Taşranın ruhuna dokunan kitap

Ethem Baran yeni öykü kitabı Zira’da taşranın ruhuna dokunarak okurları kendine özgü bir anlatım ve dil serüvenine çıkarıyor.

Taşranın ruhuna dokunan kitap

DİLEK ATLI

Ethem Baran, öykü ve romanlarıyla adından söz ettiren bir yazar. Baran’ın son öykü kitabı Zira, raflardaki yerini aldı. Divan şiirinden Kafka’ya kadar uzanan alıntıların yer aldığı kitap ile ilgili sorularımızı yanıtlayan yazar, Zira’yı diğer kitaplarından farklı kılan yönlere de değindi.

 

Zira’daki öykülerin ortak dertleri nedir? Ya da ortak sesleri mi vardı?

 

Ortaklık son üç öykü için söz konusu olabilir ancak. Güya internette yayınlanan ve köylerle ilgili bir ansiklopedi konulu, üç köyü kapsayan ve birbiriyle bağlantılı bu üç öykünün ortak bir sesi var. Bunun dışındaki ortak ses Zira’nın bütününü kapsayan dildir.

 

İKİ YILLIK ÇALIŞMA…

Kitaptaki 12 öykü, ne kadarlık bir sürenin ürünü? Yazım sürecinizden söz eder misiniz?

 

Emanet Gölgeler Defteri adlı romanımdan sonra başladım bu öyküleri yazmaya. Öykü ya da roman yazdığım dönemde, yazdıklarımdan başka bir şey düşünemiyorum, başka bir şeye yoğunlaşamıyorum. Zira’daki öyküler iki yıllık bir çalışmanın ürünü.

 

Zira’nın ilk öyküsü “Bir At Bindim Başı Yok”, Kafka’nın sözleriyle okuyucuyu selamlıyor. Divan edebiyatına da gönderme yapan bu öyküyü özel kılan yönlerini paylaşır mısınız?

 

Bulut Bulut Üstüne’de “Ata Binmiş Ali Ağa’yı Tahmis” adlı bir öykü vardı. O öyküde, Tarık Buğra’nın, bütün öykülerini topladığı “Yarın Diye Bir Şey Yoktur”a almadığı bir öyküyü kendi öykümün içinde yaşatarak yeni bir teknik denemiştim. Bu teknik, bir anlamda, divan edebiyatındaki tahmis sanatına benzediği için de bu kelimeyi başlığa çekmiştim. Adı geçen öykümün kahramanlarından biri olan atın yolu bu kez Kafka ile kesişti; tabii önceki öykümle de…

 

Kitabın bir diğer öyküsü Kıymet’te değerli şair Şükrü Erbaş çıkıyor karşımıza. Onun bir şiiri yer alıyor öyküde ama baş karakter bu şiir gibi. Öykü ve öykü kişisi şiirden doğuyor gibi. Burada da bir edebi oyun var. Nedir bu oyun?

 

Aslında bazı ipuçları veriyorum öyküde; okurun, önündeki boşlukları doldurmasını bekliyorum. Şükrü Erbaş’ın “Genelev Mektupları” şiiri öykü içinde akıp gidiyor ama arka planında iki farklı öykü de onunla birlikte akışını sürdürüyor. Biri, şairin öyküsü, diğeri anlatıcının bize anlattığı öykü. Birbirine değen, birleşip ayrılan ama sonuçta bir şiirin içine gizlenen tek bir öykü “Kıymet”.

 

Her öyküde farklı bir anlatım tekniği kullandığınızı söylemek mümkün mü?

 

Evet, bu söylenebilir. Öyküyle birlikte onu nasıl yazmam gerektiğini de düşünüyorum. Bir anlamda öykü ne istiyorsa onu yapmaya çalışıyorum.

 

Toplumsal ve bireysel eleştiri sizin kaleminizde hissedilen özellikler. Edebiyat biraz da bu işe yarar, diyebilir miyiz?

 

Edebiyat sadece kendisidir. Ele alınan konu, çıkış noktası, bakış açısı neyi gerektiriyorsa o yapılır. Eleştirmek, sorgulamak, ince eleyip sık dokumak bu işin doğasında var zaten.

 

Kitap kapağı dikkat çekici. Nedir hikayesi?

 

Kapak bizi kitaptaki öykülerden birine götürüyor aslında, bir bitpazarı tezgâhına. Ben de kapağın ilgi çekici olduğuna inanıyorum.

‘Bende her öykü kendi dilini yaratır’

 

Kullanılan dil de oldukça ilgi çekici. Sanki her öykü kendi dilini anlattığı hikâyeye göre yaratmış. Şiirsellik ise öykülerin ruhundan kaynaklanıyor. Siz, buna katılıyor musunuz?

 

Edebiyat dediğimiz şey dille başlar, dille sona erer. Her cümle için özenle çalışırım; tartarım, önüne arkasına bakarım, diğerleriyle karşılaştırırım, içime sinene, bağrıma basana kadar uğraşırım. Evet, bende her öykü kendi dilini yaratır, yaratmalı da. Şiirselliğe gelince, şiiri çok severim ama üzerimde şiirin kokusu, tozu, rengi vb. kalmamasına dikkat ederim. Şiirsel olmak için çabalamam, ancak cümlelerin ses değerleri üzerinde önemle dururum.

‘Köy hikayeleri ayrımına inanmıyorum’

 

Köy hikâyeleri günümüz edebiyat okurları tarafından nasıl ilgi görüyor? Ya da taşra hikâyelerinin okuyucuları ayrı ve özel mi?

 

Ben köy hikâyeleri ya da taşra hikâyeleri diye bir ayrıma inanmıyorum. Yazılan şey iyi bir metin midir değil midir ona bakarım. Neyi veya nereyi anlattığı da o kadar önemli değildir. İyi anlatıp anlatmadığıdır aslolan. Okurun nelere ilgi gösterdiği de bir yazarın işi değildir.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X