Gündemde şeref tartışmalarının revaçta olduğunu izlediğini ve ipe sapa gelmez yorumları, mesnetsiz sözlerle açıklamaları da ibretle takip ettiğini belirten Bahçeli, şerefi herkesin bildiğini, bilmenin bir şeye sahip bulunduğunun delili olmadığını ifade etti.
Bahçeli, şerefli olmayı manevi bir mükafat ve insan varlığının beyannamesi şeklinde nitelendirdi. Bahçeli, hayatta haklı ve meşru bir amacı, müdafaa edeceği değerleri bulunan herkes için şerefin vazgeçilmez bir nimetin doyumsuz lezzeti olduğuna dikkati çekti.
“Şeref, kendimize ve çevremize duyduğumuz saygının vicdan, ruh ve münasebette somutlaşmış ve nüfus etmiş insani hal özetidir” ifadelerine yer veren Bahçeli, şöhretin ve şeref arasında fark bulunduğunu vurguladı.
Şöhretin maddi imkanlarla ilgiliyken, şerefin maneviyatın bayraklaşmış simgesi niteliğini taşıdığını kaydeden Bahçeli, şu açıklamalarda bulundu:
“Onurla çatallaşan bir hayatın, bencilleşen donuklaşan hissizleşen, milli ve manevi meselelere yabancılaşan bir ömrün şeref sayfası kapalıdır. Gözyaşlarıyla şehit cenazeleri her gün omuzlardayken, şehitleri hatırlama, duayla yad etme zahmetine girmeyen kim varsa şeref yoksuludur.
Sözde demokrasi ve çözüm narkozuyla ‘Silahlar sussun, 90’lara dönülmesin, eller tetikten çekilsin’ diyenler PKK’ya yataklık edenlerdir. Bir dilim ekmek bulamazken, canını bu kutlu vatan için feda eden asil yüreklerin acılarını paylaşmayıp zulme ortak olanlar şeref kaçkınıdır. Boğaza nazır mekanlara, yazlıklara, yalılara, konaklara, villalara çöreklenip PKK’ya özgürlük kılıfı giydirenler milli şereften kopanlardır. Mazlumların feryadını duymak yerine, Kandil-İmralı ve Oslo havarisi kesilerek değerlerine sırt dönenler şerefin karşı kıyısıdır. Şeref için fedakarlık yapmak yerine keyif için şerefe diyen bir avuç kaymak tabaka HDP ve PKK’nın kuyruğuna tutunmakla kaybetmişlerdir.”
Şerefin yanlışa direnmeyi, hakkın ve hakikatin yanında yer almayı ifade ettiğini belirten Bahçeli, bohem tavırların, bozuk fıtratların ve basit heveslerin şerefle bağdaşmayacağını vurguladı. Bahçeli şunları belirtti:
“Şerefi olan için bayrak namus, vatan sevda, millet mukaddes bir emanet, ecdat el üstünde tutulması gereken hatıralar toplamının eseridir. Hırsıza hırsız demekten korkmamak ne kadar zorunluysa, şerefsize şerefsiz demek o kadar yüksek ve milli bir sorumluluktur. Şahsen bu sorumluluğu yerine getirmenin huzurunu yaşıyorum.
Şeref bir isim değil, bir kıymettir. Bu kıymeti ne akili anlar, ne kötü adamı bilir, ne de yattığı yerden Kandil özlemi çekenler anlar. Bakın, bugün dört şehit verdik. Dört eve ateş düştü, dört ocak karalar bağladı. Katillere ve destekçilerine şerefsiz demeyelim de ne diyelim? Kan döken, uyuyan evlatlarımıza kurşun sıkan, eşinin ve çocuğunun yanında askerlerimizi katledene tek kelimeyle ‘şerefsiz’ denir. Aziz şehitlerimize rahmet niyaz ediyorum, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Son olsun istiyorum ama cani boş durmaz ki. Biraz daha sabredin, biraz daha bekleyin, umutlu yarınlar önümüzdedir. Büyük ozanımız Yunus ne güzel de söylemiş, (Sabır gözetsin devlet dileyenler, bil ki Hak, sabredenlerle beraber. Sabırla halin güzel olur gayet, gelir sabreden Hak’tan inayet.)”