DİLEK ATLI
Edebiyat öğretmeni ve şair Yusuf Yağdıran’ın, Gündüz Dersem Çıkma, Saklı Zaman Sesleri kitaplarından sonra son şiir kitabı Çağrılmayanlar Adası raflardaki yerini aldı.
Yağdıran kitabının sevdiği şair ve yazarlara bir saygı duruşu olduğunu belirterek, ‘Bu, bir gönderme kitabıdır’ dedi.
Zımba Kitap’tan çıkan Çağrılmayanlar Adası’nın Edip Cansever’in bir şiirinden alıntısıyla başlamasını usta şaire olan sevgisiyle açıklayan Yağdıran, ‘Kendimi şair olmak yerine iyi bir şiir işçisi olarak tanımlıyorum’ diye konuştu.
‘CANSEVER, BABAM GİBİ…’
Edebiyat ile olan ilişkisini erken yaşta kaybettiği babasından kendisine kalan kitaplar ile başladığını aktaran Yusuf Yağdıran, şiir sevgisinin Nazım Hikmet okuyarak geliştiğini söyledi. Lise yıllarında şiirleriyle tanıştığı Gülten Akın ve Edip Cansever için, ‘Onlar manevi annem ve babam gibiler’ diyen Yağdıran, ‘Bu şairler, dünyaya bakma yerimi değiştiriyorlar. Bilmediğim, ne anlama geldiğini ifade edemediğim, sustuğum zamanlarda onlar benim yerimekonuşuyor. Bu nedenle, her kitabımda onlardan izler var ve olacak. Çağrılmayanlar Adası’nın ilk sayfalarında Cansever’in ‘Ben Ruhi Bey Nasılım’ şiirinden bir bölüm kullanmamın sebebi de bu’ diye konuştu.
‘ŞİİRDE GERÇEKLİK ÖNEMLİ…’
Yusuf Yağdıran, aşk, acı, isyan gibi duyguların insana ait olması nedeniyle kitapta yer aldığını belirterek, ‘Aklı ve duyguları olan varlık insandır. İnsan olmak, bir durum değil; sorundur. Şiirlerimde kendi varlığım diğer insanların varlığını ne kadar açığa vuruyor? Bunu düşünerek yazıyorum’ dedi. Üç yıldır biriktirdiği şiirleri kitaplaştırdığını ifade eden Yağdıran, şunları söyledi: “Şiirde ses, anlam kadar önemlidir benim için. Bu nedenle, üç yıl boyunca şiirlerimi kafamda taşıdım. Çağrılmayanlar Adası’ndaki şiirlerimin diğer kitaplarımdaki şiirlerimden farkı, bireyliğimi fark ettiğim dönemimde yazmış olmamdır. Nitelikli şiir taş gibidir; elinize aldığınızda buruşmaz. Şiirin sıkıntısı, uzamı olmaması. Kulağa hoş gelen betimlemelerle dolu bir şiir, sokağa çıktığında yaşamayabilir. Şiir, gerçekliğe sahip olup, sokağa çıkıp, ekmek alabilmelidir.”