Müezzinoğlu, “Tehdit etmek için asılsız çağrı yapıyorlar. Aslı olan çağrılarda şayet emniyet ve güvenlik gücüyse, tedaviden alıkoyuyorlar. Diğer taraftan yaralı terörist ise teröristin güvenlik güçlerine teslim edilmeden tedavisinin yapılması gibi, silah zoruyla tehdit ediyorlar” dedi.
AA muhabirine değerlendirmede bulunan Müezzinoğlu, temmuz ayından bu yana artan terör saldırılarının sağlık hizmeti sunumunu engellemesiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Terör saldırılarını kınayan Müezzinoğlu, tüm şehitlere Allah’tan rahmet, ailelerine baş sağlığı diledi. Müezzinoğlu, Türkiye’de huzurun kaçırılmaya çalışıldığını ifade ederek, “Uzun zamandır huzura kavuştuğumuza inandığımız süreç bozulmaya çalışıldı. Terör örgütünce insanlık dışı tuzakların ve katliamların yapıldığı bir sürece girdik” dedi.
Sağlık çalışanlarının ihtiyacı olan herkese hizmet vermekle yükümlü olduğunun altını çizen Müezzinoğlu, “Bakan olarak söylüyorum, bizim görevimiz, bir saat önce askerimizi şehit etmiş teröristi bile tedavi etmek ve hukuka teslim etmektir” diye konuştu.
Müezzinoğlu, şunları kaydetti:
“Ne yazık ki bunlarda, savaş ortamındaki insan hakları hukuku, sağlık hizmeti verme hukuku diye bir şey yok. Çünkü bunlar, insani değerlerle bir eylem yapmıyorlar. İnsanlık dışı bir tutum var. Oradaki yaralıya giden ekibimizi odaya kilitleyerek ‘bak bu yaralıyı tedavi edeceksin. Bunu size teslim etmeyeceğiz ama tedavisini burada yapacağız’ diye silah dayıyorlar. Tedavisinin orada olamayacağı, tedavisinin yapılamayacağı koşullarda ağırlaşan yaralının hastaneye götürülmesi gerektiği ifade edildiğinde de ise ‘Fotoğraflarınızı çekiyoruz. Bu yaralı emniyete teslim edilir ya da suçu dolayısıyla yargılanırsa, kendinizi ölmüş bilin’ diye tehdit edilebiliyor.
Yaralıya, sağlık hizmeti sunma ve yaşatabilme amacıyla insani ve mesleki görevini yapmak için gelen meslektaşlarımıza, bu şekilde zulüm ediliyor. Buna benzer, onlarca elimizde arkadaşlarımızın sıkıntıları, belgeleri var.
Çatışma ortamında bir taraftan gelirken, oradaki hemşire, doktor, acil sağlık hizmeti veren arkadaşımızın, o koşullarda bile yaralıyı yaşatabilmek, tedavi edebilmek için insanlık üstü gayretlerini görüyoruz.”
Bakan Müezzinoğlu tüm bunların bir “algı operasyonu” olduğunu belirterek şöyle devam etti:
“Çünkü, yaralıyı veya hamileyi almaya giden ambulansın şoförü, çalışanları tehdit edilerek araçtan indiriliyor, bekletiliyor, geri gönderiliyor ya da farklı bir yaralıya götürülmeye zorlanıyor. Bir askeri, yaralı bir polisi almaya gittiğinizde ‘gidemezsiniz’, gitmek istenildiğinde ise ambulansa ateş açılıyor. Dün, Mardin’de bir roketatar ambulansımızın çok yakınındaydı. Allah’tan patlamadı. Erzurum’da ambulans ekibimizi kaçırdılar. Ambulansların bölgeye giriş çıkışı, doktor ve hemşirelerimizin hizmet vermesi engelleniyor. Sağlık çalışanları, yaralı polis ve asker için ‘hayır, onları tedavi edemezsin’ diye tehdit ediliyor.”
“Hizmet sunan ekibin kendini emniyette hissetmesi lazım”
Sağlık çalışanlarının bölgede hizmet verebilmesi için kendilerini güvende hissetmesi gerektiğinin altını çizen Müezzinoğlu, “Dolayısıyla, biz kim olursa olsun hizmet sunmak zorundayız ama hizmet sunan ekibin de kendini emniyette ve güvende hissetmesi lazım. Böyle, hissetmediği zaman, tabii ki sağlık hizmetlerinde de aksama olacaktır. Çünkü, 3 şehit vermiş ve alınan çalışanlarımız olmuş, ambulanslara ateş edilen pozisyonlar yaşanıyor” dedi.
Müezzinoğlu, şehit olan 3 sağlık çalışanının da Kürt kökenli olduğunun altını çizdi.
Müezzinoğlu, Cizre’de meydana gelen terör saldırısına maruz kalan eczacı Eyüp Ergin’in evine giderken vurulduğunda, bölgeye iki ambulansın gittiğini ancak hizmet vermelerinin engellendiğini söyledi. Olaydan bir süre sonra bölge halkının yardıma yetiştiğini belirten Müezzinoğlu, zaman kaybından ötürü Ergin’in kan kaybına bağlı olarak hayatını kaybettiğini bildirdi.
Müezzinoğlu, şunları söyledi:
“Sağlık çalışanlarımız, yaralıya şifa olabilmek için orada hizmet verirken katlediliyor. Ambulanslara yapılan saldırıları hiç gündeme getirmiyorlar. Vatandaşlara verilmesi gereken sağlık hizmetlerinin aksadığını belirtiyorlar. Peki, aksatan kim? Aksatan, molotof atan, ambulanslara ateş açan, sağlık çalışanlarımızı alıkoyan ve tehdit edenler kim? Bunları, bilinçli yapıyorlar. Yolları niçin kazıyorlar? Yolların kazıldığı bir ortamda ambulans nasıl geçecek?
Sağlık çalışanını tehdit eden, ona silah çeken, fotoğraflarını çekerek ‘yanlış yaparsan, kendini ölmüş bil’ cümlesini söyleyebilmeyi açıkçası insanlık dışı buluyorum. Kamu ve sağlık hizmeti verilmesini engelleyen teröristleri önce gündeme getirmemiz lazım. Teröristlere destek olanları kamuoyunun konuşması lazım.”
“Asılsız çağrı yapılıyor”
Müezzinoğlu, sağlık hizmetinin terör örgütünce engellenmeye çalışıldığını vurgulayarak, “Tehdit etmek için asılsız çağrı yapıyorlar. Aslı olan çağrılarda şayet emniyet ve güvenlik gücüyse, tedaviden alıkoyuyorlar. Diğer taraftan yaralı terörist ise teröristin güvenlik güçlerine teslim edilmeden tedavisinin yapılması gibi silah zoruyla tehdit ediyorlar” bilgisini verdi.
“Sağlık hizmeti konusunda güvenli ortam sorunumuz var”
Bakanlık olarak sağlık çalışanlarının yanında olduklarını vurgulayan Müezzinoğlu, bölgenin kendisinin de başkanlığında incelendiğini ve aksaklıkların değerlendirildiğini bildirdi.
Müezzinoğlu, sağlık çalışanlarının emniyeti ve güvenliğinden de sorumlu olduklarına işaret ederek, terör saldırıları nedeniyle vaka almaya emniyetin izni ve kontrolü çerçevesinde gidebildiklerini kaydetti.
Müezzinoğlu, “Yeni ambulans sağlanması ve tıbbi donanım konusunda en ufak bir eksiklik bırakmıyoruz. Ambulansımız hizmet koşullarından çıktıysa hemen yenisini gönderiyoruz. Bu anlamda tıbbi donanım sorunumuz yok, sağlık hizmeti konusunda güvenli ortam sorunumuz var. Güvenli ortam sorununu ortadan kaldırdığımızda sağlık hizmetinde de herhangi bir aksama söz konusu olmayacak” diye konuştu.
Bakan Müezzinoğlu’nun verdiği bilgiye göre saldırıların yaşandığı Doğu ve Güneydoğu illerinde toplam 960 vaka için acil çağrı alındı. Bu çağrıların 745’ine güvenlik sebebiyle hiç ambulans görevlendirilmedi, 46 vaka güvenli bölgeden alındı, 5 vakaya güvenlik sağlandıktan sonra ulaşıldı, 108 vaka başka araçlarla nakledildi, 56 vakada ise ambulans isteminden vazgeçildi.
Terör, sağlık hizmetini ve sağlık çalışanlarını da hedef aldı
Terör olayları sebebiyle sağlık personeline yönelik saldırılarda 27 Ağustos’ta sağlık memuru Eyüp Ergin Şırnak’ta, 31 Ağustos’ta, Doktor Abdullah Biroğul ve Eczacı Yunus Koca Diyarbakır’da olmak üzere 3 sağlık personeli yaşamını yitirdi. Saldırılarda 13 sağlık personeli de kısa süreli alıkonuldu.
Ayrıca, 9 Eylül’de Nusaybin’de, 7 Eylül’de Şırnak’ta ambulansa silahlı saldırı düzenlendi. 24 Temmuz’da Erzurum Tekman’da, 26 Temmuz’da Diyarbakır’da, 13 Ağustos’ta Diyarbakır Lice’de, 5 Eylül’de Şırnak Cizre’de, 15 Ağustos’ta Diyarbakır Silvan’da ambulanslar, sağlık ekibiyle birlikte kısa süreli alıkonuldu, tıbbi malzemeye el konuldu.
22 Ağustos’ta Diyarbakır Kulp ekibi, 8 Ağustos’ta Şırnak Silopi ekibi bölgedeki çatışma arasında kaldı. 5 Eylül’de Şırnak Cizre’de ambulans durduruldu, sağlık ekibi fotoğrafları çekilerek, 8 Eylül tarihinde ise Van Komuta Kontrol Merkezi telefonla aranarak tehdit edildi.
7 Eylül’den bu yana terör olaylarını protesto etmek amacıyla Ankara, Antalya, Mersin, Denizli ve Kırşehir’deki gösterilerde 1 kişi hayatını kaybetti, 7’si güvenlik görevlisi 44 kişi ambulansla hastaneye nakledildi, 83 kişiye yerinde müdahale yapıldı. Toplam 128 kişi olaylardan etkilendi.