Kuantum Yaşam ve Öğrenci Koçluğu Merkezi kurucusu Leyla Loyan Güçtaş, beynimizin çok büyük kapasiteli bir bilgisayar gibi olduğunu söyleyerek söze başlıyor ve önemli bilgiler vererek devam ediyor: “Bu büyük bilgisayarın yani beynimizin ilk yazılımı; anne karnında 6. aydan itibaren, önce anne, doğduktan sonra baba, ağabey, abla, büyükanne, büyükbaba, hala, teyze, ilkokul öğretmeni gibi kişiler tarafından yapılmaktadır.”
Bu yazılımlar bizim bilinçaltımıza kaydedilir. Bilinçaltımız bilgisayarın harddisk’idir.
Bilinçaltı kayıtlarımız ne kadar olumlu duygulardan oluşuyorsa biz de o oranda mutlu ve başarılı bir hayat yaşıyoruz.
Ancak her insanın bilinçaltı kayıtları olumlu duygulardan oluşmuyor.
Bu kayıtlar kaybetme korkusu, değersizlik, güvensizlik, suçluluk, kaygı, korku ve endişelerle dolu olabiliyor.
Bu kayıtların oluşma sebebi son derece basit bir nedenden olabildiği gibi travmatik bir nedenden de olabiliyor.
Örneğin babanın sıradan bir sitemi ‘’oğlum senden adam olmaz’’ olarak bilinçaltı kaydına sahip olan kişi babaya kızgınlık duyup çok zeki olmasına rağmen tembel ve başarısız olabilir ya da kendini kanıtlamak için her şeye rağmen başarılı olur.Ancak en çok iflas yaşayan ya da iş kaybı olan kişiler olduklarını yaptığım koçluk çalışmalarında gözlemledim.
Kısacası anne ve babanın tutumları çocuğun hayatında başarılı ve mutlu olmasını direkt olarak etkilemektedir.
Bilinçaltımızdaki olumsuz kayıtlarımız bilgisayarımızdaki virüsler gibidir.
Bu kayıtlar bizi huzursuz eder, yavaşlatır, tembelleştirir, bazı maddelere bağımlı yapar.
BU KAFA DEĞİŞMELİ YOKSA HAYAT ÇOK ÇABUK GEÇİYOR…
Nasıl ki virüslü bilgisayarımız yavaşlar hatta bazen bu sebepten kitlenebilir ve çalışmaz bir hale gelir. İnsanlarda da durum benzerdir.Yapılması gerekeni bilirsiniz ancak kendinizi harekete geçiremezsiniz.
Bu durumda bilgisayarınızı bir uzmana götürüp resetletir ve yeni bir format attırırsınız.
İşte insan zihnide bilgisayar gibi zaman zaman resetlenip formatlanması gerekmektedir.
Bilinçaltında olumsuz kayıtları olan insanlar tekrar tekrar benzer olumsuz olayları kendilerine çeker ve istemedikleri olayları yaşarlar.
Örneğin; bilinçaltında kaybetme korkusu olan kişi her hissettiğinde bu duyguyu büyütür ve korktuğu şeyi kendine çeker.
Atalarımızın dediği gibi’ ‘KORKTUĞUM BAŞIMA GELDİ’ ‘olayını yaşarız.
Kişinin daha önce taşıdığı olumsuz duygular gider ve kendilerine güvenleri artar, kendilerinde ve hayatlarındaki olumlu yanlarını daha çok fark ederler.
Güçlü ve kararlı bir kişiliğe sahip olurlar.
Daha şükürlü, dingin keyifli, huzurlu ve mutlu bir hayat sürerler.
Koçluk seanslarının sonucu atalarımızın sözü ‘’İSTEDİKLERİM BAŞIMA GELDİ’’ ye dönüşür.
Bilinçaltı olumlu duygularla yapılanmış insanlar hayata daha pozitif bakarlar ve gülümserler.
Hayatlarına da iyi insanları ve iyi olayları çekerler ve daha keyifli bir hayatları olur.
Bilinçaltları olumsuz yapılanmış insanlarsa sürekli şikâyet eder, asabi, gergin, kaygı içinde olduklarından çevrelerine de gergin ve olumsuz enerji yayarlar.
‘’SEN DEĞİŞ DÜNYAN DEĞİŞSİN’’
LÜTFEN BABA GÜÇLÜ VE YANIMDA OL… ANNE LÜTFEN SADECE ANNEM OL…
Aile koçluğu yapıyorsunuz biraz anlatabilir misiniz?
Günümüzde aile bağları giderek zayıflamakta bundan dolayı mutsuz anne, sorumsuz baba, anne babanın gelirine ortak ve sorumluluk almak istemeyen, hayatın hep keyif tarafında olmak isteyen, iş beğenmeyen özgüveni eksik, sevgisiz çocukların arttığını gözlemliyoruz.
Aile içi kurallar ve bağlar çok önemli ve çok özel bir yere sahiptir.Bilinçli ve mutlu aileler yaratabilirsek ülkemizin geleceğine de önemli bir yatırım yapmış oluruz.
Aile içi kurallarının kendine has bir dinamiği var. Bu kurallar iş, arkadaşlık ve diğer sosyal hayat kurallarına benzemez tamamen ailenin kendi yapısına göre gelişir.
Ailede birbirimizi olumlu ve olumsuz özelliklerimizle kabul etmeli, sevmeli ve bilmeliyiz ki yaşadığımız zor zamanlarımızı ailemiz ve yakın aile bireylerinin destekleriyle daha kolay atlatabiliriz.
Bize gelen ailelerin en önemli sorunu ders çalışmayan, anne babaya saygı duymayan, babayla sorun yaşayan erkek ve kız çocukları, birtakım bağımlılıkları olan (bilgisayar,sigara,tırnak yeme, temizlik takıntısı vb.) çocuklar ve gençlerdir
Bu çocukların sorunlu olma nedenleri anne ya da babanın yanlış tutumları yani babanın baba gibi olmayışı, annenin anneliği abartması yada anne babanın birbirleriyle ilişkilerinin sevgisiz ve saygısız oluşuyla çok ilgilidir.
Yaptığımız aile koçluğu çalışmasında babayla, anneyle ve çocuklarla ayrı ayrı çalışmalar yapıp aile bireylerini doğru tutumlara getirip, doğru bildikleri ancak oldukça yanlış sonuçlara sebep olan davranışlardan arındırıp babanın güçlü, annenin sevecen ve çocukların güven içinde bir yuvada büyüyüp anne babaya saygılı, insani değerlere sahip,mutlu ve başarılı çocuklar olmalarına katkı sağlıyoruz.
Bu konuda yaptığım aile koçluğu seansları sonucunda olumlu değişimlerin, mutlu ve sevgi dolu ailelere dönüşmesi benim için de çok büyük mutluluk kaynağı olmakta.
7’den 70’e herkes koçluk alabilir
Leyla Hanım kimler sizden koçluk almalıdır?
7’den 70 e herkes koçluk alabilir.
Şöyle ki, hayatın dönüm noktalarında, lise yada üniversite sınavına hazırlanırken, evlenirken, boşanırken, işe girerken, işi bırakırken, emekli olurken, bir hastalığı atlatmaya çalışırken ya da “ben bu kafayı değiştirmeliyim’’ dediğimiz anlarda koçluk desteği alınırsa zihnimiz netleşir ve daha doğru kararları alır ve kolayca uygulayabiliriz.
Bireysel koçluk almış kişiler kendi değerlerinin ve potansiyellerinin farkına varır, doğru yerde hayır demeyi bilir, kendine güvenir, kararlı, iradeli, sakin, dingin, neşeli, huzurlu ve şükürlü bir yaşam sevincine sahip olurlar.
GENÇLERİN İÇİNDEKİ GENÇLİK SEVİNCİ KAYBOLDU, YERİNİ SINAV KAYGISI KAPLADI…
Leyla Hanım sınavlara hazırlanan gençlere de öğrenci koçluğu yapıyorsunuz. Bunu da açabilir misiniz?
Hayatın en güzel dönemi olan çocukluk ve gençlik ülkemizde malesef sağlıklı yaşanamıyor.
Halbuki gelişmiş ülkelerde çocukların ve gençlerin kendilerini ve potansiyellerini keşfetmelerine olanak sağlayan eğitim programları ile bu gençlik sürecini daha keyifli ve bilinçli yaşanmasına olanak sağlamaktadır.
Ülkemizde çocukluk ve gençlik süreci sınavların gayet normal bir olgu yerine bir ülke meselesi bir savaş gibi algılatılması ile başlayan bu sürece ailenin de kaygılanması çocukların yarış bilinci içine sokularak bu sürece aile bağlarının da zayıflaması eklendiğinden çocukları ve gençleri yüzü gülmeyen, enerjisiz, hareketsiz, kendini ve insanları sevmeyen, motivasyonu düşük, kaygı dolu bireylere dönüştürmektedir.
Özellikle bazı çocuklarda sınav kaygısının ağır yükü psikolojik hastalıklara ve hatta sınavı kaybetmektense hayatlarına son vermeye varan durumları ortaya çıkarabilmektedir.
Zaman zaman bu haberleri medyada da görüyoruz.
ANNE BABA DÜŞÜN YAKAMDAN SINAVI KAZANMAK İSTİYORUM…
Öğrencilerin lise ya da üniverside sınavına hazırlanırken öncelikle sınav kaygısı için koçluk seansı yapılması gerekmektedir.
Özellikle öğretmenlik yıllarımda ve daha sonrasında koçluk seanslarımda yaptığım üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerde sınavda başarısızlık nedenlerinin başında ‘’SINAV KAYGISININ PAYININ ÇOK BÜYÜK’’olduğunu tespit ettim.
Sınava giren bütün öğrenciler sınavı kazanmak ister…
Öyle bir sınav düşünün ki; sadece kendiniz için girmiyorsunuz, ‘anneniz üzülmesin, babanız kızması, arkadaşlarımdan geri kalmayayım, “ELALEME REZİL OLMAYAYIM’’ (en kötüsü de bu)benim geleceğim ne olacak’ gibi pek çok soruya neden olan kabus gibi bir süreç.
Böyle bir süreci korkarak bisiklet kullanmaya benzetebiliriz, korkarsak DÜŞERİZ…
Bana çocuklarını öğrenci koçluğu için getiren velilerin ‘’hocam çocuğumun sınav umurunda değil gibi çok gevşek davranıyor’’ derler.
Halbuki çocukla yaptığım seanslarda görüyorum ki çocuk çok yüksek oranda sınav kaygısı içinde hapsolmuş durumda o nedenle yavaşlamış ve motivasyonu düşmüştür.
Velinin’’ gevşek davranıyor’’ dediği çocuk dışarıdan görünen umursamaz ve sorumsuz görüntünün altında ailesinin onun için harcadığı para, annenin üzülecek olması, babasına, öğretmenlerine ve arkadaşlarına mahçup olma kaygısı yoğun bir yer kaplamaktadır. Bu sınav kaygısı derse ilgiyi ve motivasyonu azaltır, bilgiler beyne kaydolmaz, zaman ve emekler boşa gider.
Düşünün okulda yıllarca pek çok derslerden alınan bilgiler, dersanede yapılan çalışmalar ve ayrıca alınan derslere rağmen başarısızlık geliyorsa bunun sebebi SINAV KAYGISIDIR.
Öğrencideki sınav kaygısı belirtileri şöyle gözlenebilir; dersten başını kaldırmaz ya da dersin başına oturamaz, sinirli asabi, iletişimsiz, iştahı azalır, çok uyuma isteği ya da uykusuzluk vb. etkilerdir.
Bize gelen velileri yani anne ve babayı bu sınav sürecine hazırlayarak, çocuğa karşı davranışlarını değiştirerek öğrencinin sınava daha güvenli hazırlanmasını sağlamış oluyoruz.
Veliler daha önce doğru bildikleri ancak sonuçlarının yıkıcı olduğu davranışları farkedip tutumlarını değiştirdiklerinde çocuklarındaki olumlu sonuçlardan çok memnun oluyor, çocukları ile içten bir iletişim geliştirdiklerinden çocuklarda daha başarılı sonuçlar alıyorlar.
Düşünün bir yıl boyunca sabahtan akşama kadar ders çalışıp soru çözen bir genç insanın omurgası eğik başı önde ya kazanamazsam korkusu içinde geçerse beyin zaten bunu kaydeder çünkü baş önde omuzlar kapalı ve hareketsiz vücut beyne olumsuz alarm verir. Bu da öğrenmeyi zorlaştırır, bilgilerin beyne kaydedilmesini engeller, bu kadar emek ve zaman boşa gider.
www.leylaloyanguctas.com
Advertorial