‘Şarbon hastalığı nedir?’ sorusu, vakaların artması nedeniyle insanların cevabını en çok merak ettiği sorular arasına girdi. Kurban Bayramı bittikten sonra birçok kişi hastanelere şarbon hastalığı şüphesiyle gitmeye başladı ve insanlar şarbon hastalığı hakkında detayları merak etti. Peki, şarbon nedir? Şarbon hastalığı nasıl, nereden bulaşır?
ŞARBON NEDİR, NEREDEN BULAŞIR?
Şarbon, özellikle sığır, koyun, keçi, deve gibi ot yiyen hayvanlardan insanlara bulaşan bir hastalıktır. Antraks olarak da bilinen şarbon hastalığı ülkemizde çoban çıbanı ve karakabarcık gibi isimlerle anılmaktadır.
Etkeni Bacillus anthracis isimli sporlu bir bakteri olan şarbon, insanlarda ve hayvanlarda bilinen en eski hastalıklardan biri olmasına karşın, dünyada geri kalmış ve gelişmekte olan bazı ülkelerde hala görülen ve zaman zaman hayvanlarda salgın yapan bir hastalıktır.
Hayvancılıkla uğraşanlar, çobanlar, kasaplar, mezbaha işçileri, dericilik sanayinde çalışanlar, veteriner hekimler, hastalığın yaygın olduğu bölgelerde ölen hayvanların kesildiği veya yerleşim birimlerine yakın ölen hayvanların gömüldüğü yerlerde oynayan çocuklar şarbon yönünden risk gruplarını oluşturmaktadır.
ŞARBON HASTALIĞI NASIL BULAŞIR?
Şarbon hastalığı çeşitli yollarla bulaşabilir.
– Şarbon hastalığı olan hayvanlarla doğrudan temas veya dolaylı olarak temas edilmesi,
– Bu hastalığı olan hayvanların etinin tüketilmesi, hayvanın kesilmesi anında temas edilmesi,
– Sanayi ürünlerinde kullanılan hayvan yünleri, derileri ve kılları,
– Şarbon hastalığın belirlendiği ülkeden hayvan ve hayvan ürünlerini ithal etmek,
ŞARBON HASTALIĞI ŞİKAYETLERİ VE BULGULARI NELERDİR?
Şarbon hastalığı mikrobun vücuda girdikten yaklaşık 2-7 gün sonra ortaya çıkar. Belirtiler hastalığın şekline göre farklılık gösterir.
Deri Şarbonu: Ülkemizde görülen şarbon hastalığı genelde deri şarbonu şeklindedir. Şarbon sporlarının deriden girdiği yerde, ilk önce böcek ısırığına benzer biçimde kabarık, kaşıntılı bir şişlik oluşur. Bu şişlik 1-2 gün içerisinde içi su dolu kabarcığa dönüşür ve daha sonrada ağrısız, genellikle 1-3 santimetre genişliğinde ortasında karakteristik siyah renkte ölü dokunun yer aldığı bir yara meydana gelir. Deri şarbonunda ayrıca yaranın bulunduğu lenf bezlerinde şişmeler görülebilir.
Bağırsak Şarbonu: Bulantı, kusma, iştahsızlık, ateş gibi belirtilerle başlar, bunu karın ağrısı, kanlı kusma ve kanlı ishal izler. Daha sonra kan zehirlenmesi ve şok gelişerek ölüm meydana gelebilir. Bu tip şarbonda tedaviye rağmen ölüm oranı % 50 civarındadır.
Akciğer Şarbonu: Soğuk algınlığına benzeyen belirtilerle başlar. Yüksek ateş ve titremeler görülür. Birkaç gün sonra ağır solunum güçlüğü ve şok gelişir. Hastalık genel olarak ölümle sonuçlanır.
ŞARBON TEDAVİSİ NASIL OLUR?
Şarbon hastalığının tedavisi için kullanılan antibiyotikler vardır. Tedavinin başarılı olabilmesi için mümkün olan en kısa sürede tedaviye başlamak gerekir. Bu sebeple şarbonla ilgili yukarıda bahsedilen belirtiler görüldüğünde vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması hayati öneme sahiptir.
ŞARBONDAN KORUNMAK İÇİN NE YAPILMALI?
-Şarbon hastalığı olduğundan şüphelenilen veya şarbondan telef hayvanlar asla kesilmemeli ve yüzülmemelidir.
-Şarbondan ölen hayvanlar mümkünse yakılarak imha edilmeli veya 2 metre derinliğinde çukurlar açılarak üzerine sönmemiş kireç dökülüp gömülmelidir.
-Hasta hayvanların bulundukları yerler ve taşındıkları nakil vasıtaları temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir.
-Hasta hayvanların temas ettiği yem maddeleri, altlıklar ve gübre gibi bulaşık materyaller yakılarak imha edilmelidir.
-Hastalık şüphesiyle yetkili birimler tarafından konulan müşahade ve karantina süresi sona ermeden hayvanlar kesilmemeli ve etleri tüketilmemelidir.
-Riskli bölgelerde, hayvanlar şarbona karşı aşılattırılmalıdır.
ŞARBONLU ET NASIL ANLAŞILIR?
Antrax’tan ölen hayvanların kadavralarında çok çabuk bir putrifikasyon görülür.(Kazeöz dekompozisyon) Buna karşılık rigor mortis yavaş veya hiç şekillenmez. Doğal deliklerden (Anüs, vulva, ağız ve burun) siyah renkte kan gelir ve pıhtılaşmaz. Vücudun çeşitli yerlerinde ödemler ve hemorajilere rastlanır. Hayvanın derisi yüzüldüğünde deri altı damarları çok dolgun olup kadavrada bir septisemi tablosu görülür. Jelatinöz infiltrasyon bölgelerindeki lenf yumruları büyümüş ve kesit yüzleri hemorojiktir.
Kan koyu renktedir ve pıhtılaşmaz, hava ile temasta zamanla rengi kızarır ve pıhtılaşma kabiliyeti kazanır. Dalakta akut bir şişme, normalden 4-5 kat büyüme , kapsülü gergin olup ve üzerinde kan oturmaları vardır. Kesit yüzü koyu renktedir, içinden katran gibi bir kan sızar. Karaciğer ve böbreklerde şişme, paranchim degenerasyonu gözlenir. Özellikle ince bağırsak mukozası parlak kırmızı renkte olup, şişmiş ve üzerinde hemorojiler bulunur. Vücut boşluklarında kanlı bir exudat vardır.
Hastalık sığırlarda yanıkara ve diğer clostridial enfeksiyonlarla (basiller ichterohemoglobinuri) , pastörellozis , leptospirozis , piroplasmosis ile ; koyunlarda bradzot, clostridium septicum gastroenteriti, piroplasmosis ve leptospirosis ile; domuzlarda pastörellozisten ileri gelen pharangitis ile karışabilir.