‘Soruşturma neyi gerektiriyorsa yargı gereğini yapacak’

Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Fethullah Gülen’le ilgili soruşturma neyi gerektiriyorsa mutlaka yargı onun gereğini yapacak” dedi.

‘Soruşturma neyi gerektiriyorsa yargı gereğini yapacak’

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakanlık Merkez Bina’da Çad Başbakanı Kalzeube Payimi Deubet ile düzenlediği ortak basın toplantısında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

“Hükümetin Çadlı öğrencilere verilen bursun artırılması kararı almıştı, bu proje ne aşamada” sorusu üzerine Davutoğlu, şu anda 198 öğrencinin Türkiye’de bursu olarak eğitim gördüğünü, yılda da 38 öğrencinin lisans, yüksek lisans için alındığını söyledi. Davutoğlu, bu sayının ilk fırsatta gelecek yıldan itibaren yılda 100 öğrenciye çıkarılması için gerekli talimatları verdiğini dile getirdi.

Sayıları da zamanla kademeli olarak artırabileceklerini ifade eden Davutoğlu, daha çok Çadlı öğrenciyi Türkiye’de görmek, gelecek nesillere daha fazla katkıda bulunmak için de ellerinden gelen çabayı göstereceklerini kaydetti.

“Yargısal anlamda yapılması gereken bir çalışma”

Bir soru üzerine İstanbul merkezli “paralel yapı” operasyonunun “tamamıyla yargısal bir süreç” olarak yürütüldüğün belirten Başbakan Davutoğlu, operasyonunun hukuk devletinde nasıl olması gerekiyorsa o şekilde yürütüldüğünü söyledi.

Davutoğlu, çok değişik içeride ve dışarıda spekülasyonlar ile son derece haksız yorumlar yapıldığını vurguladı.

Bu konularla ilgili herhangi bir yargı süreci işlediğinde, “sürecin özünden ve mahiyetinden daha çok bunun siyaset konusu edilerek istismarı yönünde çabaların görüldüğüne” işaret eden Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:

“Ortada olan şey ne? Tamamıyla mağdur olan bir grup adına, bir vatandaşın yaptığı bir şikayetle başlayan bir süreç. Daha birçok yürüyen soruşturma var, kamu alanıyla ilgili olan soruşturmalar da var, onlarla ilgili çalışmalar tabii zamanı geldiğinde yargıya intikal edecek ama dün başlayan yargı süreci, hükümetimize değil Türkiye’de insan hakları ihlali bakımından aslında bir dönüm noktası olabilecek nitelikte bir davadan bahsediyoruz. Bundan 4 sene önce bir grup vatandaşımız, haksız ve tamamıyla temelsiz deliller üretilmek suretiyle son derece masum, kendilerince bir çalışma içindeyken silahlı terör örgütü olarak gösterilip, 17 ay haksız yere hapishanede kalıyorlar, bir de terör örgütü suçlamasıyla karşılaşıyorlar. Bu şikayet, yargıya intikal ettiğinde yargı süreci, bu şikayetle ilgili bir çalışma yürütüyor. Dünkü çalışma, bunun geldiği aşamada yargısal anlamda yapılması gereken bir çalışmadır.”

“Suçlamalar, basında yapılan faaliyetle ilgili değil”

Davutoğlu, “Siyasi direktifle ya da tamamıyla siyasi mahiyette basın özgürlüğünü kısıtlayıcı bir faaliyet değildir” dedi.

Yürütülen sürecin basın özgürlüğüyle alakalı olmadığını vurgulayan Davutoğlu, “Suçlamalar, basında yapılan bir faaliyetle ilgili değildir. Özellikle bu vatandaşlarımızın insan hakları ihlali bağlamında mağdur edilen vatandaşlarımızın şikayetlerine dönük olarak yapılan soruşturma neticesinde atılan adımlar, bu suçlamaların ve mağduriyetin üstünün örtülmesi için basın özgürlüğü alanına çekilmeye çalışılmaktadır” ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, bütün vatandaşlara ve yargıda bu çalışmayı yürüten yetkililere hitaben “Bu tamamıyla hukuki bir süreçtir ve yapılması gereken ne ise yapılacaktır” dedi.

“Yargı sürecine herkes saygı gösterecek”

“Özellikle Avrupa Birliğinden gelen açıklamalar bu anlamda, olayın daha mahiyeti ortaya konmadan soruşturmanın kendisi yürütülürken, soruşturmanın detaylarına vakıf olmadan yapılan açıklamalar da hukuk devleti mantığıyla uzlaşılabilir açıklamalar değildir” diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Hepimiz takip edeceğiz. Yargı sürecine herkes saygı gösterecek. Sonuçta savcı iddianamesini hazırlar, oradaki iddialar görülür, hakkında yapılacak yorumlar ondan sonra yapılır. Kimse, hukuk devletine hesap verilmez konumda değildir. Suç işleyen birinin gazeteci, siyasetçi olması ya da başka bir mesleği icra ediyor olması, o suçun gereğinin yapılmamasını getirmez. Kim herhangi bir suça iştirak etmişse mesleğinden bağımsız olarak o suçla ilgili olarak hukuki süreç yürütülür ama basın özgürlüğünü kısıtlayan bir şey varsa ona karşı da tavır alırız. 

Düşünün ki Türkiye’de bir taraftan bu operasyon yürürken, bir taraftan da basın özgürlüğü anlamında herhangi bir kısıtlama gördünüz mü? Herhangi bir yorum kısıtlandı mı? En ağır ifadelerle hükümete dönük olarak ki hükümet bu işin bir parçası değil, ortada bir yargı süreci var. Dün ve bugün hükümete dönük en ağır ithamlarda ve hakaretlerde bulunuldu. Herhangi bir basına kısıtlama mı getirildi? Hayır. Çünkü burada mesele basın özgürlüğü değil bir grup vatandaşımızın, mağduriyetiyle başlayan bir süreç.”

“Fethullah Gülen’le ilgili mutlaka yargı gereğini yapacak”

Başbakan Davutoğlu, kimsenin işlediği eylemlerin getirdiği sorumluluklarından kaçamayacağını kaydederek, “Fethullah Gülen’le ilgili de soruşturma neyi gerektiriyorsa mutlaka yargı onun gereğini yapacak. Biz buradan şu veya bu yorumda bulunmamız doğru değil. Ancak yargı süreci içinde bir talep söz konusu olursa kırmızı bülten ve diğerleri, herhangi bir suç söz konusu olduğunda hangi işlem yapılıyor ise hiçbir ayrım gözetmeden, eşit durumdaki bir vatandaşa ne uygulama yapılırsa o yapılır. Bu konuda da kararlılığımız kesindir” değerlendirmesinde bulundu.

“Herhangi bir kamp standardı yok”

“Türkiye, Suriye’den gelen mülteciler meselesini nasıl hallediyor” sorusu üzerine Davutoğlu, sorunun çok doğru olduğunu belirterek, Türkiye’nin belki de insanlık tarihinde bir seferde en fazla mülteci akınına uğrayan ülkelerinden birisi olduğunu söyledi. 

Türkiye’nin daha önceki tecrübeleri sonucunda “AFAD” adı verilen son derece profesyonel ve kurumsallaşmış bir yapıyla sığınmacılara hizmet verdiğini ifade eden Davutoğlu, mültecilerin gelir gelmez aile hayatını sürdürebilecekleri şekilde tanzim edilen kamplarda en iyi şekilde ağırlandıklarını söyledi.

Kamplar dışındaki mültecilerin sağlık, eğitim gibi ihtiyaçlarının da merkezi planlamayla AFAD ve ilgili bakanlıkların desteğiyle yürütüldüğünü anlatan Davutoğlu, mültecilere hizmet konusunda bilgi ve tecrübelerin Çad ile paylaşılabileceğini kaydetti. 

Davutoğlu, “Bu konularda çok ciddi bir tecrübe birikimine sahibiz. Şu anda dünyada Türkiye’deki mülteci kampları standardında herhangi bir kamp standardı yoktur. Biz bunu insani görev olarak yapıyoruz, bunu yaparken kimsenin etnik, mezhebi, dini kimliğine bakmıyoruz. Herkesi en iyi şartlarda ağırlayarak, salimen, barış sağlandığında özellikle Suriye’de evlerine dönmeleri için de çaba sarf ediyoruz” diye konuştu. 

“Sadece Sayın Cumhurbaşkanımızı ve beni ilgilendirir”

Başbakan Davutoğlu, bir gazetecinin, “AK Parti Milletvekili Binali Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu’na 5 Ocak’ta başkanlık edeceğini söyledi. Acaba o tarih 5 Ocak mıdır? 2 aylık periyotlar halinde Kabine toplantılarına Cumhurbaşkanının başkanlık edeceğini ifade etti. Bu periyodik tablo sizi rahatsız eder mi?” sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Geçen hafta Meclis görüşmeleri esnasında Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir ifadesi üzerine söylediğim gibi; Cumhurbaşkanımız ile bizim ilişkilerimiz siyasetle başlamadı, siyasetle de sürecek ve bitecek ilişkiler değildir. Doğası gereği tamamıyla ortak bir dava arkadaşlığına ve ortak bir ideale dayanan ilişkilerdir. Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Başbakanı olarak da devlet geleneği ve yasal kurullar, anayasal çerçeve içinde ilişkilerimizi tanzim etme konusunda da şu ana kadar da herhalde herkesin takip ettiği gibi örnek bir tavır sergiledik, sergilemeye devam edeceğiz. 

Bu ilişkilerin doğasından gelen yapısıyla ilgili olarak da söylüyorum; hiç kimse bu ilişkilere nüfus edemez. Biz de ne Sayın Cumhurbaşkanımız ne ben, bu ilişkilerin herhangi bir şekilde kamuoyu önünde, basın önünde ilişkilerin doğası ve işleyişiyle ilgili müdahil olunmasına izin vermeyiz. Ne yapılacaksa ne konuşulacaksa sadece Sayın Cumhurbaşkanımızı ve beni ilgilendirir. Hangi adımlar ne zaman atılacaksa birlikte istişare içinde karar veririz ve bunu da gerektiğinde kamuoyu ile paylaşırız, bunun dışında yapılacak yorumların ve üzerinde serdedilen fikirlerin bir anlamı ve karşılığı yoktur.”

Türkiye-Çad ilişkileri

Türkiye-Çad ilişkileri değerlendiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Türkiye-Çad ilişkileri tarihi derinliği olan ilişkilerdir. Afrika ve Afrika içinde de belki de tarihin derinliklerine giden en köklü ilişkilerin başında geliyor. Aynı şekilde 19. yüzyılda da Türk askerleri, Çad’da Çadlı kardeşlerimizle sömürgeci faaliyetlere karşı direnmek için çaba sarf etmiştir ve 100 askerimiz orada şehit olmuştur. Hala onların soyundan gelen ve Türk olarak adlandırılan, Habeşa bölgesinde aileler vardır. Dolayısıyla tarihi dostluğumuzun, bugün stratejik işbirliğine, yakın işbirliğine dönüşmüş olmasından büyük mutluluk duyuyoruz.” 

Çad’dan Başbakan düzeyinde Türkiye’ye ilk kez ziyaret gerçekleştiğine dikkati çeken Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Son olarak en üst ziyaret 2000 yılında Çad Cumhurbaşkanı tarafından gerçekleştirilmişti. Sayın Deubet’nun ise ülkemize bu ikinci ziyaret. Cumhurbaşkanımızın devir teslim töreninde bulundular, o zaman davet etmiştim kendilerini. Şimdi de hemen vakit geçmeden böyle ziyareti gerçekleştirmiş olmaları dolayısıyla teşekkür ediyorum. Ayrıca bu benim için mutluluk kaynağıdır. Yarın Konya’da Şeb-i Arus törenlerinde de birlikte olacağız. Yarından sonra  da 18’inde İstanbul’da, Türkiye-Çad iş forumu tertip edilecek. Dolayısıyla siyasi kültürel ve ekonomik boyutları olan son derece kapsamlı bir ziyaretle ülkemizde bulunuyorlar.”

Türkiye-Çad ticaret hacmi 10 yılda 30 kat arttı

Türkiye ile Çad arasındaki ilişkilerin son yıllarda büyük bir ivme kazandığına vurgu yapan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biraz önce 3 anlaşma imzaladık. Bunun ötesinde sadece rakam olarak zikretmek gerekirse Türkiye, Afrika açılımı gerçekleştirdiğinde, bu açılıma ilk adımı attığında, 2005 yılında ilan ettiğimizde, Türkiye ile Çad arasındaki toplam ticaret hacmi yaklaşık 1 milyon dolardı. 2011’de Çad’a büyükelçi gönderme kararı aldığımızda, Çad ile ticaretimiz 5 milyon 880 bin dolardı. Geçen sene 24 milyon dolara yükseldi, bu sene 10 ayda 30 milyon doları aştı. Yani 10 yıl içinde 30 misli artış. Son 3 yıl içinde 4 misline yakın artış söz konusu. Bu tabii arzu ettiğimiz ve planladığımız bir gelişme ancak Türkiye Çad ilişkileri potansiyelinin bunun çok ötesinde olduğuna inanıyoruz.”

Davutoğlu, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 100 milyon dolara çıkarmayı hedeflediklerini, buna göre planlamalar yaptıklarını ifade etti.

“Çad’da TİKA ofisi açma kararı verdik”

Çad’ın, Afrika’nın en stratejik ülkelerinden birisi olduğuna işaret eden Davutoğlu, şunları söyledi: 

“Afrika’nın merkezinde yer alıyor. Komşuları itibarıyla bakıldığında Libya üzerinden Akdeniz’e, Sudan üzerinden Kızıldeniz’e, Kamerun ve Nijerya üzerinden Atlantik Okyanusu ve Batı Afrika’ya açılıyor. Çad’ın bulunduğu konum birçok bölgesel ilişkiler geliştirmek bakımından büyük önem taşıyor. Ancak bu stratejik, jeopolitik konumun getirdiği belki doğal sonuç olarak çevre bölgelerdeki istikrarsızlıklardan Çad büyük ölçüde etkileniyor. Son dönemde Mali’de, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde yaşananlar, Çad’da bizim gibi mülteci soruna yol açtı. Çad, en fazla mülteci barındıran dünyada 7. ülke konumumda. Çad’daki insani duruma katkıda bulunmak için 13 milyon dolar civarında bir katkımız söz konusu oldu. Özellikle Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki yardımları koordine etmek üzere birçok faaliyeti Çad’dan yürüttük. Bu çerçevede insani yardımlarımızı ve kalkınma ihtiyaçlarını da gözeterek Çad’da bir TİKA ofisi açma kararı verdik. Bölgesel ofislerden biri Çad’da açılacak.”

Çad’ın, Türkiye’de büyükelçilik açtığını, büyükelçinin de bugün Ankara’ya geldiğini anlatan Davutoğlu, “Bu ilişkilerimizin ulaştığı düzey bakımından büyük önem taşıyor. Özellikle Çad’ın altyapısında, Sudan ile karayolu bağlantısı ve diğer altyapı konularında Türkiye’den yardım talepleri oldu. Bu konularda biz elimizden gelen işbirliği ve özellikle Eximbank üzerinden yapılacak yatırımları katkıyı da ele aldık” dedi.

“Bölgesel konulardaki işbirliğimiz devam edecek”

Çad’ın çok geniş tarım alanındaki havzaları ile madencilik ve enerji alanında ortak yatırımlar konusunda da birlikte çalışma kararlılığına sahip olduklarını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti: 

“Bölgesel konulardaki işbirliğimiz devam edecek. Bugün kapsamlı bir şekilde Burkina Faso, Mali’deki Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki gelişmeleri ele aldık. Bu konularda Türkiye’nin ortaya koyduğu diplomatik ilişkilere Çad destek verdi, Çad’ın ortaya koyacağı diplomatik ilişkilere de Türkiye her zaman destek verecektir. Bundan sonra bütün bu kritik alanda istikrar adası olan Çad’da siyasi istikrarın devamı, ekonomik kalkınmanın sağlanması için elimizden gelen katkıyı yapmaya çalışacağız. Çifte vergilendirmelerin önlenmesi, karşılıklı yatırımların desteklenmesi başta olmak üzere birçok anlaşmayı imzalayacağız. En önemli gelişmelerden biri de karma ekonomik komisyon, ocak ayında hayata geçiyor. Karma ekonomik komisyon toplantısı, ulaştırma bakanlarımızın eş başkanlığında ocak ayında gerçekleştirilecek. Böylece Çad ile ilişkilerimiz kurumsal bir çerçeve kazanmış olacak.  Karma ekonomik komisyon, iş forumu, THY seferlerinin başlatılması ki başladı, daha sayılarını artırabiliriz, kargo seferlerinin başlamasıyla bizim için Çad, kendisine ulaşıldığında Afrika’nın değişik bölgelerine faaliyette bulunabileceği, önemli bir dost ve müttefik ülke.”

Başbakan Davutoğlu, iki gün önce, Çad Futbol Milli Takımı’nın Kongo Cumhuriyeti’ni 3-2 yenerek, galibiyet elde etmesinden dolayı da Çad Başbakanı Kalzeube Payimi Deubet’yu tebrik ettiğini ve mutluluklarını paylaştığını kaydetti.

Toplantıda heyetler arası görüşmede alınan karar doğrultusunda, Türkiye ve Çad arasında savunma sanayi, sağlık ve tıp bilimleri alanlarında işbirliği anlaşması ve diplomatik pasaport sahiplerine vize muafiyeti anlaşması imzalandı. 

“Kırılgan bir barış içindeyiz”

Çad Başbakanı Deubet de, komşu ülkelerinde yaşanan sorunlar nedeniyle kırılgan bir barış içinde olduklarını belirterek, “Bu barışı Afrika’da daha istikrarlı hale getirmenin yolu kalkınmadan geçiyor” dedi.

Ziyareti sayesinde Türkiye ile Çad arasındaki ilişkilere ve işbirliğine yeni bir ivme kazandırabileceklerini dile getiren Deubet, makamında Osmanlı İmparatorluğu’na ilişkin bir tablo olduğunu ve bunun da iki ülke ilişkilerinin ne kadar köklü olduğunun göstergesi olduğunu anlattı. 

Çad’ın Orta Afrika’da “istikrarlı” olarak tanımlanabilecek yegane ülke olduğunu ve yıllarca yaşanan savaşların ardından 2008’den bu yana giderek sağlamlaşan, barış içinde istikrarlı bir döneme girdiklerini ifade eden konuk Başbakan Deubet, şöyle devam etti:

“Ama komşu ülkelerimizde birtakım sorunlar yaşanıyor. Hemen her yerde çatışmalar var. Libya, Nijerya, Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde olanlar bizim istikrarımız için de bir tehdit. Kırılgan bir barış içindeyiz ve bu barışı Afrika’da daha istikrarlı hale getirmenin yolu kalkınmadan geçiyor çünkü bütün bu savaşlar, çoğu zaman yoksulluğun yarattığı sosyal sorunların ürünü olan çatışmalar.”

Deubet, Çad’ın çok zengin yeraltı kaynakları olduğunu ancak daha çok 20 milyon baş hayvana sahip bir tarım ve hayvancılık ülkesi olduğunu belirtti. Petrol çıkarmaya başlayan bir ülke olsalar da henüz “petrol ülkesi” sayılamayacaklarının altını çizen Çad Başbakanı Deubet, bugün imzaladıkları sağlık anlaşmasını “henüz başlangıç” şeklinde tanımlayarak, kendileri için çok önemli olduğunu ifade etti.  

“Değişik alanlarda başka anlaşmalar da imzalayacağız. Bunları da ocak ayında yapılacak karma ekonomik komisyon toplantısında imzalamaya çalışacağız” diyen Kalzeube Payimi Deubet, bu alanların öncelikle sanayi, tarım ve madencilik olacağının altını çizdi.

Sudan sınırı ile aralarında yapılan yolun, doğrudan koridor açması nedeniyle önemli olduğuna dikkati çeken Deubet, “Bu yol, tedarik yollarımızı çeşitlendirecek. Şu an tek ulaşım yolumuz Kamerun’daki Douala Limanı ama bu ek yolu tamamlayıp Port Sudan Limanı’na ulaşabildiğimiz andan itibaren özellikle Türkiye ile geliştireceğimiz işbirliği alanlarımıza alternatif bir yol oluşturacağız. Böylece Darfur’daki barışa da katkıda bulunmuş olacağız” görüşünü dile getirdi.

Pakistan’da bugün yaşanan saldırıya da değinen konuk Başbakan Deubet, “yüzlerce masum çocuğu katletmenin kabul edilemeyeceğini, bu saldırının bütün insanlığın mahkum etmesi gereken bir şey olduğunu” vurguladı.

Deubet, “Bu tür şeyler için işbirliği yapmamız, insani yaklaşımımızı öne çıkarmamız lazım” dedi.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X