New York’a geçerken gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Erdoğan ‘Eğer tek bir saldırı olsaydı. O Bölgeyi sınırdan Süleyman Şah karakoluna kadar askeri kontrol alanı yapacaktık. Bu bizim B planımızdı’ dedi.
Türkiye Gazetesi’nden İsmail Kapan Davutoğlu’nun uçakta cevapladığı soruları yazdı.
New York’ta BM Genel Sekreteri Ban Ki- Moon’la da görüşeceksiniz. Suriye’deki durum da gündem maddelerinden. Rejimle Özgür Suriye Ordusu arasındaki mücadelede son durum nedir?
Suriye konusunda yaptığımız uyarıları uluslararası toplum yanıtsız bıraktı ve bugün gelinen noktada olup bitenler ulusal güvenliğimizi tehdit ediyor. Uluslararası toplum, bizim dediğimize 3 yıl sonra geldi. Bu sürede de IŞİD bölgede yerleşti. O zaman ılımlı muhalifleri eğit-donat ile destekleseydik IŞİD bu noktaya gelemezdi. Biz 3. seçenek mümkün diyoruz. ‘Suriye halkını rejim barbarlığı ile IŞİD barbarlığı arasında bir seçim yapmaya zorlamayın, ılımlı muhaliflerle Suriye yeniden inşa edilmeli’ diyoruz.
“Süleyman Şah neredeyse bizim toprağımız orasıdır. Suriye’de sular durulunca Süleyman Şah Türbesi’ni Caber Kalesi’nin yakınına tekrar taşıyacağız.”
Süleyman Sah operasyonundan sonra Türkiye’nin bölgedeki hareket kabiliyeti arttı mı?
Ordumuza bir ay önce Süleyman Şah operasyonu ile ilgili yazılı talimatı verdik. Plan aynen çalıştı. Şu mesajı verdik; Türkiye isterse anında Suriye’de 40 km içeriye girer. Eğer tek bir saldırı olsaydı. O Bölgeyi sınırdan Süleyman Şah karakoluna kadar askeri kontrol alanı yapacaktık. Bu bizim B planımızdı. Eğer Suriye rejimi bizi tehdit etse ve bir tek kurşun sıksaydı rejim de hedefimiz olurdu.
Simdi Eşme bizim toprağımız. Süleyman Şah neredeyse bizim toprağımız orasıdır. Suriye’de sular durunca Süleyman Şah Türbesi’ni Caber Kalesi’nin yakınına tekrar taşıyacağız.
İmralı ile Kandil arasında bir kopukluk var. Çözüm süreciyle ilgili Nevruz’da daha ileri bir adım bekliyor musunuz?
Demokratik siyasetin önemine inanıyoruz. Silahlı yöntem pek çok acıya sebebiyet verdi. Çatışma ortamı ekonomik sektör oluşturuyor. Bunun değişmesi ihtimali pek çok çevreyi rahatsız ediyor. Sadece içeride değil yabancı istihbarat ve bazı dış odaklar da rahatsız oluyor.
Elinde silah olanlar “ barış olursa ben ne yapacağım” diyor.
Biz siyasiler güçlü olsun isteriz. Ama siyasiler de “siyasi” olmalı. Demirtaş “neden 7 ay önce bu çağrı yapılmadı” diyor. Çünkü bir tweet attın, halkı sokağa döktün. 6-7 Ekimde yapılan provokasyon, bu işin 7 ay önce yapılmasını engelledi. Ama halk artık bu olaylarda devlete döndü. Çünkü artık eski devlet yok. Diyarbakırlı anne dağdan inen çocuğunu evlendiriyor, düğününe beni de davet etti. Katılmayı çok isterdim…
IŞİD’E KARŞI MUSUL STRATEJİSİ
‘Destek veririz ama çatışmayız’
Musul’u IŞİD’den almak için operasyon hazırlığı var Türkiye’nin bu konudaki politikası nedir?
Merkezi hükumetle çok sıkı görüşüyoruz. Onları çeşitli yardımlarla destekliyoruz. Irak’ın istikrarı için merkezi hükumete büyük önem veriyoruz. İkincisi Kuzey Irak Kürt Bölgesinin istikrarını önemsiyoruz. TSK Peşmerge’yi eğitiyor. Üçüncü olarak Türkmenlerin güvenliğini temin edecek şekilde onlara destek veriyoruz. Ve son olarak Musul’da Sünni-Şii çatışmasına engellemeye yönelik bir politika yürütüyoruz .
Türkiye sıcak çatışmaya girer mi?
Musul’a desteğimiz olur ama doğrudan çatışmayız. Türkiye’ye doğrudan saldırı olursa anında cevap veririz buna potansiyelimiz de kudretimiz de var. Halktan destek alan yapılara desteğiniz olur. Seçilmiş vali Nuceyfi bizim için hala Musul’un valisidir.
Suriye’de de ılımlı muhalefeti güçlendireceğiz. Halep ne IŞİD’in ne de rejimin eline düşsün. Her iki durumda da Türkiye’ye yeni bir mülteci akını olacaktır. Sınıra yakın yerlerde istikrar unsurlarının varlığını önemsiyoruz. Örneğin Erbil düşseydi bizim için ulusal güvenlik sorunu çıkardı. Sınıra yakın bölgede terörist tehditlerin olmaması lazım.
Musul’da böyle bir tehlike var. Burada Sünni ordu birlikleri olmalı. Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin kaygıları koalisyondan farklı. Bizim için ‘IŞİD çıkınca ne olacak’ sorusu önemli. IŞİD’in boşalttığı yere Suriye’de rejim, Irak’ta da Şii milisler girmemeli. Koalisyon iste bunları bir öncelik olarak görmüyor. Biz ise bir adım ötesini görecek şekilde koalisyona destek vermek durumundayız. Koalisyon “IŞİD’i temizleyelim sonrasına bakarız” diyor. Bu yanlış bir strateji. Ateş bizim sınırımızda ve en çok bizi yakıyor. Bazı istihbarat örgütleri de bu çatışma ve kaos ortamının devamını istiyor. Onları da takip ediyoruz. Bir tarafta Rusya’dan silah destekli rejim var diğer tarafta ise yani IŞİD’in elinde ABD ve Irak’tan ele geçirilmiş silahlar var. Ilımlı muhalefetin elinde ise sadece hafif silahlar var.
KAZANCIMIZ İSTİKRAR
‘Çözüm sadece bize değil her partiye kazandırır’
Başbakan Davutoğlu, çözüm sürecini “seçim yatırımı” olarak değerlendiren CHP lideri Kılıçdaroğlu’na da şöyle cevap verdi: “Çözüm sürecinden her parti kazanır. Seçim yatırımı düşünsek başka alanlarda yapardık. Siyasi istikrar ve seçimler çok önemli. Kazancımız ne bizim burada? İstikrar! Seçime barış içinde gitmekten başka bir kazanç olmaz.
Kılıçdaroğlu sandığa değil, sokağa çağırıyor. Basiretsiz devlet adamının tipik yaklaşımı bu. ‘%35 oy hedefliyorum’ demiş. Türk siyasi hayatında böyle zillet görmedim. Paralel yapı “AK Parti 35’e düşecek” diyordu. Paralelcilerin bizi en fazla düşürdüğü yer CHP’nin nihai hedefi olmuş. 11 ilde aday adayları yok. Üç büyük ilde (Erzurum, Van, Mardin) ise sadece birer kişi başvurmuş. Çünkü vatandaşların CHP’den umudu yok. Bakın sadece iki parti gitti Esad’a; CHP ve Vatan Partisi. Belki de Perinçek CHP liderliğine oynuyor. O zaman tam taşlar yerine oturur. Baasçılar CHP’ye el koymuş olur.”