Soma’daki maden faciasında hayatını kaybeden 301 işçiden 14’ünün ailelerinin açtığı manevi tazminat davasının temyiz duruşması, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinde yapıldı.
Duruşmaya ailelerin avukatları ile Soma Kömür İşletmeleri AŞ ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) avukatları katıldı.
Soma Kömür İşletmeleri AŞ avukatı Kadir Çekin, kazanın ardından yapılan tüm tespitlerle hatta TBMM’de kurulan komisyon raporlarında kazanın neden çıktığına dair saptamanın yapılamadığını ileri sürdü. TBMM’nin çok daha iyi bir araştırma yapmasını beklediğini söyleyen Çekin, tüm yargılama süreçlerinde kesin tespit yapılmamasına rağmen şirketin kazadan sorumlu tutulduğunu ifade etti.
Yargılama sürecine sunulan bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu öne süren Çekin, ailelere ödenen tazminat miktarlarının da çok yüksek olduğunu savundu.
Dosyadaki kararın bundan sonraki tüm iş kazalarına emsal teşkil edeceğini belirten Çekin, “Davayı açanlar, harç falan da yatırmadıkları için hayallerinin bile üstünde bir rakam istediler ve mahkeme bu rakamlara hükmetti. Deliller bile toplanmadan karar verildi. Bu yönüyle bile yerel mahkeme kararlarının bozulması gerekir.” dedi.
TKİ avukatı da kurumun Soma Kömür İşletmelerinde alt işveren olarak göründüğünü, işçilerle ilgili herhangi bir organik bağı ve sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürdü.
TKİ’nin Soma’da kadrolu yeraltı işçisinin bulunmadığını ifade eden avukat, “Türkiye’de kömür işletmelerinin jeolojik olarak tam mekanize çalıştırılması mümkün değil. Davacıların bu yöndeki iddiaları gerçeği yansıtmıyor. Manevi tazminat, zenginleşme aracı olarak kullanılmamalı. Bu tarz sorunlar bu şekilde çözülemez. Yerel mahkeme kararının bozulmasını talep ediyoruz.” diye konuştu.
“Anne ve babaların acısının parasal karşılığı yoktur”
Avukat Dicle Arar da hayatını kaybedenlerin ailelerinin acılarının bir nebze olsun hafiflemesi için manevi tazminat davası açtıklarını belirterek, “Oğlunu kaybeden bir annenin acısı için 100 bin liralık manevi tazminat istememiz fahiş değildir. Biz tek kuruş almadan bu işi yapıyoruz. Bu katliam ve sonrasını yaşayanlar derin bir isyan içinde. Kalanların refahı için böyle bir miktar talep ettik. Anne ve babaların acısının parasal karşılığı yoktur. Yerel mahkeme kararının onanmasını istiyoruz.” ifadelerini kullandı.
İşçi ailelerinin avukatlarından İsmet Erkul, davalıların sorumluluktan kaçmaya çalıştığını savunarak, “Burada insanlar ölürken, patronlar İstanbul’da rezidanslarda yaşıyor. Bizim kardeşlerimiz öldü. Bu insanların hayatını bedavaya getirmeye çalışıyorlar. TKİ, Çalışma Bakanlığı ve Enerji Bakanlığı sorumluluktan kaçıyor. Biz 150 bin lira manevi tazminat talep ettik, mahkeme 125 bin lira verdi. Bir evlada, bir evin yarısı kadar para bırakıldı. Patronları milyonluk arabaya binen, trilyonluk evlerde oturanlar bu miktara fazla diyemez.” diye konuştu.
“Facianın bile bile geldiği anlaşılıyor”
Avukat Emre Eren de Soma’da ihaleyi alan Ciner Grubu’na bağlı Park Enerji şirketinin çeşitli yangınlar ve sorunlar nedeniyle felaketin geldiğini görerek burayı işletmekten vazgeçtiğini söyledi.
TKİ Genel Müdürlüğü’nün 20 Ekim 2009’da aldığı yönetim kurulu kararını okuyan Eren, şöyle konuştu:
“Bu kararı görünce facianın bile bile geldiği anlaşılıyor. Kararda, iş güvenliği tedbiri almanın maliyetli olduğu, bu tedbirleri alınmasının kuruma külfet getireceği belirtiliyor. Park Enerji ihaleden çekildi ama yeni bir ihale sürecine girene kadar ‘kurum zarara uğrar’ deniyor. Sonra da ‘Hevesli bir şirket var, ihale yapmadan sözleşmeyle ona verelim’ diyorlar ve sözleşmeyle işi ona veriyorlar. ‘İş güvenliği külfet getirir’ dediler, o külfet 301 canın gitmesine, içeriden çıkan 700 yaşayan ölüye sebep oldu. Burada davalıların hepsinin kusurlu olduğu tartışmasız. İşverene caydırıcı nitelikte manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Yoksa milyarlarca lira tutan iş güvenliği tedbirleri yerine hayatını kaybeden işçilere 10 bin lira tazminat verilirse ‘İşveren güvenlik tedbiri alacağıma tazminatı veririm’ diye hareket eder.”
Sabotaj olabilir, sabotaj ise kusuru bize nasıl vereceksiniz”
Söz alan Soma AŞ avukatı Kadir Çekin, şirketin Soma’daki üniversiteye düzenli para ödeyerek işçilere eğitim verdirdiğini, tüm tecrübeli çalışanların işçilerin başında durduğunu, herhangi bir sorun anında işçilerin nereden yukarı çıkacağını bildiklerini öne sürdü.
Kazanın nedeninin hala belli olmadığını, bu tespitin yapılması gerektiğini söyleyen Çekin, “Sabotaj olabilir, sabotaj ise kusuru bize nasıl vereceksiniz? Birisi elektrik bandını tutuşturduysa bunun kusurunu şirket mi çekecek?” diye konuştu.
Bunun üzerine söz alan avukat Sercan Okur, ceza davasında yer alan bilirkişi raporunda kazadan 3 gün önce işe giren ve kazada hayatını kaybeden işçilerin isimlerini okudu. Okur, bu işçilerin kaza günü mesleki eğitim için üniversitede göründüklerinin yoklama tutanaklarından tespit edildiğini söyledi.
Avukat Okur, “Böyle bir kazayı sabotaja bağlıyorlar. Ceza davasında FETÖ’ye bile bağladılar. Hatta şirketin avukatı Müge Anlı’dan delil bile istedi. Bu, insanların aklıyla dalga geçmektir.” ifadelerini kullandı.
TKİ’nin avukatı, kurumun işi Soma AŞ’ye ihaleyle verdiğini savunarak, TKİ Yönetim Kurulu kararında iş güvenliği tedbirlerinin külfetli olacağına dair bir cümle bulunamayacağını söyledi. Davacı avukatlarından Emre Eren ise Yönetim Kurulu kararının TKİ avukatları tarafından mahkemeye sunulduğunu belirterek, kararın dosyada bulunduğunu, söylediklerinin doğru olduğunun buradan görüleceğini kaydetti.
Soma İş Mahkemesi ailelere tazminat verdi
Soma’daki maden faciasında hayatını kaybeden madencilerin yakınlarının açtığı davaya Soma İş Mahkemesi baktı.
Mahkeme, faciada ölen işçilerin anne, baba, kardeş ve eşlerine 25 bin lira ile 125 bin lira arasında değişen miktarlarda manevi tazminat verilmesine hükmetti.
Temyiz edilen yerel mahkeme kararlarından 14’ünün temyiz istemini duruşmalı inceleyen Yargıtay 21. Hukuk Dairesi kararını önümüzdeki günlerde verecek.
Olayla ilgili yürütülen soruşturma sonucunda davada tutuklu 8 sanık, “olası kastla öldürme” suçundan 301 kez 20 yıldan 25 yıla, “neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” suçundan da 162 kez 2 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istemiyle yargılanıyor.
Tutuksuz 37 sanıktan 12’si hakkında “taksirle birden fazla kişinin ölümüyle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma” suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar, 25 tutuksuz sanık hakkında da bu suçları “bilinçli taksirle” işledikleri gerekçesiyle aynı aralıktaki ceza süresinin, üçte birden yarısına kadar artırılarak uygulanması talep ediliyor.