büyük bir dinamizm ve potansiyeli bünyesinde barındıran Türkiye ve Kolombiya’nın, büyüme hızlarını ve yükselen uluslararası profillerini ikili ilişkilere yansıtacak güce de sahip olduğunu düşünüyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos Calderon, Bogota’da düzenlenen Türkiye-Kolombiya İş Forumu’nda iki ülke işadamlarına hitap etti.
Calderon’a, “Değerli dostum Santos” diyerek hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Latin Amerika bölgesiyle ilişkilerinin yeni olmadığını, Osmanlı döneminden beri, 100 yılı aşkın süredir, bu bölgeyle diplomatik münasebet içinde bulunulduğunu ancak yakın zamana kadar bu ilişkilerin olması gerektiği düzeye ulaşamadığının da bir gerçek olduğunu söyledi.
Türkiye’nin Bogota Büyükelçiliği’nin 2010 yılında, Kolombiya’nın Ankara Büyükelçiliği’nin ise 2011 yılında açılmış olmasıyla ülkeler arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin başladığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu gelişmeyi, ticari ve ekonomik ilişkilerimizi de geliştirme yönündeki irademizin somut bir nişanesi olarak görüyorum. 2011 yılında Kolombiya’dan ülkemize devlet başkanı seviyesinde ilk kez gerçekleştirilen tarihi ziyaret, ilişkilerimize çok farklı bir ivme kazandırdı. Cumhurbaşkanı düzeyindeki bu ilk ziyaretimizle biz de ilişkilerimizin daha da ilerletilmesi konusunda sahip olduğumuz siyasi iradeyi teyit etmiş oluyoruz” dedi.
Erdoğan, Türkiye ve Kolombiya arasındaki uzun mesafeye rağmen karşılıklı anlayış ve muhabbet sayesinde ilişkilerin her geçen gün arttığına ve güçlendiğine vurgu yaparak, şöyle devam etti:
“Kahve sevgisi ile futbol heyecanının her iki ülke halkının günlük hayatının ayrılmaz parçası olduğunu biliyoruz. Biliyorsunuz Mondragon, Galatasaray’da 6 yıl oynadı, bugün sürpriz yaptı değerli dostum, Mondragon’ı aldı getirdi fotoğraflarımı çektirdik. Bu sevgiler ülkeler arasındaki bağları çok güçlü hale getirdi. Hele hele kahve olunca… Bizde bir söz var değerli dostum Santos, ‘bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır’, dolayısıyla fincanların sayısı çok, hatırı da baya uzuyor. Unutmak artık mümkün değil. Bu bakımdan aramızdaki bağlar ilişkiler bir muhabbet zinciri olarak geleceğe farklı şekilde yürüyor.
Siyasetten ekonomiye, savunmadan enerjiye, bilim ve teknolojiden çevreye ve sürdürülebilir kalkınmaya uzanan geniş bir yelpazede verimli çalışmalar yürüteceğimize inanıyorum. Kısa sürede sağladığımız bu ilerleme, önümüzdeki dönemdeki girişimler için bize ümit veriyor, yol gösteriyor. Bugün ikili, heyetlerarası görüşmelerimiz, daha sonra adeta bir çalışma yemeği şekilde devam eden görüşmelerimiz, aramızdaki ilişkilerin ne denli sağlam zeminde yürüdüğünün ifadesidir. Bu çerçevede, ekonomik ve ticari alandaki işbirliğimizin ilerletilmesine özel önem atfediyoruz.”
2023 yılı ticaret hacmi hedefi 5 milyar dolar
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kolombiya’nın, Türkiye’nin Latin Amerika ve Karayipler bölgesindeki en önemli ticaret ortaklarımızdan biri olduğunu ifade ederek, iki ülke arasındaki yaklaşık 1,4 milyarı doları bulan ticaret hacmini yeterli bulmayıp, bu rakamı 2023’e kadar 5 milyar dolara çıkarma kararı aldıklarını söyledi.
Ekonomik ilişkileri de ilişkilerin derinliğine ve dostluk ruhuna yaraşır şekilde yükseltmek gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Büyük bir dinamizm ve potansiyeli bünyesinde barındıran Türkiye ve Kolombiya’nın, büyüme hızlarını ve yükselen uluslararası profillerini ikili ilişkilere yansıtacak güce de sahip olduğunu düşünüyorum” dedi.
Kolombiya’nın, dinamik nüfusa ve zengin doğal kaynaklara sahip bir ülke olduğunu, Türkiye’nin de Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan konumuyla son 12 yılda adeta bir başarı hikayesi yazdığını kaydeden Erdoğan, 12 yılda Türkiye’de yapılan bölünmüş yol, havaalanı, hızlı tren, İstanbul Boğazı’na yapılacak üçüncü köprü ve üçüncü havalimanı, MARMARAY, İstanbul-İzmir otoyolu gibi yatırımları anlattı.
Erdoğan, “Bütün bunların hepsi güvene dayalı, güvene dayalı olmanın yanında da istikrarı arkasından getiriyor. Eğer siz girişimciye, yatırımcıya o güveni verirseniz girişimci yatırımcı gelip bu yatırımları yapıyor” dedi.
Kolombiya ile Türkiye arasında müşterek yapılabilecek inşaat sektöründe ciddi adımlar olduğuna inandığını ve heyetinde Türk Müteahhitler Birliği başkanının da bulunduğunu belirten Erdoğan, Türkiye’nin altyapı, üstyapı yatırımlarında, konut yatırımlarında deneyimlerini Kolombiya ile paylaşabileceğini söyledi.
Kolombiya’da devletin yaptığı 50 metrekarelik konutların daha büyüğünü Türkiye’de, sosyal devlet anlayışıyla kar etmeyecek şekilde yaptıklarını bildiren Erdoğan, şöyle konuştu:
“Şehirleşme kararlılığında, çevre düzenlemesinde, kentsel değişim ve dönüşümün önemi büyük. Bu konuyla ilgili olarak bizler yoğun çalışma içindeyiz. Çünkü kaçak yapıların, gecekonduların olmadığı bir Türkiye’yi inşa etmek durumundayız, 12 yılda 650 bin konutu sadece TOKİ olarak yaptık, bitirdik ama müteahhitler de kendileri orta gelir ve orta gelir grubunun üstüne bu tür konutları yapıyorlar. 2003-2013 yılları arasında ortalama yüzde 5 büyüme oranını yakaladık. 2023 yılı için çok büyük hedefleri olan Türkiye’nin doğal kaynaklara olan ihtiyacı giderek artıyor. Bizim petrolümüz yok, orada ciddi sıkıntımız var, biz petrolü ithal ediyoruz, doğalgazı ithal ediyoruz. Biz cari açıkta baya sıkıntılar yaşadık, bizim sanayi noktasında yaptığımız yatırımlarla ayakta durmamız lazım. Sanayide de ülkemiz her geçen gün daha da güçlü şekilde geleceğe yürüyor.
Kolombiya bizim ihtiyacımız olan kaynaklara, petrol noktasında söylüyorum sahip bir ülke. Bu karşılıklı ihtiyaç-imkan ilişkisini işbirliğimiz açısından çok önemli bir fırsat olarak görüyorum. İşadamlarımızı bu mümbit zemini, bu uygun ortamı en güzel şekilde değerlendirmeye davet ediyorum.”
Kolombiya Devlet Bakanı Calderon
Kolombiya Devlet Bakanı Juan Manuel Santos Calderon da hükümetler olarak işadamlarının yolunu açmak durumunda olduklarını belirterek, Kolombiya’nın ekonomisini geliştirmek ve güçlendirmek için çok çaba harcadıklarını, başarılı reformlar gerçekleştirdiklerini ve bu sayede özerk bir ekonomi, güvene dayalı büyüyen bir ekonomiye sahip bulunduklarını söyledi.
Kolombiya’nın Latin Amerika’da en çok büyüyen ve çok düşük enflasyon oranına sahip bir ülke olduğuna işaret eden Calderon, çok fazla yatırım gerçekleştirdiklerini, cari açığı kapatırken diğer birçok sektörde gelişmeyi sağladıklarını anlattı.
Calderon, “Kolombiya güçlü bir haldedir ve kamu finansmanı bağlamında başarılar elde ettiğimizi düşünüyoruz. Ekonomide denge oluştu, cari açık kapandı, ekonomi büyümeye devam ediyor. Latin Amerika’da en güçlü ülke, en gelişmiş ülke olabilmek için, fakirliği yok edebilmek için böyle gelişmelere ihtiyacımız var” diye konuştu.
Petrol fiyatlarında yaşanan çeşitli etkileri azaltmaya da çalıştıklarını, hammadde ürünlerinde büyümeye gittiklerini ve kar marjları konusunda iyi bir noktada bulunduklarını ifade eden Calderon, politikalar bağlamında uluslararası ekonominin, yerel ekonomilerine olumsuz etkilerini azaltmaya çalıştıklarını belirtti.
Türk işadamlarını Kolombiya’da yatırıma davet eden Calderon, inşaat sektöründe Türk firmalarının yapacakları çok iş olduğuna inandığını dile getirdi.
Calderon, Türkiye ile Kolombiya’nın büyük potansiyele sahip iki ülke olduğunu vurgulayarak, karşılıklı vizelerin kaldırılması, büyükelçiliklerin açılması gibi adımların ilişkilerdeki katkısına inandığını ifade etti. Calderon, “Türkiye son yıllarda büyük başarılar elde eden ülkedir, olağanüstü büyüme gerçekleştirmiş bir ülkedir. Bazı sektörlerde İtalya ve Fransa’yı çoktan geçmiştir. Türkiye, turizm açısından lider ülkelerden birisi. Türkiye’ye giden turist sayısı çok fazla, bu potansiyeli de kullanmak gerekir. Bu fırsatlar değerlendirilerek, iki ülke arasındaki sinerji kuvvetlendirmeliyiz” dedi.
“Dünyamız için sürdürülebilir değil”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Dünyanın bir bölgesinin sınırsız şekilde tükettiği, diğer bir bölgenin ise açlıkla pençeleştiği manzara, dünyamız için sürdürülebilir değildir. Dayanışma, paylaşma, adalet, hakkaniyet gibi kavramları küresel sisteme, küresel ekonomiye yansıtamazsak; sonraki krizlerin çok daha ağır olması kaçınılmazdır” diye konuştu.
Erdoğan, Kolombiya ile 2002’de 12,5 milyon dolar olan ticaretin, 2014’te yaklaşık 1,4 milyar dolara çıktığını kaydetti.
Ticaretin bire 100 büyüdüğünü dile getiren Erdoğan, ticaretin 2023’te 5 milyar doları yakalayabileceğini söyledi. Bunu işadamlarının yapacağını ifade eden Erdoğan, “Biz önünüzü açacağız sizler de buradan yürüyeceksiniz. Artık dünya büyük değil dünya artık çok küçüldü ve küçülen dünyada karşılıklı yatırımlar, birlikte yatırımlar veya üçüncü ülkelerde yatırımları yapabilecek güce ve imkana sahipsiniz” diye konuştu.
Erdoğan, ihracat-ithalat dengesini de sağlayacak şekilde dış ticaret rakamlarının çok daha ileriye taşınması gerektiğine işaret ederek, yatırım ilişkilerin de arzu edilen seviyede olmadığını belirtti.
Türkiye’de hiçbir Kolombiya yatırımı olmadığını aktaran Erdoğan, Kolombiya’da faaliyet gösteren 3 Türk firmasının ise 220 milyon dolar civarında bir yatırım gerçekleştirdiği söyledi.
Bu yatırımların petrol ve madencilik alanlarında yoğunlaştığını dile getiren Erdoğan, en büyük yatırımcının kısa bir süre önce maden işletmeye başladığını bildirdi.
“Kolombiyalı yatırımcıları da Türkiye’ye bekliyoruz”
Ayrıca, TPIC’nin 2008’den bu yana Kolombiya milli petrol şirketi Ecopetrol ile ortak yatırım yürüttüğünü anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
“Yatırımcılarımızın Kolombiya’daki çalışmaları bizi cesaretlendiriyor, gururlandırıyor. Bu örneklerin sayısını mutlaka çoğaltmak gerekir diye düşünüyorum. Kolombiyalı yatırımcıları da Türkiye’ye bekliyoruz. Bunu da özellikle vurgulamak istiyorum. Yani dünyanın her yerinde olduğu gibi, burada da yatırımcı için sağlam bir hukuki zeminin olduğunu görüyorum. Bu bakımdan iş çevrelerinin ihtiyaç duyduğu hukuki bu altyapıdan istifadeyle bu yatırımları süratle geliştirmenin çok çok önemli olduğuna inanıyorum.”
Bugün 7 anlaşma imzalandığını kaydeden Erdoğan, 2014’te Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması’nın imzalanmasının da bu bakımdan önemli bir adım olduğuna işaret etti.
Erdoğan, Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması müzakerelerini de bir an önce tamamlaması gerektiğini ancak gündemlerindeki en önemli maddenin Serbest Ticaret Anlaşması’nın sonuçlandırılması olması gerektiğinin altını çizdi.
Kolombiya ile akdedilecek bir Serbest Ticaret Anlaşması’nın hem ticaret hacminin artmasına hem de daha dengeli bir yapıya kavuşmasına imkan vereceğini belirten Erdoğan, ticaret ve karşılıklı temasların yoğunlaşmasının da yeni yatırım ve ekonomik işbirliği imkanlarını beraberinde getireceğini söyledi.
Erdoğan, anlaşmanın sonuçlandırılması bakımından büyük önem taşıyan ürün taviz listeleri konusunda henüz bir mutabakat olamadığını belirterek, “Bu konuda Kolombiya iş çevrelerinde bazı tereddütler olduğu anlaşılıyor. Özel sektörlerimiz arasındaki temaslar ki ben bu akşam burada atılan imzaları çok çok önemsiyorum. Bu imzaların takipçisi olmalıyız ve sektörel bazda diyaloğun geliştirilmesi bu tür kaygıların azaltılmasını sağlayabilir” dedi.
Serbest Ticaret Anlaşması’nın pürüzler giderilerek bir an önce sonuçlandırılmasını temenni eden Erdoğan, ikili ticari ve ekonomik ilişkilerin yasal zeminini güçlendirmek ve diyaloğun geliştirilmesi için atılacak her adımın önemli olduğunu söyledi.
“İşadamlarının temaslarını canlı tutacak mekanizmalara ihtiyaç var”
Bu gelişmelerin, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin daha üst seviyelere taşınması konusunda işadamlarının yolunu açacağını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
“İşadamlarımız arasındaki temasları sürekli canlı tutacak mekanizmalara ihtiyacımız vardır. Biz, Kolombiya ile işbirliğini geliştirmeleri amacıyla işadamlarımıza gereken her türlü kolaylığı sağlayacağız. Bu çerçevede, DEİK Türkiye-Kolombiya İş Konseyi’nin Türkiye kanadı oluşturuldu. Kolombiya kanadının da oluştuğunu görüyorum ve bu akşam imzalar atıldı. Bu konseyin faaliyetlerinin aktif bir şekilde yürütülmesi yönünde bir mutabakatın oluşması, özel sektör temaslarına ivme kazandıracaktır.”
Erdoğan, küresel ekonominin bir süredir çok sıkıntılı bir dönemden ve çok zor bir sınavdan geçtiğini dile getirerek, Batı’daki finans çevrelerinde başlayan krizin, kısa sürede tüm dünyayı sardığını vurguladı.
Dünyanın en büyük 17. ekonomisi durumundaki bir Türkiye’nin, kriz sonrası tedbirler konusunda her platformda uyarılarını yaptığına dikkati çeken Erdoğan, sözlerin şöyle sürdürdü:
“Biz küreselleşmenin, zengin ile yoksul arasındaki uçurumu sürekli derinleştirecek şekilde sürmesinin, dünyanın geleceği adına çok ciddi bir risk olduğunu söylüyoruz. Göreve geldiğimizde 12 yıl önce dünyadaki en az gelişmiş ülkelere, yani fakirlere verdiğimiz destek donörler toplantısının tamamında 45 milyon dolardı, şu anda bizim donörler toplantısında en az gelişmiş ülkelere verdiğimiz destek 4,5 milyar dolara çıktı. Bunu insani ve vicdani bir görev telakki ederek bu destekleri verdik, veriyoruz. Bilgiyle, sermayeyle, mal ve hizmetlerle birlikte refahın da küreselleşmesi şarttır.
Değerli dostum Cumhurbaşkanı Santos ile onun ortaya koyduğu bu güçlü iradeyle hakikaten Latin Amerika ülkeleri arasındaki bir sıçramayı izliyorum, bunu takip ediyorum. İnanıyorum ki dayanışmamız yapacağımız müşterek adımlar çok daha farklı bir sesi getirecektir.
Dünyanın bir bölgesinin sınırsız şekilde tükettiği, diğer bir bölgenin ise açlıkla pençeleştiği manzara, dünyamız için sürdürülebilir değildir. Dayanışma, paylaşma, adalet, hakkaniyet gibi kavramları küresel sisteme, küresel ekonomiye yansıtamazsak, sonraki krizlerin çok daha ağır olması kaçınılmazdır. Biz, bu tezden yola çıkarak ülkeler arasındaki dayanışmanın daha da yoğunlaştırılmasını istiyoruz.”
Türkiye’nin son 12 yıldır, bu anlayışla dünyanın tamamını kucaklayan, tamamıyla iletişim ve işbirliğini artırmayı çalışan bir politika izlediğini belirten Erdoğan, “Dünyanın neresinde mağdur, mazlum, kendisine uzanacak yardım eli bekleyen bir toplum varsa, hepsinin yanındayız. Kimsenin diline, dinine, rengine, inancına bakmadan yardımcı olmaya çalışıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, seslerinin ulaştığı her yere de bu mesajları götürdüklerini dile getirerek, aktif dış politikanın yanında, ekonomide gerçekleştirilen reformların, Türkiye’yi uluslararası şoklara karşı dayanıklı hale getirdiğine dikkati çekti.
Türkiye’nin 12 yılda gösterdiği ekonomik büyüme sayesinde dünyanın ilgi odağı haline geldiğini aktaran Erdoğan, mal ticaretinin yanı sıra hizmet sektöründe de önemli gelişmeler kaydedildiğini vurguladı.
Özellikle dünya çapında projeler üstlenen müteahhitlik firmalarının her birinin artık birer global markaya dönüştüğünü anlatan Erdoğan, “Sayın Başkan ‘bak hep müteahhitlerden bahsediyoruz, ona göre görevin ağır” diyerek tebessüm etti.
Erdoğan, Türk müteahhitlik firmalarının bugüne kadar 100’ün üzerinde ülkede, 300 milyar dolar değerinde 7 bin 683 projeyi başarıyla gerçekleştirdiğini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika kıtasında üstlenilen toplam taahhüt miktarının 1,5 milyar dolar olduğunu kaydetti. Türk müteahhitlik firmalarınca Kolombiya’da üstlenilen 2,3 milyon dolar değerinde sadece 1 proje bulunduğunu dile getiren Erdoğan, bunun da İpiales şehrindeki teleferik projesi olduğunu söyledi.
Erdoğan, “Türk firmaları Kolombiya’daki altyapı projelerini üstlenecek ve başarıyla bitirecek kapasitededir. Kolombiya’da gerçekleştirilmesi tasarlanan büyük konut projelerinde yer almaya hazır olduğumuzu tekrar ifade etmek isterim. Karma Ekonomik Komisyon Toplantısı’nın 2015 yılı içinde gerçekleştirilmesi, atılacak somut adımların belirlenmesi açısından yararlı olacaktır” diye konuştu.
Erdoğan, ziyaretin iki ülke için milat olmasını temenni etti.