Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Son dönemde Türkiye Avrupa Birliği ile (AB) kişi başına millli gelirde arayı 20 puandan fazla kapattı. Keşke her 10-15 yılda Türkiye arayı 15 puan kapatabilse” dedi.
Şimşek, Capital ve Ekonomist dergileri tarafından organize edilen Uludağ Ekonomi Zirvesi açılışında yaptığı konuşmada, etkinlikte bulunmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Şimdiye kadar düzenlenen tüm Uludağ Ekonomi Zirvelerine katıldığını anlatan Şimşek, “Bu zirvenin başarılı olması için çaba gerekiyor, çünkü birçok alternatif var. İnanıyorum ki böyle bir dönemde dahi, küresel terör tehdidine rağmen bu kadar insanın dünyadan Türkiye’den bir araya gelmesi önemli bir başarıdır. Bunun daha da ileri taşınması için elimizden gelen desteği veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz.” diye konuştu.
Şimşek, kısa vadeli küresel ve Türkiye ekonomisindeki gelişmeler hakkında değerlendirme yapmak yerine, Türkiye’nin gelişim hikayesini anlatacağını söyledi.
Türkiye’nin değişim ve dönüşüm sürecinde 10-15 yılı geride bıraktığını belirten Şimşek, şunları kaydetti:
“Öyle bir dönemden geçiyoruz ki eğer kısa vadeli sinyaller, olaylar ve noktalar üzerine yoğunlaşırsak, biz hikayeyi kaçırabiliriz. Aslında birçok şey oluyor, belki de 100 yıl sonra en karmaşık jeopolitik bir resimle karşı karşıyayız. Küresel ekonomide belki de son 80 yılın yine en zor, en karmaşık krizi ve kriz sonrası şoklarıyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla günü birlik değerlendirmelerle olaylara bakarsak veya en azından onlara odaklanırsak, o noktaları birleştiremeyebiliriz, büyük resmi göremeyebiliriz.”
“G20 Zirvesi sonrasında iyileşme sürecine girildi”
Şimşek, kısa bir süre önce G20 Zirvesi’ne katıldığını anımsatarak, dünya ekonomisinin ocak ayına kötü başladığını dile getirdi.
G20 Zirvesi sonrasında bir iyileşme sürecine girildiğine dikkati çeken Şimşek, “Zaman zaman soruluyor; ‘Acaba gizli bir anlaşma mı orada sağlandı?’ diye. Aslında herkes resmin vahmetini görüyor ama herkes de yapılması gerekenleri iyi biliyor.” ifadelerini kullandı.
Şimşek, zirvede birkaç çok önemli önerinin geldiğini aktararak, şöyle devam etti:
“Bunlardan biri, denildi ki ‘Maliye politikasında alanı olanlar o alanı sonuna kadar kullansın’. Yani borç sürdürülebilirlik problemi olmayanlar, bütçe açığı sürdürülebilirliğinde bir problem yaşamayanlar mali alanı, maliye politikası enstrümanlarını sonuna kadar kullansın ve dünya ekonomisini desteklesin. Bir diğer öneri, ‘Fiyat istikrarını tehlikeye atmadan, yani enflasyon problemiyle karşı karşıya değilseniz para politikasında artık sınırları dahi zorlayabilirsiniz’ denildi.
Yani eksi faize ya da isterseniz helikopterle para dağıtımına kadar. Üçüncü olarak da denildi ki ‘Ne para politikası ne de maliye politikası bugünkü haliyle karşı karşıya olduğumuz zayıf talep problemini çözemez’ denildi. O nedenle esas üzerinde odaklanmamız gereken husus yapısal reformlar dedik. Çünkü yapısal reformlarla ancak dünya hem büyüme potansiyelini hem de büyüme performansını yukarı çekebilir.”
“Türkiye OECD ülkeleri arasında gelir dağılımını iyileştiren iki ülkeden biri”
Başbakan Yardımcısı Şimşek, yapısal refomların önemine işaret ederek, mikro refomlar ve sektören dönüşüm programlarının büyük iş fırsatları içerdiğini vurguladı.
Politikacıların ne yapmaya çalıştığının iyi anlaşılması gerektiğini belirten Şimşek, bu nedenle de reformların dikkate alınmasının önemli olduğunu ifade etti.
Şimşek, Türkiye’nin başarılı bir dönem geçirdiğine, temel alanlarda ilerleme sağlandığına dikketi çekerek, “Her şeyi çözmedik, böyle bir iddiamız yok. Her şey mükemmel, güllük gülistanlık değil. Zaten böyle bir iddiamız olsaydı yapısal reformlarla karşınıza çıkmazdık. Türkiye’nin hala ciddi yapısal sorunları var ve kolaycı bir çözümü de yok.” değerlendirmelerini yaptı.
Dünyanın şu anda karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan birinin kapsayıcılık olduğunu vurgulayan Şimşek, “Eğer sadece toplumun belli kesimlerinde gelirin arttığı bir sistemle yola devam etme iddiasında bulunursak, o başarılı olmaz. Dünyada da şu anda gelir dünyasındaki bozulma ciddi bir sorun.” diye konuştu.
Şimşek, Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında gelir dağılımını iyileştiren iki ülkeden biri olduğu bilgisini vererek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye, sağlık reformunu başarıyla uygulamış ve sağlıkta verimliliği zirveye taşımış nadir ülkelerden biridir. Eğitim önemli bir konu. Bu zirvede 4. Sanayi Devrimi konuşulacak. Nitelikli insan olmadan, 4.Sanayi Devrimi’nden ve onun bir parçası olmaktan bahsedebilir miyiz? Önceki sanayi devrimlerine ne kadar geç başladığımızı benim anlatmama gerek yok. Onun için bu sanayi devriminde çok gecikmemek için eğitim çok kritik bir öneme sahip. Sosyal güvenlik ağı ve yoksullukla mücadele de tabii ki çok önemli. Türkiye aslında bu dönemi çok iyi geçirdi. Çin ve Hindistan’ı hariç tutuyorum çünkü onlar çok muazzam dinamiklere sahip iki ülke. Gelişmekte olan ülkelerden bu ikisini çıkarırsanız, Türkiye gelişmekte olan ülkelere göre daha iyi bir performans ortaya koydu.”
“Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde mutlak yoksulluğu yok edeceğiz”
Başbakan Yardımcısı Şimşek, son dönemde Türkiye’nin Avrupa Birliğiyle kişi başına millli gelirde arayı 20
puandan fazla kapattığını aktararak, “Keşke her 10-15 yılda Türkiye arayı 15 puan kapatabilse. Çünkü Türkiye o zaman hızlı bir şekilde Avrupayı yakalamış olur. Yakalayacağız, hem de daha hızlı. Önümüzdeki 10 yıl muhtemelen daha hızlı olacak.” ifadelerini kullandı.
Türkiye ve dünyada yoksulluğun ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin önemli bir sorun alanı olduğunu belirten Şimşek, bu sorunlara kayıtsız kalınması durumunda sürdürülebilir ve yüksek gelirin sağlanamayacağını vurguladı.
Şimşek, bu sorunlarla mücadele edilmesi ve çözüm üretilmesi gerektiğine işaret ederek, “Kim ne derse desin, Türkiye mutlak yoksullukla mücadelede başarılı olmuştur.” dedi.
Bundan 12-14 yıl önce nüfusun 3’te 1’inin günlük 4,3 doların altında bir gelirle geçinmek zorunda kaldığını hatırlatan Şimşek, şunları kaydetti:
“Bugün bu oran yüzde 2’nin altına düştü. Nüfusun 3’te 1’inden, neredeyse yüzde 1,5’ine doğru azalan mutlak bir yoksulluk var. Dünyada hala ciddi bir nüfusun günlük 1 doların altında bir gelirle geçindiğini dikkate alırsanız, bu önemli bir başarıdır. Ben inanıyorum ki önümüzdeki birkaç yıl içerisinde mutlak yoksulluğu Birleşmiş Milletlerin bu tanımı çerçevesinde yok etmiş olacağız. Göreli, dereceli yoksulluk tabii ki her yerde var. Bu ayrı bir konsept.”